Yıl 1968.
Mexico City Olimpiyatları, 200 metre ödül töreni.
İki siyah atlet, Tommie Smith ve John Carlos, arkalarında tuttukları ellerinde birer ayakkabı taşıyarak kürsüye doğru ilerlerler.
Biraz sonra onların, adlarının, alacakları olimpiyat madalyalarından daha çok tarihe yazılmasına sebep olacak bir eylemi yapmak üzere olduklarını hiç kimse tahmin edemeyecektir.
Kürsüye çıktıklarında, birinin sağ, diğerinin sol yumruğu havadadır. Sıkılmış yumruklarında siyah meşin eldivenler göze çarpmaktadır.
Çıplak ayaklarıyla çıktıkları kürsüde Amerika Milli Marşı okunurken yaptıkları bu eylemle amaçları, Amerika’daki ırkçılığı ve zenciler üzerindeki eşitsizliği protesto etmektir.
Dünya insan hakları mücadelesi tarihine geçecek; ırkçılığa, güce ve otoriteye karşı eşine az rastlanır bir meydan okumadır bu. Olimpiyat stadı adeta buz keser…
Beyaz ırkın sokaklarında linçe dönüşen nefret
Eylem, Smith ve Carlos tarafından düşünülmüş, Peter Norman’da onlara destek olmuştur. Hâlbuki Peter bir beyazdır ve o günlerde, ayrımcılığa karşı çıkarak siyahların haklarını savunma cesareti gösterecek beyaz insanların sayısı çok azdır.
Buna karşılık Norman, protesto eylemine katılmayı tereddütsüz kabul eder. Eldiven takma önerisi de zaten ona aittir. Tek eldiven giymeleri, sadece bir çift eldivenlerinin olmasındandır.
Bu üç adamın kürsüdeki protest resmi 20. yüzyılın en etkileyici 20 fotoğrafı arasında yer alacak ve olay tüm dünyada büyük yankı uyandıracaktır. Bu olayla birlikte dünyanın dikkati ırk ayrımına ve siyahların haklarının tartışılmasına çevrilir. Beyaz ırkın sokaklarında tarihsel olarak, siyahlara karşı linçe dönüşen nefretin tartışılmasına sebep olur.
Olimpiyat Komitesi ise adeta çıldırır. Tepkisi çok büyük olacaktır. Aldığı kararlarla her üçünün de spor yaşamlarını anında sona erdirir…
Avustralya’ya dönen Peter Norman, devlet ve kamuoyu tarafından yargılanır, tüm spor çevrelerinden dışlanır. Suçlamalar, tehditler yakasını bırakmaz. Bütün kapılar yüzüne kapanır; işsiz kalır, sıkıntılı günler yaşar. Smith ve Carlos gibi onun da ilk evliliği sona erer.
Buna karşılık üç atletin, tarihe geçen bu eylemle birlikte başlayan spor kardeşliği ömür boyu devam eder.
Sosyal adalet için cesur bir tavır
Irkçılık, ABD’de 1562 yılında ilk köle gemisinin kıta karasularına girmesiyle boy gösterir. Kendine yeni sömürgeler arayan "ortaçağ uygarlarının" uzak kara parçalarına yaptığı seferlerinde "uygar olmayan yerliler" üzerinden daha çok altına, köleye ve zenginliğe sahip olma hırsıdır bu. Geride büyük zulüm hikâyeleriyle birlikte muhteşem direnişler, onurlu başkaldırı örnekleri bırakır…
Amerika’nın 20. yüzyıldaki modern tarihinde bile süren ırkçılık ötekilerin, en alttakilerin, “lanetlenmiş ırktan” olanın vermiş olduğu özgürlük, eşitlik ve adalet mücadelesi sayesinde yenilmiştir. İnsanoğlunun geçmişine baktığımızda ırkçılık ve ırkçılıkla mücadele, beyaz adamın tarihteki sayfalarına utanç, siyah ve öteki olanınkine ise onur ve kahramanlık olarak yazılmıştır.
Tommie Smith ve John Carlos’a gelince. Onlar, 2005 yılındaki ABD Kongre Kayıtlarına, “Olimpiyat tarihinin en güçlü anlarından birinde sosyal adalet için cesur bir tavır alan sporcular” olarak geçerler.
Bu üç cesur insan; Tommie, Smith ve Peter… Kaderleri, onları ölene kadar spor kardeşi olarak kalmaya götürür. 2006 yılında Norman 64 yaşında öldüğünde, Melbourne’deki tabutunun altında, beyaz olan insanların yanı sıra, tabutu en önde omuzlayan iki siyah derili adam da vardır; Tommie Smith ve John Carlos…
Avustralya devleti Peter Norman’ı asla affetmez. Buna karşılık onun, günümüzde bile kırılamayan Avustralya rekoruyla, kıta tarihinin unutulmayanları arasındaki yerini almasına da engel olamaz.
Ellerinde, sporda mükemmellik ödülü
taşıyan iki siyah derili
16 Temmuz 2008, Los Angeles, California.
Tommie Smith and John Carlos bir kez daha kürsüdedirler. Sağ eli yine havadadır Tommie’nin. Bu sefer siyah bir eldiven yerine göz kamaştırıcı bir kupa taşımaktadır. Los Angales Nokia Tiyatrosu’nun gösterişli salonunda bir alkış tufanı kopar. Yetmişine merdiven dayamış bu iki cesur siyah derilinin ellerinde yükselen “ESPY-sporda mükemmellik ödülü”dür. Salon, bu iki mükemmel insanı ayakta alkışlamaktadır.
Zamanın durdurulmaz akışı, ırkçılığı çoktan yargılamış, tarihin utanç dolu sayfalarına gömmüştür bile. İnsanoğlu, tarihini doğru okumayı başarabilmiş, mazlum ve onurlu olandan bir kez daha özür dilemektedir. Irkçılık kaybetmiş, onur ve cesaret kazanmıştır.
Geç ve ayakta dur!
2 numaradaki Peter Norman’ın yeri ise boştur. Ziyaretçiler ilk bakışta bu eksikliğe bir anlam veremezler. Halbuki boş olan kürsüde anıtı gezenlerin okuması için bir plaket yer almaktadır. Üzerinde, “Geç ve ayakta dur!” yazar. Sessiz, derinden, anlamlı bir çağrıdır bu. İzleyenleri, Peter’in yaklaşık yarım asır önce yapığı gibi kürsüye çıkmaya, onun hislerine ortak olmaya çağırmaktadır.