Yusuf Nazım

14 Temmuz 2018

301

301 madencinin üzerini bir sessizlik bastı, galeriler sustu!

“Siyah akar Zonguldak’ın deresi
Yüz karası değil, kömür karası
Böyle kazanılır ekmek parası?”

Orhan Veli Kanık

301 can
301 kömür karası
301çocuk
301 kişiydiler.
301
301 baba
301 yâren
301 sevgiliydiler.

301 işçi
301 Somalı
301 madenci o gün…
301’i birden işçi tulumlarını giydiler.
301’i birden aldılar baretlerini, lambalarını takıp kara taşın esrarına doğru yürüdüler.
301’inin de “yüz karası değil” di yüzlerinde, “kömür karası” ydı.
301’inin de uğruna indikleri cehennem, “ekmek parası” ydı.

301’i birden ağır ağır davrandılar.
301’i birden, yol uzundu, çıkınlarını aldılar.
301’i birden “Ya Allah Bismillah” dediler.
301’inin geride kalanları, her zamanki gibi tekrarladılar, “Allah kurtarsın” dilediler.
301’i birden ürkek, tedirgin, mecbur; kimi asansöre bindi, kimi uzun yol yürüdü, yerin yedi kat derinine indiler.

301’inin kimi ayaktaydı, kimi tulumbada, kimi palangada, motor başında.
301’inden kimi kazmacıydı, kimi makasta; kimi puantör, kimi lavvarda usta.
301’i yerin yedi kat altındaydılar, yerin yedi altı gibi zifiri bir karanlıktaydılar.
301’inin de bahtları kara, kaderleri aynıydı.
301’inin birden kalktı kazması.
301’i birden kazma vurdu, ter döktü, kömür soludu.
301’i birden terini toza kattı, yoruldu.

301’inin birden vardiyası değişiyordu…
301’i birden bir ses duydu!
301’inin kazması birden bire durdu!
301’inin birden büyüdü gözleri, yumulup açıldı yüreği.
301’i birden bağırdı; kimi siloda yangın dedi, kimi ayakta patlama, galeride göçük!
301’i birden bıraktı kazmasını, koştu.
301’i birden mahsur kaldı; domuz damı direkleri yandı, makaslar bozuldu, tumbalar arızalandı, halatlar kırıldı!
301’inin birden yalımlı bir ateş bastı bedenini.
301 madenciden birinin anası, “çocuğum yüzme bilmez” dedi.

301 madencinin üzerini bir sessizlik bastı, galeriler sustu!
301’inden uzun süre oldu, haber alınamadı.
301’inin birden ışığı söndü, sesleri duyulmaz oldu.
301’inin giderek azaldı gözlerinin feri, ağır ağır kesildi nefesi.
301’inden birinin yaralı kurtuldu arkadaşı, ambulansa binmek istemedi,  “çizmelerim kirli” dedi!

301 işçinin kapandı gözleri.
301 işçi, çocuklarını bir kez daha sevemediler, sevdiklerine son sözlerini söyleyemediler.
301 bahtı kara insan, bir o kadar işçi, bir o kadar sevgili, bir o kadar baba; bir o kadar Manisalı hayat söndü!
301 Somalı madenci, fıtratından öldü dediler!

301 Somalı işçinin eşleri kaldı geride, söylenmemiş sözleri kaldı.
301 işçinin ödenmemiş mesaileri, düşük saat ücretleri kaldı geride.
301 emekçinin dayı başlarından alacakları kaldı.
301 ‘inin çocukları, son kez göremedikleri babaları için, ağladı.
301’i için dualar okudu dışardakiler; saçlarını yoldu, ağıtlar yaktı anaları.
301 ölü madencinden birinin yakını, canı yandı, feryat figan etti; yere yıktılar onu, tekme vurdular…

301 işçi
301 madenci
301 kömür karasıydılar.
301 ölüydüler Soma’da, nicedir onlar.
301’inin defalarca mahkemelerde bir araya geldi yakınları.
301’inden geride kalanları, bıkmadan, yılmadan, usanmadan devletin kapısında yıllar yılı sıralandılar.
301’i için sabırla, umutla adalet aradılar.

 

301 ölünün son mahkemesi oldu geçende…
301 ölünün eşleri vardı mahkemede; yârenleri, çocukları, sevgilileri vardı.
301 ölünün acıları vardı salonun her yanında.
301 Somalı madencinin umutları vardı; inanıyorlardı, adalet yerini bulacaktı, mahkemenin bu son duruşmasında.
301’i için artık kesindi, karar, geride kalanların yüzlerine okunacaktı.
301 işçinin birden eşleri, dostları, sevenleri ayağa kalktı.
301 için verildi hüküm!

301 Somalı madenciden çıt çıkmadı bir an.
301 madencinin birden tutuldu nefesi.
301 sevgili için verildi hüküm!
301 kömür karasının
301 gönül yarası
301 yerinden kanadı o an!
301 yaralı yüreğin bütün umutları söndü o an.
301 Somalı için verilince hüküm, insanlık yeraltında, adalet yeryüzünde öldü o an…