Yalçın Doğan

03 Kasım 2015

Zaferin sırrı: Seçmen sayısı

7 Haziran ve 1 Kasım arasında seçmen sayısı nasıl oluyor da 2 milyon 151 bin artıyor?

AKP’nin zafer gecesinde Ahmet Davutoğlu herkesi kucaklayan bir konuşma yapıyor. Keşke öyle olsa.

2007 ve 2011’de de Tayyip Erdoğan son derece ılımlı, herkesi kucaklayan bir konuşma yapıyor, ardından ülkenin görmediği bir kutuplaşma, öfke ve ayrışma çemberi yaşanıyor. O çember bugün hala muhaliflerin boğazını sıkmaya devam ediyor. O ılımlı sözlere aldanmak yanlış. Zaten kısa sürede ne olacağı ortaya çıkar.

Asıl konu, AKP’nin bu zaferi nasıl elde etmiş olduğu. Pek çok etken olsa bile, dikkat çeken bir rakam dizisi var. Önce şu, MHP 7 Haziran’a göre 4.29, HDP 2.37 puan daha az oy alıyor. CHP’nin oyu 0.35 puan artıyor. AKP’ye bunların toplamında  6.31 puan oy gidiyor. Ama, AKP’nin oy artışı 8.54 puan.  Aradaki fark nereden ileri geliyor?

Seçmen sayısındaki artıştan. Çok garip bir artış var. 2002’de seçmen sayısı 41.4 milyon. 2007’de 42.8 milyon. Tamam makul. Ama, 2011’de aniden fırlıyor, tam on milyon artıyor, 52.8 milyon. Hele de, 7 Haziran ve 1 Kasım arasındaki artış dudak ısırtıyor. 7 Haziran’da 54 milyon 813 bin 376 olan seçmen sayısı beş ayda, yani önceki gün  56 milyon 965 bin 100’e yükseliyor. Beş ayda seçmen sayısı 2 milyon 151 bin 724 artıyor. Biri bunu demografik olarak açıklasın.

1-Seçmen sayısı her seçimden diğerine nasıl bu ölçüde anormal artıyor?

2-Çok daha çarpıcı alan beş aylık artış, beş ayda iki milyondan fazla seçmen artışı nereden kaynaklanıyor? Demografik olarak mümkün değilse, ne?

Sonucun bu kadar anormal çıkmasının sırrı burada. Bu sırrı çözmek muhalefet partilerinin görevi. Hiç olmazsa, bunu çözerek, bir işe yaramış olurlar.

---

 

CHP, MHP, HDP: Sanki her şey normal

 

 

Bu seçimde CHP 35 ilde, MHP 58 ilde yok. Buna karşılık, AKP tek bir ilde, Tunceli’de yok. 81 ilin 80’ninde milletvekili çıkartıyor.

Sürekli seçim kaybeden ve artık kadrosu ve programıyla kendisini yenilemesi gereken iki parti var, CHP ve MHP.

Sağdan adam devşirerek, AKP ile uyum içinde çalıştığı izlenimi vererek, boş demokrasi nutuklarıyla CHP’nin yolun sonuna geldiği ortada.

Önce ülkeyi sarsacak radikal bir sol program, Ecevit usulü. Ardından o programı uygulamayacak bir kadro. Emekliye iki ikramiye, benzinin fiyatı şu, mazotunki bu, popülist öneriler tutmuyor işte. Bütünüyle AKP’yi ezecek program, eylem, örgütü güçlendirme ve bugünden itibaren dört yıla yayılacak bir çalışma. Bu bıktırıcı döngüyü kırmak için hemen harekete geçmek gerek. Önümüzdeki günlerde CHP’de sular dalgalanırsa, şaşmamak gerek.

MHP’ye gelince, seçim süresi boyunca Devlet Bahçeli’nin  konuşmalarında akılda kalan tek bir cümle, tek bir vurgu yok, boş hamasi sözler. Ayrıca, iletişimde sınıfta kalan bir strateji. Öyle ki, MHP’de iletişim stratejisinden sorumlu kişi bile,  milletvekili seçilemiyor. Ya da bir genel başkan yardımcısı TV’lerde gazeteci tehdit ediyor. Berbat bir iletişim.

Bahçeli Sovyet sisteminin politbüro şefi gibi, yüzü hep asık, sürekli gergin. Seçim sonuçlarını değerlendiren açıklaması bir felaket, baştan sona saçmalık abidesi. MHP’de bu durumu kabul etmeyenlerin hazırlığı var. Şu anda öne çıkan kişi 1980 öncesi MHP’nin etkili isimlerinden ki, terör saldırısı sonucu öldürülen Gün Sazak’ın oğlu Süleyman Sazak. Başka adayların çıkması sürpriz olmaz. Seçimin en büyük mağlubu Bahçeli bu vartayı nasıl atlatacak, bilinmez. Türkiye’yi AKP’ye teslim ediyor ve hala çekilmiyor, pes.

HDP’nin temel sorunu ise, PKK. “Türkiye’nin partisi” olmak istiyorsa ki, bu şansı var, PKK’nın gölgesinden sıyrılmak zorunda. Kürt muhafazakar seçmenin bir bölümünü yeniden AKP’ye kaptırmış olmasının temel nedeni bu.