Bir orman içinde alabildiğince uzanan bir yol, bu yolun belli noktalarında saklık olağanüstü güzellikte şelaleler, yaz kış sürekli şakıyan kuşlar; İlkbaharda yeşilin, sonbaharda pastel renklerin tüm tonlarının egemen olduğu, kışın ise beyaza bürünüp huzur veren muhteşem bir doğa . Istranca Ormanları'nın kenarında bulunan ve su kaynakları açısından oldukça zengin olan Kırklareli İlinin Vize ilçesi, son dönemlerin popüler yürüyüş rotası olan Cehennemdere parkurunu barındırıyor. Son yıllarda Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu ve Yalova'daki yürüyüş parkurlarını yürüyerek neredeyse ezberleyen doğaseverlerin arayışları, mükemmel bir yürüyüş parkuru kazandırdı. Vize'nin Kızılağaç köyünün 4-5 km kuzeybatısında yer alan bu yürüyüş parkurunun diğer parkurlardan bir farkı var. Nedendir bilinmez ama yürüyüşe katılanların ortak görüşü bu rotayı yürürken huzur buldukları yönünde. Bu şelalelerin orman içinde yankılanan sesi bile insan huzur veriyor. Çok yüksekten düşmüyorlar belki ama olağanüstü görüntüler sunuyorlar. Bu şelaleleri izlemeye başladıktan kısa bir süre sonra ruhunuzun şelalenin duruluğu ve coşkulu sesiyle yıkandığını, rahatladığınızı ve içinizin huzur dolduğunu hissedeceksiniz.
İstanbul'dan yaklaşık 2.5 saat süren yolculuk sonunda başlayan yürüyüş Istranca ormanlarının sunduğu olağanüstü manzaralar eşliğinde sürüyor. Neden Cehennem Şelaleleri diyenler, yanıtlarını ancak bu şelaleleri görünce alıyorlar. Istranca Ormanlarının içinden akan Kerevizdere üzerinde bulunan şelaleler derenin aşındırdığı yatağın kayalık kesimlerinde şekil buluyor.
Kızılağaç köyünü geçtikten sonra Papaz çiftliği sapağından ormana girdikten kısa bir süre sonra yürüyüşe başlangıç noktasına varılıyor. Bu noktada iki farkı rotadan şelalelere yürümek mümkün. Yaz aylarında Yaklaşık 15 kilometre süren uzun parkur, kış aylarında ise 6 kilometre civarındaki kısa parkur tercih ediliyor. Mayıs başından itibaren açan orman gülleri ve çuha çiçekleri bu muhteşem doğayı süsleyen bir çok bitkiden sadece ikisi. Dereler coşku ile şırıl şırıl akıyor ve kelebekler yürüyüş boyunca eşlik ediyorlar.
Biz ise bir kış gün düştük yollara. Sabahın erken saatlerinde uyandığımız için arabaya biner binmez uykumuza devam ettik. Uyandığımızda Istranca ormanlarındaydık. Kısa bir hazırlıktan sonra düştük yollara. Ormanlar beyaza bürünmüştü ama son kar yağışından önce gittiğimiz için de biraz şanslıydık diyebiliriz. Yoksa bu keyifli rota belimize kadar kara gömüldüğümüz bir maceraya dönüşebilirdi. Kış olmasına rağmen pastel renkler yer yer varlığını korumayı başarmış. Bu da ayrı bir güzellik katıyor etkinliğimize. Önce yoldan yürüyoruz, sonra yavaş yavaş sarp yamaçlardan iniyoruz. Yürüyüşün ortalarına doğru su sesi duymaya başlıyoruz. Kısa bir süre sonra Kerevizdere’ye varıyoruz. Derenin derine doğru aşındırmayı başardığı her setin üzerinde bir şelale var. Hava soğuk, şelalenin etrafında bir metreden daha büyük, kalın buz sarkıtları var ama kimin umurunda. İstanbul’da sizler belki daha henüz uyanmış kahvaltı yapmaya çalışırken, biz bu muhteşem güzelliği yaşayan özel insanlar olarak hissediyoruz kendimizi. Dereden aşağıya doğru inmeye başlıyoruz. Parkurun sonunda karşımıza çıkan ilk şelaleden yaklaşık 500 metre sonra 2. Şelaleye ulaşıyoruz. Hava koşullarından dolayı çok fazla kalamıyoruz ama yazın geldiğimizde her iki şelalede de yüzdüğümüz geliyor aklımıza. Aslında bu iki şelalenin dışında bir çok şelale daha var ama birkaç günlük kamplı bir macera etkinliği gerekiyor bunun için.
Yürüyüşümüz Istranca ormanları içindeki bir alabalık çiftliğinde sona eriyor. İlk dakikalardan beri hayal ettiğimiz alabalıkları beklerken Kırklareli valisi Mustafa Yaman ile karşılaşıyoruz. O da bizim gibi doğanın tadını çıkarmaya, bölgenin doğa turizminden pay alması için neler yapılması gerektiği üzerine kafa yormaya gelmiş. Cana yakınlığı ve ilgisi mutlu ediyor bizi. Yemeklerimizi yiyerek yola çıkıyoruz. İstanbul’a dönerken tekrar geleceğimiz baharın ilk günlerini hayal ediyoruz. Bu ormanlarda keşfedilecek daha çok yer var.