Fedai Altun...
23 yaşında... Beden Eğitimi öğretmeni...
KPSS sınavında 83 puan alıyor ama, ataması yapılmıyor.
Geçinmek için “Fedai Altun öğretmen” ne yapıyor?..
“İnşaat işçiliği yapıyor”.
Ve...
Bir kaç gün önce...
“Malatya’da bir mezarlıkta elektrik trafosunu boyarken, elektrik akımına kapılıyor...
Çok acı, 23 yaşında hayatını kaybediyor”.
Normal bir ülkede, demokratik bir ülkede böyle bir trajedi yaşansa ne olur?..
“Mesela, Eğitim Bakanı istifa eder.
Mesela, olay TV’lerde tartışılır.
Mesela, atanamayan öğretmenler konusu acil hale gelir, iktidar o yönde adım atar”.
Ya burada?..
Bunların hiç birisi olmuyor. Olmadığı gibi, Fedai Öğretmenden toplumun kaçta kaçı haberdar?..
23 yaşındaki Fedai Öğretmen “feda” olmuş, kimin umurunda?..
Sırada 460 bin öğretmen var
Beden eğitimi öğretmeni inşaat işçisi...
Matematik öğretmeni garson...
Sosyal bilgiler öğretmeni evlerde çocuk bakıcısı...
Kimya öğretmeni seyyar satıcı...
Tarih öğretmeni aşçı...
Fizik öğretmeni şoför...
Buna benzer on binlerce öğretmen var.
Resmi verilere göre, “460 bin öğretmen atama bekliyor”.
Bu arada...
“Milli Eğitim Bakanlığı’nda yüz bin öğretmen açığı bulunuyor”.
Yüz bin öğretmen açığı var ve fakat 460 bin öğretmen atama bekliyor!..
Türkiye’nin nasıl yönetildiğini gösteren bir başka örnek.
80 bin ücretli öğretmen
Öte yandan...
“Ücretli öğretmenlik” var. Yani, öğretmene ders saati başına ücret ödeniyor. Bu olanağı bulabilen 80 bin öğretmen var.
Ücretli öğretmene saat başına ne kadar ödeniyor?..
“19 lira, bugün artık iki dolar!..”
Bir ayda 120 saat çalışan bir öğretmen ayda yaklaşık 2 bin 200 lira kazanıyor. Asgari ücretin altında.
Neresinden bakarsanız bakın:
“Utanç verici tablo!..
Utanç verici rakamlar!..
Ya feda olan Fedai Öğretmen?..”
Hayat hepimizi “feda” ediyor.
Çeşitli biçimlerde “feda” ediyor, işsizlik olarak, geçim derdi olarak, adaletsizlik olarak, baskı olarak.
Toplum hep birlikte “Fedai Öğretmen”...
BOTAŞ’ta çıkarmalar
Baskı olarak, örneğin BOTAŞ’ta.
“Boru Hatları ve Petrol Taşıma Anonim Şirketi”, kısaca BOTAŞ’ta bir başka haksızlık ve baskı anlatılıyor.
Önceki gün TBMM’de İyi Parti’den Dursun Müsavat Dervişoğlu BOTAŞ’tan bir kesit aktarıyor:
“BOTAŞ Genel Müdürlüğü bünyesinde çalışan sözleşmeli avukatların bir kısmının iş akdi hiç bir gerekçe gösterilmeden üç hafta önce feshedildi. Sözleşmesi feshedilen avukatların tamamı ikinci baroya geçmekte direnen ve bunu hukuken yanlış bulan avukatlardır. Kendisini BOTAŞ’ın sahibi zanneden bazı hukuk müşavirleri, ikinci baroya geçmeyen avukatları defalarca arayarak baskı kurmuş, bu baskıya direnen avukatların tamamı tazminatsız ve ihbarsız işten çıkartılmıştır”. (11 Kasım 2021 tarihli TBMM Tutanak, s.12).
Baroları ele geçiremeyince, bunlar yasayla baroları bölmüş, kendilerine göre barolar kurmuştu ya...
İşte, onun bir uygulaması bu.
Toplum hep birlikte “Fedai Öğretmen”...
AYM’nin üstünde bir komisyon
“Anayasa Mahkemesi (AYM) kararı var, ağır ceza mahkemelerinin kararları var”.
Bir de ne var?..
15 Temmuz darbe girişiminden sonra ilan edilen OHAL döneminde kurulan “Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu” var.
Bu komisyon ne iş yapıyor?..
OHAL döneminde KHK’larla kamu kesiminde, çeşitli alanlarda işlerinden çıkartılan binlerce kişi var. Ne gerekçeyle ihraç edildikleri belli değil.
Onlar haklarını aramak üzere mahkemelere başvuruyor.
“Bir bölümü ağır ceza mahkemelerinde, hatta AYM’de aklanıyor, işlerine dönmelerine gerektiğine ilişkin kararlar alıyor”.
Aklandıklarına ilişkin mahkeme kararlarını adı geçen İnceleme Komisyonu’na götürüyor, işlerine iadeleri istemiyle.
Komisyon mahkeme kararlarını inceliyor ve:
“Anayasa Mahkemesi ile ağır ceza mahkemelerinin aklanma kararlarının bazılarına uymuyor.
Komisyon kendisini Anayasa Mahkemesi’nin ve ağır ceza mahkemelerinin üstünde görüyor!..”
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarına uyulmadığını biliyoruz ve gördük.
Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına uymayan mahkemeleri biliyoruz ve gördük.
Şimdi ilk kez...
“Bir komisyonun...
Bir komisyonun ya...
Kişisel bir kararla kurulan adli yetkisi olmayan bir komisyonun kesinleşmiş mahkeme kararlarına uymadığını görüyoruz!..”
Anayasa Hukuku Profesörü, CHP milletvekili İbrahim Kaboğlu önceki gün TBMM’de bu durumun vahametini dile getiriyor, iktidarı uyarıyor.
Bir komisyon mahkemelerin ve hatta Anayasa Mahkemesi’nin bile üstünde!..
Ne adalet, ne hukuk, ne hukukun üstünlüğü... Hepsinin içi boşaltılmış...
İnsanlar adalete erişemiyor. Kötü, kötü, çok kötü.
Toplum hep birlikte “Fedai Öğretmen”.
Akademisyenlerin bildirisi
Benzer durum başka bir konuda daha var.
“Barış İçin Akademisyenler”.
11 Ocak 2016’da PKK çatışmasında sokağa çıkma yasağına karşı çıkan, şiddetin sona ermesini savunan 1128 akademisyen bildiri yayınlıyor, ‘Bu Suça Ortak Olmayacağız’ başlığı altında yayınlanan bildirideki imza sayısı bir hafta sonra 2212’ye ulaşıyor.
Özünde Kürt Sorununa çözüm çağrısı içeren bildiri “Aachen Barış Ödülüne” layık görülürken, imzası olan akademisyenlerin büyük çoğunluğu üniversitelerden ihraç ediliyor, hemen hepsi hakkında dava açılıyor.
Sonradan aldıkları mahkeme kararları ile üniversitelere geri dönenler var.
Ancak, dönmeyeler de var.
“Adı geçen komisyon 36 dosyayla ilgili, mahkeme kararlarını yerine getirmiyor. Mahkemede aklanan öğretim üyelerini üniversitelere iade etmiyor.
Kendisini bir kez daha mahkemelerin üstünde görüyor”.
Vay canına!..
Bin kere, milyon kere vay canına!..
Komisyon o gücü, o cesareti nereden alıyor?..
Toplum hep birlikte “Fedai Öğretmen”.