Orta yaşını çoktan geride bırakmış adam elini dalgalı, sarı saçlarına götürür, siyah örtülerini kaldırır mavi gözlerinden. Bir şiirin dizeleri geçer içinden. Kız çocuğu adlı şiir aylar sonra tamamlanacak, görülmedik hızla Asya’yı, Afrika’yı aşacak, Avrupa’yı geçip Amerika üzerinden tüm dünyayı dolaşacaktır. Sonu şöyle bitmektedir:
Çalıyorum kapınızı
teyze, amca, bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin
şeker de yiyebilsinler.
Şiirde anlatılan, 1945 yılında kötücül insan aklının egemen olduğu bir devletin yeryüzüne saçtığı eşine az rastlanır bir acının hikâyesiydi. ABD’nin, Hiroşima’ya attığı atom bombasından etkilenerek ölen kız çocuğu Sadako Sasaki’nin hikâyesini Nazım’ın Turnacıkları yazımda anlatmıştım.
Nazım Hikmet gibi bir dünya şairinde tezahür etmiş duygusal insan aklının, çocuk katliamlarına karşı isyanıdır bu. Hem de, aynı türden kötücül insan aklının barbarlığına karşı, duygusal bir kalkışma.
Hayvanlar öldürülmesin, mama da yiyebilsinler!
Bugünlerde, ülkenin yavaş olmaya aday olmuş/olamamış bir ilçesinden, Seferihisar’dan başka bir ses yükselmekte.
Kuruluşunu, iki ay önce “biz kimiz?” adlı manifestoyla kamuoyuna duyuran Seferihisar Sanat Dayanışması tarafından kitap günleri düzenlenir.
Ne ilginçtir ki bu etkinlik tümüyle imece usulü yapılıyor. Yazarı, şairi, müzisyeni, heykeltıraşı, ressamı, karikatürcüsü bir araya gelir, el birliğiyle iki günlük kitap günlerini planlayıp hayata geçirirler.
Normalde kitap günleri ne için düzenlenir? Yazarlarla okurları ve kitapları buluşturmak, yazarların emeklerinin karşılığını almasını sağlamak ve yayınevlerinin kazancını artırarak ayakta kalmasına katkıda bulunmak için.
Seferihisar’da mı?
Burada ise durum hayli farklı. Kitap günleri, sokak hayvanlarını yaşatmak amacıyla düzenleniyor. Yazarlar ve yayınevlerini kitaplarını sokak hayvanlarını yaşatmak ve çocukları kitaplandırmak amacıyla etkinliğe bağışlıyor.
Ve ortaya iki gün süren renkli, renkli olduğu kadar duygusal, şenlikli bir kitap günleri çıkıyor.
Güzel de bir sloganları var:
“Çocuklar kitapsız, hayvanlar sahipsiz kalmasın!”
Bir çocuğun ağzından duyduğum ise en ironik olanı:
“Hayvanlar öldürülmesin, mama da yiyebilsinler!”
İnsan türünün gezegendeki başka bir tür üzerine olan zalimliği geliyor aklıma. İki milyon yıl önce ayağa kalkmış insan öncesi atalarımızın, bugüne kadarki evrimsel sürecinde ortaya çıkan canavarlık.
20. yüzyıl başında 2 milyon olan şempanze nüfusu bugün 150 bine düşmüş durumda. O yıllarda 509 insana bir şempanze düşerken, bugün 52.000 insana bir şempanze düşmekte…
Bizse, sokak hayvanlarını katletmek yönünde yasalar çıkarmakla meşgulüz.
Dedim ya, insan zekâsının kötülüğe olan evriminin sonuçları.
Ortadoğu’dan yükselen çocuk çığlıkları
Ülkemizin kuytu köşelerinden, izbeliklerinden, çöplüklerden yükselen hayvan inlemelerine bir itiraz olarak Seferihisar'daki İmece kitap günleri devam ederken, aynı günlerde Orta Doğu'dan da başka çığlıklar yükselmekteydi.
Televizyon haberlerinde, İsrail’in bombaladığı Beyrut‘ta çöken binadan çıkarılan 22 ölü, yıkıntılar arasından feryatlar, çocuk inlemeleri…
İçimdeki sese kulak veriyorum. Peki ya, şu avuç içi kadar Gazze’nin imdat çığlıkları? Artık sayıları birer rakamdan ibaret kalmaya mahkûm çocuk ölüleri? Onlarla, yüzlerle, binlerle, on binlerle sayılan çocuk ölüleri? Her gün, insanlığımıza çarpan, lime lime olmuş Filistinli çocuk ölüleri?...
İkinci gün sahnede Arjin Sever türkülerini söylüyor. Biraz sonra ise kulağımda İlkay Akkaya'nın yiğidim aslanım burada yatıyor şarkısının ezgileri; yüreğimin bir yanında paramparça olmuş Filistinli çocuk ölüleri, diğer yanında Gebze'de katledilen can dostları… Gözlerimin önünde, her ikisinin yalvarır gibi bakışları… Bize bakıyorlar...
Sahi Filistinli çocuklar şeker de yiyebiliyorlar mı? Peki ya Gebze'de katledilen sokak hayvanları bundan böyle mama da yiyebilecek mi?
Bir soru düşüyor aklıma; şeker mi, mama mı?
Ne demişti Nazım Hikmet?
“Çocuklar öldürülmesin, şeker de yiyebilsinler.”
Seferihisar İmece Kitap Günleri’ndeki çocuk ne diyor?
“Hayvanlar öldürülmesin, mama da yiyebilsinler.”
Bizse, her ikisini birden kalbimize basıyoruz.
Kötülük hem içimizde hem dışımızda. Gezegeni saran büyük bir kötülüğün kuşatmasındayız.
Eskiden gizli gizli yapılan soykırımlar, şimdilerde alenen gerçekleştirilmekte. Üstelik yüzüne medeniyet maskesini takmış ülkelerin egemenleri tarafından, tetikçi bir devlet eliyle...
Dedim ya, insan türünün hem kendi türüne, hem de öteki türlere karşı olan barbarlığının tezahürüyle karşı karşıyayız.
Seferihisar, İmece Sokak Hayvanlarıyla Dayanışma Kitap Günleri.
Küçük bir ilçede bir araya gelmiş duygusal aklın, insan türünün kötülüğüne karşı itirazı:
Çocuklar şeker, hayvanlar da mama yiyebilsinler.