Birilerine kötü haber, hem de çok kötü haber. Onları yerinden zıplatacak bir haber.
Birilerinin "yasa dışı varlığı" var; çalmış, çırpmış, rüşvet yemiş, hiç emek harcamamış ve o varlığı elde etmiş, ne halt yediyse artık. Varlık var da, mesele o varlığı korumak. Nasıl koruyacak?
Şu anda Batı ülkelerinde "ekonomi" deyince, tartışılan ana konulardan biri de bu. Hem basında hem ülkelerin parlamentolarında yasa dışı elde edilen varlıklarla ilgili yoğun bir tartışma ve araştırma başlamış bulunuyor.
O araştırmalar yasa dışı elde edilen varlıkların ne yapılacağına ilişkin çözüm önerilerine kilitlenmiş durumda.
Yazının başlığı o tartışmaların sonucu, bu başlık bana ait değil. 12 Ekim 2019 tarihli "The Economist" dergisinde yayımlanan bir makaleye ait. (Anılan dergi, s.18). O dergi ki, dünyanın en etkili yayın organlarından biri. Buraya aktardığım bilgiler yine aynı makalede yer alan veriler.
Birkaç örnek
Mesela Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin diktatörü Mobutu, mesela Malezya’nın eski Başbakanı Necip Razak, mesela Ekvator Gine Cumhurbaşkanı'nın oğlu Theodor Nguema Obiang, mesela Zimbabve diktatörü Mugabe.
Biri altı milyar, biri yirmi milyar, biri -yazık daha az- sadece 700 milyon, biri üç milyar dolar götürmüş.
Götürdükleri dışında, işi ticarete dökenler de var. Adam hem Cumhurbaşkanı, hem halı ya da araba ticareti ile uğraşıyor ya da oğlu petrol ticaretinin tam göbeğinde.
Bankalarda değişen tutum
Bu azılı diktatörler hem halklarına kan ağlatıyor hem de çalıp çırparak kendi halklarını utanmazcasına soyuyor.
Çaldıkları paraları, aldıkları rüşvetleri İsviçre bankalarına yatırdıkça, bankalar bunların altına halılar seriyor, özel törenler düzenliyor, nasıl ağırlayacaklarını bilmiyor.
Bilmiyor-du!.. Artık biliyor!..
Uzun yıllar sonra İsviçre bankaları da, ülkeler gibi, politika değişikliğine gidiyor. Ülkelerin baskısı karşısında, o bankalar artık geri adım atıyor.
Öyle ki, İsviçre bankaları çalınan paralar, yatırılan rüşvetler, kaynağı bilinmeyen varlıklar hakkında, çalıp çırpanlar açısından, artık o kadar emin yerler olmaktan çıkıyor.
Buna öncülük eden bir Hollanda bankası.
O banka Ekvator Gine’li diktatörün oğlu Obiang’ın 100 milyon dolarına el koyuyor, Obiang'ın paranın kaynağını açıklayamadığı gerekçesiyle.
Bir Amerikan bankasının da benzer bir işlemi var.
Amerikan yargısı Malezya’nın eski Başbakanı Necip Razak’ın bankadaki 700 milyon dolarının kaynağını soruyor. Razak paranın hesabını veremeyince, Amerika’da hem mahkum ediliyor hem de bankadaki paraya el konuyor.
Mugabe'nin çantası
1980’lerin sonunda Zimbabve halkı çoğunluğu beyazlardan oluşan Rodezya’ya karşı ayaklanıyor. Liderleri Mugabe. Zaferi kazanan Mugabe kısa sürede işi diktatörlüğe döküyor ve otuz yıl boyunca, halkın canını burnundan getiriyor.
Mugabe’nin bir çantası var. Kara para dolu çantayı, her gittiği yere yanında götürüyor, hani yurt dışına açmak zorunda kalır filan diye.
Kırmızı bültenle aranan Mugabe kısa süre önce ölüyor.
Ancak, Batı ülkeleri ölü, diri tanımıyor, şimdi o çantanın peşindeler. İçinde ne kadar para olduğu bilinmiyor. Çanta nerede, o da bilinmiyor ve aranıyor.
Su altında kalan para
Biri paraları çantasında saklarken, bir başkası evinin bahçesindeki bir kulübede saklıyor. Ekvator Ginesi’nin diktatörü, bu kez oğlu değil, kendisi Macias Nguema bankaları güvenli bulmuyor, başka bir yöntemde karar kılıyor.
Kendisinin değil, ülkesinin döviz rezervlerini evinin bahçesindeki bir kulübede saklıyor. Fıkra gibi, kulübenin su pompasını açık bırakıyor, kulübeyi su basıyor, dolarlar, avrolar, sterlinler de su altında kalıyor, parçalanıyor, çürüyor. (The Economist, 12 Ekim 2019, s.18).
Herif ülkenin rezervlerini kendi malı gibi kullanıyor. Batılı ülkeler şimdi onun da izini sürüyor.
Çalan çırpan düşünsün
Özetle, uluslararası bankalar artık çalınan çırpılan paralar, yenilen rüşvetler için emin yerler olmaktan çıkıyor.
Batı ülkeleri yasa dışı varlıklar konusunda büyük hassasiyet gösteriyor; kendileriyle ilişkili olmasa bile, dünyada "temiz bir toplum, temiz bir yönetim" oluşturmak adına.
Nasıl ki, Birleşmiş Milletler’in, çeşitli uluslararası kuruluşların, OECD, Dünya Bankası, IMF, Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu’nun bir hukuku, sözleşmesi, kuralları var ve onlara uymak zorunlu ise, şimdi de "yasa dışı varlıklar" konusunda bir hukuk oluşuyor.
O hukuk, hesabı verilemeyen, kaynağı açıklanamayan, yasa dışı elde edilmiş varlıklara el koymakla başlıyor.
The Economist yazının başlığını "Yasa dışı varlığını nasıl korursun?" diye atıyor. Yazıdaki bilgiler "yasa dışı varlıkların bundan böyle korunamayacağını" gösteriyor.
Bize ne, çalan, çırpan düşünsün!..