Yalçın Doğan

12 Aralık 2020

"Turuncu alarmda" dua kurnazlığı

Diyanetin zamanlaması dudak ısırtıyor!.. Yağmur duası için camilerde ne zaman hutbe okutuluyor?..

"Teknede hamur, tarlada çamur, siz bize kurban, biz Allah'a kurban, ver Allahım ver, sicim gibi yağmur."

Devamı da var:

"Bugün rahmet günüdür, yüküm buğday yüküdür, bize de bahşiş vermeyen sansar ile tilkidir."

Eylül 1592... İstanbul gökleri bu haykırmalarla çınlıyor.

Padişah III. Murat dönemi... İstanbul'da ve Anadolu'nun çeşitli yörelerinde müthiş su kıtlığı yaşanıyor.

Halk o tarihte "yağmur duası" için "Okmeydanı ovasına" götürülüyor. Bugün beton yığınına dönüşmüş Okmeydanı o tarihte "ova!.."

Duadan sonra padişah kestirdiği kurbanları halka ve yoksullara dağıtıyor, dualar kabul edilsin diye, Yedikule zindanlarındaki tutuklular serbest bırakılıyor.

1596'da III. Mehmet döneminde Selanik'te, 1832 yılında II. Mahmut döneminde İstanbul'da, 1848 yılında Sultan Abdülmecid döneminde yine İstanbul'da, 1863 yılında Sultan Abdülaziz döneminde Çanakkale ve çevresinde, 1891 yılında II.Abdülhamit döneminde Edirne'de kayıtlara geçen belli başlı yağmur duaları var.

Diyanetin çağrısı

"Son zamanların en kurak yılını yaşadığımız bugünlerde ülkemizde suya ve yağmura ihtiyaç duyulmaktadır. Siz kıymetli cemaatimizi cuma namazının farzından sonra yapacağımız yağmur duasına katılmaya davet ediyorum."

Diyanet İşleri Başkanlığı 81 ilin bütün camilerinde dünkü cuma namazı sonrasında namaza katılanları yağmur duasına çağırıyor.

Neden Diyanet?.. Sadece dua olduğu için mi?..

Değil!..

Dini inanç

Değil çünkü, dini inanışa göre:

"Yağmur yağdıran tek kuvvet Allah. Ancak, bazı insanların yaptıkları hareketler nedeniyle, Allah kullarından yağmuru esirgiyor ve kuraklık başlıyor."

Yağmuru engelleyen o hareketler neler?.. Şimdi dikkat:

"- Allah'ın emirlerini dinlememek,

- Dini görevleri yerine getirmemek,

- Toplumda dinsel bağları gevşetmek,

- Adam öldürmek,

- Büyüklere saygısızlık,

- Kasapların ihtiyaçtan fazla et satmaları,

- Doğruluktan uzaklaşmak,

- Meleklerin uyuması."

Sadece topluca duaya çıkmak yetmiyor. Tutması için duadan önce yoksullara sadaka verilmesi, herkesin günahlarından tövbe etmesi, duaya yaşlıları, çocukları ve evdeki hayvanları da götürmek gerek!..

Yani, dünkü gibi, sadece camilerde dua etmek olmaz!..

Demek ki, yağmur neden yağmıyormuş?..

"Dini görevleri yerine getirmemekten!.. Dinsel bağları gevşetmekten!.."

Tersiden bakarsak:

"Dini bağları gevşetme, dini görevleri yerine getir ki, yağmur yağsın!.."

Günümüze tam denk düşüyor!..

Bilim, akıl, mantık nerede?

Kar ve yağmurun en büyük kaynağı olarak...

Sen doğaya, çevreye yüzyıllık zararı ver!..

Sen onbinlerce ağacı kes, binlerce hektarlık ormanları yok et, santral uğruna, maden ocağı uğruna, hava alanı uğruna!..

Sen başta İstanbul, büyük kentlerin nefes alma borularını tıka!..

Sen yok AVM, yok gökdelenler uğruna büyük kentlerde yeşil alan bırakma!..

Sen büyük kentleri beton yığınına dönüştür!..

Bir de iklim değişikliği eklenince, yağmur duasına sarıl!..

Ne mantık, ne bilim, ne akıl, hepsi yerle bir!..

Ve hala "Kanal İstanbul" diye tuttur!..

Sonra da, Ortaçağ'dan kalma yağmur dualarına bel bağla!..

Meteorolojiden uyarı

Diyanetin zamanlaması dudak ısırtıyor!..

Yağmur duası için camilerde ne zaman hutbe okutuluyor?..

Tam meteorolojinin turuncu alarm verdiği, yani Türkiye genelinde yoğun yağışların beklendiği, ülkenin büyük bölümünün üç gün süreyle yoğun yağışlardan etkileneceğini ve buna karşı tedbirli olunmasının uyarıldığı bir günde!..

Bunun adına "Diyanet kurnazlığı" deniyor!..

Meteorolojinin tahmini tutarsa ve yağmur yağarsa...

"Bakın duaya ettik, yağmur yağdı!.. Demek ki, dini bağları sıklaştırmak, dini görevleri yerine getirmek gerek!.. O zaman kuraklık filan kalmaz!.."

21. yüzyılda yaşıyoruz, değil mi?..

Yüzde 30'luk kitle

Buna inanan bir kitle var Türkiye'de, "AKP'ye oy veren yaklaşık yüzde 30 dolayında bir kitle." Onlar, bizim insanlarımız:

"- Genellikle, kapalı bir ekonomide yaşıyor,

- İktidardan maddi destek alıyor,

- Dini değerlerine bağlı,

- Haberlerde sadece belli AKP'li kanallarını izliyor,

- Türkiye'nin gerçeklerinden habersiz, kendi içine kapanık bir kitle."

Mesela o insanlarımıza sorsak:

- Yargının bağımsız olmadığını,

- Yüksek mahkeme kararlarının uygulanmadığını,

- Kuvvetler ayrılığının yerle bir olduğunu,

- Temel hak ve özgürlüklerin askıya alındığını,

- Medya üzerinde ağır bir sansür uygulandığını,

- Türkiye'de otoriter ve keyfi bir rejimin sürdüğünü,

- Maden işçilerinin haklarını aramak için yürüdüklerini ve buna coplarla izin verilmediğini,

- İş cinayetlerinde Türkiye'nin Avrupa'da birinci, dünyada üçüncü geldiğini,

- Merkez Bankası'nın bağımsızlığının kalmadığını,

- İşsiz sayısının, hele de gençlerde hızla arttığını,

- Salgın günlerinde insanların günlük 39 liraya mahkum olduğunu,

- Bir yılda 28.604 çocuğun cinsel istismara uğradığını,

- Son iki yılda 1.129 kadının erkek şiddetiyle can verdiğini,

- Yoksulluk sınırı altında yaşayanlara son bir yılda 1 milyon 24 bin kişinin eklendiğini,

Ve daha neler neler...

Bilirler mi, dersiniz?..

Sanmam, onlar şimdi meşgul...

Onlar şimdi yağmur duasında!..

Ve de Bakan Veysel Eroğlu

"Yağmur duasını" duyunca, aklıma 2011 - 2018 yılları arasında "Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile Çevre ve Orman Bakanlığı" görevinden bulunmuş olan Veysel Eroğlu'nun bir açıklaması geliyor:

"2040 yılına kadar İstanbul'un su sorununu çözdük, İstanbul o tarihe kadar su sıkıntısı çekmeyecek."

Hazret "Su ve Orman Bakanlığı" koltuğunda otururken, Türkiye'de nereye gitse, açıklamayı anında patlatıyor, "su sorununu çözdük".

Kulakları çınlasın!..

Ayrıca, devlet eliyle kuraklık tescil edilip, yağmur duasına çıkıldığına göre...

Birilerinin bundan böyle CHP'li belediyeleri "halkı susuz bıraktılar" diye suçlaması epey yersiz kalır.

Yersiz, mersiz, bahse girerim, yine suçlarlar!..