Yıldırım Güngör

28 Ekim 2011

ERCİŞ DEPREMİ

Yine bir deprem oldu ve aynı tartışmalar gündeme oturdu. Binaların dayanaksız olmasından...


Yine bir deprem oldu ve aynı tartışmalar gündeme  oturdu. Binaların dayanaksız olmasından, yardımların yetersizliğine kadar her şey yine tartışılmaya başlandı. Tartışılan konular artık o kadar tanıdık ki kısa bir süre sonra insanın canını sıkmaya  başlıyor. Bu depremden sonra da gördük ki çok fazla değişen bir şey yok. Neden değişmiyoruz de her depremde yıkılıyoruz ? Sağlıklı bina yapmak çok mu zor? Bir insan bile bile yıkılacak bir bina yapar mı? Yapmaz ise eğer onu kötü bina yapmaya iten şey ne? Bilim insanlarının uyarısına uymak yerine neden tersini yapıyor müteahhitler. Ya yerel yönetimlere ne demeli.  Yoksa onlar da hâla ruhsat verirken nasıl bir kontrol mekanizması izlemeleri gerektiğin bilmiyorlar mı ? Bu sorular uzar gider. Ben bu hafta deprem notu vereceğim. Önümüzdeki hafta içinde de Türkiye'de nerelerde deprem olacağını açıklayacağım. Bu bir sır değil zaten

Arama - Kurtarma :
Arama Kurtarma çalışmaları Türkiye'de en hazır grupların sadece Arama-  kurtarma ekipleri olduğunu gösterdi. İlk saatlerden itibaren bölgede çalışmaya başladılar ve çok da başarılı sonuçlar aldılar.  Başta AKUT olmak üzere Silahlı Kuvvetlerin Arama- Kurtarma Taburları ve Sivil Savunma  ilk saatlerden itibaren bölgede çalışmaya başladılar.  AKUT'un tüm Türkiye'de örgütlenme çalışmaları meyvesini vermeye başladı. Bingöl AKUT ekibi hızla bölgeye giderek çalışmalara başladı.  Arama -  Kurtarma ile ilgili şikayetler olmadı değil ama bu şikayetler daha çok işi bilmeyenler tarafından yapıldı. Eğer bir enkazda canlı kalmamışsa Arama - Kurtarma ekiplerinin bu enkazda çalışmasının bir anlamı  yoktur. Adı üstünde zaten Arama ve Kurtarma. Eğer kurtarılmayacak bir kişi yoksa kurtarılacak kişi aranır, ceset çıkarmakla zaman kaybedilmez.  Keşke tüm kurumlar Arama - Kurtarma ekipleri kadar başarılı olsalardı.   


Kızılay
: Geçen depremlere göre daha iyiydi ama Kızılay'da yolunda gitmeyen şeyler var. Ben bölgeye gönderilen çadır konusunun abartıldığını düşünüyorum. Son aldığım  rakamlar  gönderilen çadır sayısının 18.000 civarında  olduğuydu. Bu 18.000 konut demektir. Bölgenin çadır ihtiyacını 120.000 civarında olduğu söyleniyor. Evleri hasar görmeyenler de çadır istiyorlar anlamına geliyor bu sayı ki dünyanın hiç bir yerinde evleri hasar görmeyenlere çadır dağıtılmaz. Buradaki mantık  tam bir afetzede mantığıdır. Afet bölgelerinde hiç hasar görmeyenler bile ne dağıtılıyorsa almak isterler.  Kızılay'ın elindeki çadır stokunun 50.000 civarında olması da ayrı bir sorun. Gerçekleşecek Marmara depreminde büyük bir çadır ihtiyacı olacak. Kızılay'ın bu çadırları  stoklamış olması gerekiyor. Ama Erciş depremi Kızılay'ın böyle bir hazırlığı  olmadığını gösterdi. Depremin ne zaman olacağını bilemiyoruz. Ben bu satırları yazarken de olabilir. Bu nedenle Kızılay'ın Marmara Depremi ile hazırlıklarının çoktan bitmiş olması gerekiyor. Böyle bir şey olmadığını  Erciş Depremi gösterdi. Kızılay hazırlıksız olduğuna göre ya Marmara Depremi'nin  tam tarihini biliyor ve zamanı olduğu için hazırlık yapmıyor ya da İstanbul'u henüz gündemine almamış.  Birinci şık olamayacağına göre ikinci şık daha ağır basıyor gibi. Kızılay'ın  ne yazık ki Marmara Depremi ile bir operasyon planı yok.  Ayrıca Kızılay'ın Ahmet Mete IŞIKARA'dan bir an önce kurtulması gerekiyor.  Hoca'nın ağırlığı Kızılay'a da fena halde bulaşmış anlaşılan.   
Ahmet Mete IŞIKARA: Gölcük depremi ile gündeme geldi ve Deprem Dede unvanı bile aldı. Ancak günler geçtikçe hocada bir ego patlaması oldu.  Gittiği panellerde  insanları fırçaladı, konuşması biter bitmez diğer konuşmacıların konuşmasını bile dinlemeden salonu terk etti. Deprem şurasında Eğitim Komisyonu Başkanlığına seçilemedi diye küsüp gitti ve bir daha toplantılara katılmadı. Daha sonra hiç anlamadığı halde İnşaat şirketlerinin danışmanlığını yaptı, hiç anlamadığı halde Kızılay Danışmanlığı yaptığı gibi.  (Pardon Kızılay Genel Başkanı Baş Danışmanı demem gerekiyordu. Bu unvanı söylemeyen sunucuları acayip fırçalıyor hoca). Bence hocanın Türk milletinin ve de Kızılay'ın yakasında düşmesi gerekiyor. 

Afet Yönetimi:
  Ne yazık ki Afet yine yönetilemedi. Afete uğrayanlar afeti yönetemezler kuralı unutuldu ve Erciş kaymakamlığı ile Van valiliği afeti yönetti (yani yönetemedi). Deprem sonrası en az üç gün politikacılar bölgeye gitmesin diyoruz ama Başbakanın ziyaretinden sonra herkes bölgeye akın etti.  Bu da çalışmaları aksattı. Çok iyi bir planlama yapılsaydı Kızılay'da bu kadar durumda kalmazdı.  Çıkar kargaşaların tek nedeni iyi bir Afet yönetimi planlaması yapılamamasıydı. Türkiye'de Afet Yönetimi eğitimlerini ne yazık ki Çakma  Afet Yönetimi uzmanları veriyor. Bu uzmanların  hiç biri bölgeye gitmediler. Uzmanın çakma olursa afeti de ancak bu kadar yönetebilirsin.  Kriz yönetiminden kimsenin haberi yok.  Eğer olsaydı biz 2000 çadır yeter diyorduk ama ne 18 çadır göndermemize rağmen çadır yetmedi demezlerdi. Kriz yönetiminde her türlü olasılık düşünülmek zorundadır.
AFAD (Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ) : Kurulduktan sonraki ilk ciddi deneyimi oldu bu deprem. Çok eksikleri var ama artık afetler Türkiye'de  tek elden yönetiliyor. Bu çok iyi bir şey. Biraz zaman vermek lazım. AFAD'ın başarılı olması afetlerden çok daha az etkileneceği anlamına geliyor. Ekiplerin götürülmesi konusunda hızlı hareket edildi.