Adı netleşmeye başladığı dakikalarda, hiç sekmiyor, yeni Başbakan adayı Binali Yıldırım için TV’lerde malum şahısların ağzından güzellemeler birbirini izliyor. Bir övgü, bir yüceltme, bir parlatma, sormayın gitsin.
Ya bir nefes alın, bir durun! Binali Yıldırım’ın adı resmen ilan edilmeden, “nasıl tren rayları döşemiş, nasıl hızlı trene geçmiş, hava yollarını nasıl çok çeşitli yerlere açmış, iletişimde nasıl çağ atlatmış, nasıl köprüler inşa etmiş, duble yollar çekmiş”, öve öve bitiremiyorlar. Gerçekten pes!
Eminim, AKP Genel Başkanlığı için bir başka isim ortaya çıkmış olsaydı, bu kez o kişi için övgü malzemesi çoktan hazır edilirdi. Mesele “anında göze girmek” olduktan sonra, malzemeden bol ne var.
Bu bir yana, asıl konu Binali Yıldırım.
Malumun ilamı
Yeni AKP Genel Başkan ve Başbakan adayının Ömer Çelik tarafından açıklanacağı bildiriliyor. O bildirme, AKP’lilerin katılımıyla törene dönüşüyor. Törende hem Çelik’in, hem Yıldırım’ın birer cümlesi ön plana çıkıyor.
Ömer Çelik:
“Liderimiz olan Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan ile AKP kadroları arasında bir milim mesafe yoktur.”
Binali Yıldırım:
“Erdoğan dahil, partimizin her kademesindeki arkadaşımızla uyum içinde olacağız.”
Malumun ilamı. Erdoğan’ın AKP ile iç içe olduğunu çok açık ifade eden sözler. Anayasa’nın Cumhurbaşkanı’na yüklediği “tarafsızlık” kuralının ortadan kalktığını anlatan cümleler. Gerçeğin bir kez daha tescili.
Erdoğan’ın AKP’yi Saray’dan yönetmekte olduğunun fütursuzca ilanı.
Tesadüf bu ya
Madem, “Erdoğan ile AKP kadroları arasında bir milim mesafe yok”, o zaman Binali Yıldırım’ı da Erdoğan’ın seçtiği bir kez daha itiraf ediliyor.
İtirafa gelinceye kadar dolambaçlı bir yol izleniyor. AKP kadrolarının katıldığı “temayül yoklaması” yapılıyor, yani eğilim yoklaması. Tam bir tiyatro.
Aralarında bir milim mesafe olmayan Reisleri, adayı günler öncesinden, hatta daha Davutoğlu Genel Başkan ve Başbakan iken belirliyor. O isim AKP kadroları arasında önce dolaşıyor, sonra “temayül yoklamasına” geçiliyor. Ne tesadüf, “Erdoğan dahil, partimizin her kademesindeki arkadaşımız uyum içinde”, Binali Yıldırım üzerinde karar kılıyor.
Bunun adı da, “temayül yoklaması” oluyor. AKP’nin kendi içinde ne kadar demokratik bir mekanizmaya sahip olduğu aziz milletimize takdim edilmiş oluyor.
Yersen!
“Düşük profil”
Başkaları değil, doğrudan AKP’liler, hatta Erdoğan’a yakın olan partililer, Davutoğlu’nun ayrılmasıyla birlikte, yeni adayın niteliğini açıklıyor:
“Düşük profilli biri olacak”.
Türkçesi, önemli kararları Erdoğan verecek, yeni gelecek kişi emirlere uyacak, Erdoğan’ın sözünden çıkmayacak. İddialı olmayacak.
Bu niteliklere sahip en uygun kişi demek, Binali Yıldırım imiş.
Başbakan koltuğuna oturacak bir kişi için daha baştan, üstelik kendi kadroları tarafından ortaya atılan bu niteleme, Binali Yıldırım için talihsizlik.
Başbakan olmak uğruna bile, katlanması zor, yıpratıcı bir sıfat.
Bunların ötesinde, merak ettiğim konular şöyle. Binali Yıldırım acaba:
-Dış politikayı nasıl yönetecek? Komşularla ilişkileri nasıl düzeltecek?
-Terörle mücadelede nasıl aşama kaydedecek?
-Siyasi gerginlikleri nasıl çözecek?
-Halk arasındaki kutuplaşmayı nasıl yumuşatacak?
-AB ile ilişkileri nasıl yürütecek?
-Ekonomik kaygıları nasıl giderecek?
-Başkanlık meselesini nasıl yönetecek?
Bugünden bakıldığında, bunların hiç biri ile uğraşmayacak, hepsi Sarayın iradesine bağlı. Ama, bunların bir de pratiği var. Sadece önüne konulan reçeteleri mi okuyacak? Oralarda nasıl davranacak?
Kritik aşamada
Şöyle kuş bakışı bakıldığında, Binali Yıldırım’ın göreve geldiği dönem, AKP içinde çalkantıların su yüzüne çıkmaya başladığı bir dönem.
Tam Yıldırım adı ilan edildiği gün, Bülent Arınç’ın Erdoğan’a dönük ağır eleştirileri tavan yapıyor:
“İzlenen antidemokratik yol baskı rejimlerinin yoludur ve tarih kitapları bu yolun yolcularının hazin sonlarıyla doludur”.
Arınç AKP kurucularından. Üstelik, yıllarca yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen, AKP’nin önde gelen üç kurucusundan biri, Erdoğan ve Abdullah Gül ile birlikte. “Kardeşlik hukuku ve inanç beraberliği” ile birbirlerine bağlı olan bu üçlü, şimdi hasım. Erdoğan ikisini de tasfiye ediyor, Gül o kadar olmasa bile, Arınç fena halde direnmeye kararlı görünüyor.
Yıldırım “partimizin her kademesindeki arkadaşlarımızla uyum içinde olacağız” derken, bunu nasıl başaracak, soru işareti. Daha doğrusu, böyle bir adım atabilecek mi?
Gelecek hafta Başbakanlık koltuğuna oturacak olan Yıldırım bir maceraya atılıyor. Başından bir genel seçim geçer mi, oraya kadar dayanır mı, aniden koltuğundan indirilir mi, “yönetilen bir ülke olmaktan çıkan Türkiye’de” onu nasıl bir kader bekliyor, izlemeye devam.
NOT: İki gün önce düşürülen askeri helikopterle ilgili yazdığım yazıda, füzeyi ateşleyen kişinin videoda “Farsça” konuştuğunu, sayıları Farsça saydığını belirttim. Sonradan öğreniyorum ki, sayılar Farsça ve Kürtçe aynı imiş. Bu konuda çeşitli uyarılar aldım, düzeltir, özür dilerim.