Kayınpederine sormadan tek bir adım atması mümkün değil.
Ona sormadan, onun onayı olmadan herhangi bir karar alması mümkün değil. Kayınpeder “evet” diyecek ki, o bir adım atacak, konu ne olursa olsun. Hele de, “ekonomiyi yabancı bir şirkete” teslim etmek gibi, çok ciddi ve ideolojik kararı kayınpederinden habersiz alması asla düşünülemez.
Kayınpeder kim?.. Tayyip Erdoğan.
Atacağı adımları her daim kayınpederi Erdoğan’a soran kim?.. Hazine ve Maliye Bakanı Damat Berat Albayrak.
29 Eylül’de, yani yedi gün önce Damat Bey bir açıklama yapıyor:
“Yeni oluşturduğumuz Maliye ve Dönüşüm Ofisinde uluslararası şirket McKinsey ile çalışmaya karar verdik. Şirket tüm hedeflerimizi ve sonuçları her çeyrekte kontrol edecek”.
Hedefleri ve sonuçları üstelik “her çeyrekte kontrol edeceğine” göre, bu işten kayınpederin yüzde bir milyon bilgisi var.
Eleştiri ve ihanet
“McKinsey açıklamasıyla” birlikte toplumda müthiş bir eleştiri yağmuru başlıyor. Sadece muhalefet değil, AKP’nin içinden bazıları, bazı yandaş kalemler, bilim adamları da eleştiriye katılıyor.
Toplumsal muhalefet örneği.
Eleştirilere merkez medyadaki bazı Hacıyatmazlar ile iki kişi karşı çıkıyor. Biri McKinsey’i ilan eden Damat Albayrak:
"Yapılan yorumlar cehaletten değilse, ihanettir”.
Damat Bey “eleştiri eşittir ihanet” denklemini kuruyor.
Aynı denkleme AKP’nin arka bahçesinin bekçisi Devlet Bahçeli aynı sözlerle katılıyor:
“McKinsey IMF değil. Cehalet varsa, ihanet tetiktedir. Bunların kafaları basmaz”.
Hacıyatmazlar ise, her zamanki gibi, bin dereden su getirmekle meşgul.
Erdoğan'dan geri adım
Aradan bir hafta geçiyor, Erdoğan dün partisinin toplantısında Kemal Kılıçdaroğlu’nun McKinsey eleştirilerine yanıt verirken, başta Damat Bey ile Bahçeli’ye ve merkez medyadaki Hacıyatmazlara müthiş bir çalım atıyor:
“Bu zat, McKinsey üzerinden bizi sıkıştıraya çalışıyor. Geçenlerde bütün Bakan arkadaşlara söyledim, bunlardan fikri danışmanlık hizmeti de almayacaksınız, dedim. Biz bize yeteriz”.
“Bu zat” dediği, Kılıçdaroğlu.
Erdoğan pek sık görülmese de, eleştiriler karşısında açıkça geri adım atıyor, böylelikle McKinsey hikayesi sona eriyor.
Ofsaytta kalanlar
Bu geri adım akla şunları getiriyor:
-Damat Bey ve Bahçeli ofsayda düşüyor, Erdoğan ikisini de bir kalemde harcamış olmuyor mu?..
-Erdoğan’ın geri adımı karşısında Bahçeli şimdi neyi, nasıl kıvıracağını düşünüyor mu?..
-Ya Damat Bey?.. Kendini McKinsey’e fena halde bağladığına göre, istifa etmeyi düşünüyor mu?..
-Merkez medyadaki Hacıyatmazlara gelince, hiç bir şey olmamış gibi, sırnaşmaya devam.
Erdoğan’ın geri adımı acaba Damat Beye, Bahçeli’ye ve Hacıyatmazlara ders olur mu?.. Herhangi bir konuda hemen karşı saldırıya geçmek yerine, biraz beklemek gibi mesela...
Asıl olan toplumsal muhalefet
Erdoğan nasıl böyle geri adım atıyor?.. Kendisinde çok ender görülen bir adım.
Çünkü, muhalifi ve muvafıkı (onu destekleyenler) ciddi eleştiri kampanyası yürütüyor. McKinsey çevresinde AKP’ye karşı toplumsal muhalefet oluşuyor.
Buradan önemli bir sonuç çıkıyor.
O sonuca gelmeden önce Türkiye’nin AİHM’deki eski yargıcı, CHP eski milletvekili Rıza Türmen’in T24’te dünkü yazısından bir parçayı yeniden okumak gerek:
“Muhalefetin Meclis’te ne denli muhalefet yapacağı değil, oyunun parçası olup olmayacağı önemli. Muhalefet mevcut rejime karşı toplumsal itiraz oluşturabilirse, bir anlam taşır. Yoksa, sistemin parçası olup oyunun oyuncusu olmak muhalefet değildir”.
Çok doğru bir tespit.
McKinsey olayında CHP “oyunun parçası” olmuyor ve ciddi bir toplumsal muhalefet doğuyor. O muhalefete karşı Erdoğan geri adım atmak zorunda kalıyor.
Rıza Türmen’e göre, “toplumsal muhalefet Türkiye’nin her yerinde çok yönlü demokratik toplantılar düzenlemek, sivil toplumla, sendikalarla ilişki kurmak, muhafazakar seçmenden oy alacağım diye, o partilere benzemekten vazgeçmek” ile eş anlamlı.
Meclis'te ters örnek
Bunun tam tersi, yani “oyunun parçası olmak” üç gün önce Meclis’te yaşanıyor.
Yeni siyasal rejim çerçevesinde Meclis İçtüzüğü değiştiriliyor. Öyle ki, CHP sözcüleri “değişiklik tam bir uzlaşmayla çıktı” diyor, AKP sözcüleri de buna “teşekkür” ediyor.
İçtüzük değişikliği muhalefeti Meclis’te tümüyle etkisiz bırakıyor. Ama, CHP buna karşı oy yazısı bile yazmadan, “iktidarla uzlaşıyor”. Meclis’ten umudunu kesen bir tavır.
CHP “oyunun parçası” olduğu için bundan sonra Meclis’te ağzıyla kuş tutsa nafile.
CHP’nin yerinde olsam, Rıza Türmen’in yazısını yeniden okur, oradan dersler çıkartırım.
Sonra da, Erdoğan’ın attığı geri adımı bir kez daha düşünürüm.
“Demek oluyormuş”.
“Muhalefet” demek buymuş.