"İstanbul'a ihanet ettik."
Kendisinin itirafı, Tayyip Erdoğan'ın...
Şimdi o "ihanet" devam ediyor.
Kendisine ideolojik olarak yakın bir vakıf, "İlim Yayma Vakfı", İstanbul'da tarihi yarımadanın göbeğinde bina yaptırıyor.
"Süleymaniye Camii'ni kapatan, İstanbul'un silüetini yerle bir eden bina."
O Süleymaniye Camii ki, Mehmet Akif'in dizelerinde kültür hazinemizi yeniden zenginleştiriyor:
"Hadi gel yıkalım şu Süleymaniye'yi desen / İki kazma kürek, iki de ırgat gerek / Ancak, hadi gel yapalım şunu desen / Bir Sinan, bir de Süleyman gerek."
İlim Yayma Vakfı oraya bina dikerken, Erdoğan'ın doğrudan Süleymaniye ile ilgili sözü var:
"Süleymaniye Camii'nin çevresindeki bütün binalar aslına uygun olarak korunacak, orası ciddi bir çekim merkezi haline gelecek."
Hangi sözünde çelişki yok ki, burada olmasın!..
Kavala kararı
Bir çelişki de, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarıyla ilgili.
Osman Kavala ile ilgili AİHM kararını iki yılı aşkın süredir uygulamıyor, uygulamadığı gibi:
"Bizim mahkeme kararlarını tanımayanları ben hiç tanımam."
Madem kendi mahkeme kararlarını tanıyorsun, o zaman tanı:
"Osman Kavala ile ilgili bir mahkeme kararı var, beraat!..
Kavala beraat ediyor, tam hapisten çıkacak, kanıtı yok, bağlantısı yok, garip bir soruşturma nedeniyle hapiste kalmaya devam ediyor."
O dava uzuyor da, uzuyor, aydan aya ileri tarihlere atılıyor.
Kendisi üç kez gitti
"AİHM'i tanımıyorum" diyor ya...
Hep aynı hatırlatma, her zaman aynı hatırlatma, bıkmadan, usanmadan aynı hatırlatma...
"Erdogan 1999 ile 2002 arasında AİHM'e üç kez başvuruyor. Adil yargılanma hakkının ihlali, seçilme özgürlüğü ihlalleri nedeniyle."
Madem tanımıyorsun, AİHM'e sen neden başvuruyorsun?..
Kendisi "adil yargılanma hakkının ihlali" gerekçesiyle başvuruyor.
Bugün...
Traji komik:
"AİHM'e bugün en çok adil yargılanma hakkının ihlali ve de ifade özgürlüğü ihlali gerekçesiyle."
Her yönüyle, bu dönemin öyle bir tarihi yazılacak ki!...
Tazminat ödeme şampiyonu
Hukukun üstünlüğünün ortadan kalktığı yıllar genellikle ‘Tek Adam Rejimi'ne' geçilen 2018 sonrası yıllar...
Orası öyle ama, gerisini unutmak mümkün değil.
AKP'nin iktidara geldiği 2002'den itibaren bakıldığında...
"2002 ile 2017 arasında ifade özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı ihlali yanı sıra, çeşitli temel hak ve özgürlükleri en çok ihlal eden ülke Türkiye.
AİHM kararları gereği, Avrupa Konseyi'ne üye 47 ülke arasında en çok tazminat ödemeye mahkum olan ülke Türkiye...
On beş yılda 270 milyon 816 bin Euro!.."
2017'den sonra 11 milyon 600 bin, 20 milyon 743 bin Euro gibi tazminat mahkumiyetleri var.
Kılıçdaroğlu'na ve Demirtaş'a
Bu arada vurgulanması gereken iki özel tazminat mahkumiyeti daha var.
Kemal Kılıçdaroğlu Erdoğan'nın açtığı ve mahkum edildiği tazminat davalarına karşı AİHM'e başvuruyor.
Sonuç?..
"AİHM Erdoğan'ı haksız bularak, 13 bin Euro tazminat ödemeye mahkûm ediyor."
Bir başka örnek, yıllardır hapis yatan Selahattin Demirtaş'a ödenen tazminat.
"AİHM Demirtaş'a 31 bin 900 Euro tazminat ödenmesine karar veriyor."
Ben "AİHM kararlarını tanımam" diyen Erdoğan tazminat paralarını tıpış tıpış ödüyor.
Enflasyon
Yaşadığımız hukuksuzluk zincirinin kaçınılmaz bir parçası var:
"Enflasyon."
Önlenemeyen fiyat artışı sadece ekonomik kararlardan, yanlış ekonomik politikalardan ileri gelmiyor. Yanlış ekonomik kararları, hukuksuzluk, yönetim faciaları, işinin ehli olmayan kadrolar tamamlıyor.
Öyle ki:
Kendisinin "faiz sebep enflasyon sonuç" tezi zaten çoktan çöküyor. Geçen aylarda:
"Enflasyon Ağustos'ta düşecek."
Düşmesi bir yana, Ağustos'tan beri sürekli artıyor.
Ona paralel, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati'nin birbirini tutmayan açıklamaları ekleniyor:
"Nebati enflasyon için Nisan diyor, sonra Haziran diyor, derken şimdi Aralık'ta düşecek, diyor."
"Aralık" demek, bu yılın tamamı yüksek enflasyonla geçecek demek.
"Yandaş medya" durumun farkında, o nedenle hemen hiç biri yüzde 49'a vuran enflasyon haberine birinci sayfalarında yer vermiyor.
"Lip service"
Enflasyon yerine, AİHM yerine, Süleymaniye yerine bol bol "Ukrayna gezisi."
Erdoğan Rusya - Ukrayna anlaşmazlığında arabulucu rolünü kapmak için çırpınıyor, gözleri enflasyondan, hukuksuzluktan, "İstanbul'a ihanetten", kötü yönetimden, zamlardan kaçırmak için. Yanına yandaşlarını alıyor.
O yandaşlar ki, hepsi aynı rolde, İngilizce bir deyim var, siyasal literatüre yerleşmiş:
"Lip service."
"Göstermelik, yapmacık, sözde icraat, gerçekmiş zannı yaratmak."
Bizde ‘algı operasyonuna' denk gelen bir kavram
İşte bu nedenle halkı asıl yakan enflasyon yerine, manşetlerine halkı zerre kadar ilgilendirmeyen Ukrayna gezisini taşıyorlar.
Sonra da, ‘iktidar değişince bizi içeri atarlar mı' korkusuyla yanıp tutuşuyorlar!.. Örnekleri var, TV'lerde kendi aralarındaki konuşmalarda.
Erdoğan ile birlikte...
Süleymaniye Camii'nden, İstanbul'un bütününe, hukuktan, enflasyonla mücadeleye, özünde ve asıl "demokrasiye" kadar, yandaşların davul ve zurnalarıyla, her şey:
"Lip service."
Göstermelik, yapmacık, gerçeğe değmeyen, sözde icraat.