Yalçın Doğan

29 Ocak 2017

Yoklamada bir eksiğiz

Toplamında hiç bir zaman incitmeyen, kırgınlığı asla olmayan altmış yıllık bir dostluk

Günet burada, İlknur burada, Ünaç burada, Aytaç burada, Zeynep burada, Neylan burada, Semra burada, Lale burada, Ayşen burada.

Ahmet burada,_ Sinan Tevetoğlu burada, Sinan Akasoy burada, İlhan burada, Niko burada, Sadi burada, Salvator burada, Yalçın burada.

Alman Lisesi 1965 yılı 12 C sınıfı, yoklama yapılıyor, dokuz erkek, dokuz kız var sınıfta.

Dokuzuncu erkek Ali Uras... Nerede?

Ali...

1965 - 2017, dokuz erkek, dokuz kız, 52 yıl sanki hep aynı sınıfta, aralarında su sızmadan.

Sınıf Boğaz’a bakıyor. Sıralar U biçiminde dizili, herkes birbirini görüyor. On sekiz kişilik sınıf, herkes herkesin her türlü sorununu biliyor, ilk aşklar, yüksek notlar, kırık dersler, gelecek planları, on sekiz kişiye ait ne varsa, hepsi malum.

 

Sınıf hocası

 

Bir sınıf hocamız var, Herr Brüggemann, Alman Edebiyatı ve Felsefesine geliyor. Savaş görmüş, geçirmiş, İkinci Dünya Savaşını, hiç bir ayrıntıyı kaçırmıyor.

Bize sadece edebiyat öğretmiyor, liseyi bitirdikten sonra da, bütün hayatımızı etkileyecek, yönlendirecek, kalıcı dersler veriyor. Aramızdaki söylemle, “Brügge”  on dokuzuncu sınıf arkadaşımız.

Anlattığı felsefeyi, bize hayatlarımızda uygulamak için öğretiyor. Öyle sadece bilgi olsun diye değil. Hepimizi derinden etkiliyor.

O kadar ki, aradan yıllar geçtikten sonra bile, kimin yolu onun emekliliğini yaşadığı Lübeck’e düşerse, mutlaka onu ziyaret ediyor. Doksanına  çoktan merdiven dayamış, o hepimizle hala tek tek ilgili, kim ne yapmış, nasıl yapmış, ayrıntısıyla izlemeyi elden hiç bırakmıyor.

On sekiz kişinin Sofokles’i o.

Yıllar ve yıllar sonra  herhangi önemli bir karar öncesinde, hepimiz “acaba Brügge olsaydı, bize ne önerirdi” diye, kendimizi sorgulamaktan alamıyoruz.

 

Ali ile basket, futbol, folklor

 

Sınıfta ben Ali ile oturuyorum, Hazırlık sınıfından 12 C, liseyi bitirinceye kadar aynı sınıftayız.

Okulun futbol takımı... Birlikte oynuyoruz. Sınıfın basket takımı... Birlikte oynuyoruz. Folklor, birlikte Çayda Çıra, Çepikli, Kars, Erzurum Bar oynuyoruz.

Cumartesileri öğleden sonra, bütün 12 C tam kadro sinemadayız.

Önemli bir sınav mı var, 12 C tam kadro evlerden birinde buluşuyoruz, gırgırın sırası değil, ciddi ciddi  çalışıyoruz.

Günün birinde bir matematik sınavı var, hep birlikte çalışıyoruz, içinden çıkamıyoruz. Bakıyoruz olacak gibi değil, aramızda matematiği en iyi olan Ali, o da çözemiyor.

Akşam saatlerinde hep birlikte matematik hocamız Herr Peters’in evine dayanıyoruz, “Bitte Herr Peters, sınavı lütfen erteleyin”.

Ya da bazen bir günlük piknikler, bazen Efes’e, Bergama’ya, Kuşadası’na geziler, başımızda elbette “Brügge”. Geziyoruz, öğreniyoruz, o anlatmaktan bıkmıyor.

12 C birbirine sımsıkı sarılıyor.

Hava yağmurlu ise, teneffüste bahçeye çıkmıyoruz, sınıfta birileri kitap okurken, birileri Adamo’nun o yıllarda listelerden düşmeyen “her yerde kar var” şarkısıyla dans ediyor.

Gırgır, şamata, şakalaşma.

Ali ile tatillerde de sık sık bir araya geliyoruz, bir yerlerde futbol oynuyoruz, sonra Boğaz’da elbiseleri kıyıda bir taşın üzerine bırakıp, denize giriyoruz.

Bazen bir arkadaşın sandalı ile Bebek - Kanlıca arasında kürek çekiyoruz.

 

Günet - Ali

 

Lise bitince herkes çeşitli üniversitelere dağılıyor. Bir kısmımız Almanya’ya gidiyor, bir kısmımız İstanbul’da değişik üniversitelere gidiyor.

Çoğumuz mühendis, kimimiz simultane çevirmen, kimimiz mimar, kimimiz hukuk profesörü, kimimiz editör, kimimiz öğretmen, kimimiz gazeteci...

Günet ve Ali Berlin’e gidiyor, Ali inşaat mühendisliği, Günet edebiyat okuyor, orada evleniyorlar, oğulları Cem.

Her yıl İstanbul’a geliyorlar, her geldiklerinde toplanıyoruz. Hiç aksamadan, 52 yıl boyunca.

Önceki gün 12 C’nin sınıf yoklaması...

Yoklamada ne yazık ki, bir eksik var.

Ali... Ali Uras...

Toplamında hiç bir zaman incitmeyen, kırgınlığı asla olmayan altmış yıllık bir dostluk.

Çok ağır, çok...