Yaşam akıp giderken yapıp ettiklerimizle aslında tarihin bir parçası olduğumuzu unuturuz çoğu zaman. İçinde olduğumuz duruma karşı belli bir çeşit körleşme yaşarız sanki. Geçmişte olup bitenlere bazen şaşkınlıkla, bazen öfkeyle bazen de hayranlıkla bakarken, aslında bugün olan, bizzat bizim de içinde olduğumuz tarihsel anlar yanımızdan akıp gider. Bu körleşme nedeniyle geçmişe yönelmiş dikkatimiz zaman zaman bugüne yönelik bir duyarsızlığa dönüşebiliyor, yaşananlar bir de uzak coğrafyalarda ise iyice artıyor.
Savaş denince 1. ve 2. dünya savaşları ve daha eskiler gelir aklımıza, oysa onlarca yıldır savaşa ait ne varsa bütün gerçekliğiyle yaşayan ülkeler, şehirler var. Savaşın korkunçluğu dünyanın birçok bölgesindeki insanlar için bütün boyutlarıyla sürüyor. Savaşla birlikte gelen yoksulluk, açlık, hastalıklar, göç hepsi bugün de en acımasız koşullarda yaşanıyor.
Bizim için 2. Dünya Savaşı yıllarında Nazilerden kaçan Yahudilere yardım eden kahraman insanlar vardır. Oysa Suriyeli mülteciler önümüzdedir. Onlar için bir şeyler yapmak için kahramanlık bile gerekmez. Vietnam Savaşı'nın acılı fotoğrafları belleğimizdedir. Çocuklar savaşın vahşetinden korunmalıdır. İnsan hakları herkes için gereklidir vb. Oysa bombalanan yok edilen şehirler, kadınlar, çocuklar, insanlar… Hepsi şimdi ve gerçektir. Bugün dünyada olup bitenler geçmişte yaşananlardan farklı değil, aynı acılar aynı yoksulluklar, aynı vahşet ve yine onlara karşı durmak için çırpınan aynı bir avuç kahraman insanlar var.
Ünlü fotoğrafçılık ajansı Magnum ve Amnesty International’ın (Uluslararası Af Örgütü) birlikte organize ettiği sergide 30 çarpıcı fotoğraf sergileniyor. “I Welcome Refugees” adını taşıyan serginin dikkat çeken özelliği sadece Suriyeli mülteci fotoğraflarından oluşmuyor olması. Sergi, 2. Dünya Savaşı'ndan bu güne dünyanın değişik yerlerinde çekilmiş etkileyici fotoğrafları ışıklar içinde karşımıza çıkararak şunu söylüyor bizlere:
Uluslararası Af Örgütü İngiltere Kampanya Müdürü Tom Davies sergiyle ilgili olarak "Fotoğrafçılık bir hikaye anlatmanın en güçlü yollarından biridir. Bu fotoğraflar insanlara, çatışma ve zulmün var olduğunu, kendilerinin ise bundan kurtulduklarını hatırlatıyor. İkinci Dünya Savaşı'nın dehşetinden sonra, bütün mültecilere sığınma taahhüdünde bulunan uluslararası topluluk, bugünkü mülteci krizinde çok zavallı bir tutum almış durumda. Hükümetler sığınma hakkının sağlanmasından sorumludurlar, fakat daha önemlisi, sıradan insanların rolüdür. Bu insanlar mültecilerin ağırlanması için hayati bir role sahiptirler. Bugün, İngiltere genelinde ve daha yakın çevrede, İngiliz kamuoyu mültecilerle dayanışma göstermek ve mültecilere hoş geldiniz demek için sesini yükseltmektedir. Hükümetimizden de aynı tavrı göstermesini istiyoruz" diyor.
Sergiden öğrendiğimiz bazı sayılar ise şöyle: BM rakamlarına göre, sadece 2016 yılında Akdeniz’in sularında boğulan veya kaybolan göçmen sayısı 4.715. Çatışmanın başladığı 2011 yılından bu yana insani yardıma ulaşmak ve savaştan canını kurtarmak için yollara düşen insanların sayısı, 6 milyonu çocuk olmak üzere 13.5 milyon. Geride kalıp öldürülen Suriyeli sayısı ise 250 bin. İngiliz hükümeti topraklarına, şu ana kadar 4.162 mülteciyi yerleştirilebilmiş, 2020 yılına kadar yerleştirmeyi hedeflediği mülteci sayısı ise sadece 20.000.
Terörle yatıp kalktığımız, savaşın, çatışmanın, öldürmenin, öfkenin, intikamın, kibirin bir ülkeyi, bir ülkenin insanlarını nerelere sürükleyebileceğinin örneklerini yaşadığımız bu günlerde, savaşın ve olası sonuçlarının bizden çok da uzak olmadığını görebilmemiz için bakabileceğimiz çok yerimiz var.
Eğer “insanlık” diye bir şey varsa ve kaldıysa, onun değerlerini unutmamak ve korumak için hiç durmadan bir şeyler yapmak zorundayız.