Yalçın Doğan

23 Haziran 2017

“Şort giyenler ölmeli”: Üçüncü kez soruldu

Saldırganların son “şort giyemezsin” saldırısında olduğu gibi, mahkemeler tarafından serbest bırakılmaları, bu herifilere cesaret veriyor

12 Eylül 2016, 23 yaşındaki genç hemşire A.T. İstanbul Maslak’ta evine gitmek üzere otobüse biniyor.

Abdullah Çakıroğlu adında biri hemşireye önce sözlü sataşıyor, sonra hemşireyi yüzünden yaralıyor. Aynı anda ve sürekli olarak bağırıyor:

“Şort giyenler ölmeli”.

Hemşire şort giymiş. Abdullah buna öfkeli.

Bu çirkinlik kadar çirkin olan, bu Abdullah’a ne otobüs şoförü ses çıkartıyor, ne de diğer yolcular. Hepsi saldırıyı izlemekle yetiniyor.

Daha da ayıp olan:

Saldırgan Abdullah önce gözaltına alınıyor, sonra serbest bırakılıyor. Tekrar gözaltına alınıyor,  tekrar serbest bırakılıyor.

 

N.G.’ye saldırı

 

24 Ekim 2016. Garsonluk yapan N.G. İstanbul’da evine gitmek üzere otobüse biniyor.

Arkada iki herif bir süre N.G.’yi süzüyor, N.G. rahatsız oluyor ve tedirginlikle onlara bakıyor.

Bakması ile birlikte kafasına yumruk yemesi bir oluyor:

“Bana kimse bakamaz ulan, bana kimse hayır diyemez ulan”.

Otobüste kimsenin çıtı çıkmıyor.

İki serseri otobüsten elini kolunu sallayarak iniyor.

İki serserinden haber yok. Aramızda dolaşıyorlar.

 

İpek Atcan’a saldırı

 

İstanbul’da metro istasyonu, TV sunucusu İpek Atcan metrodaki banklardan birine oturuyor, bacak bacak üstüne atıyor.

Serserinin teki yaklaşıyor yanına:

“Ne oturuyorsun ulan, öyle bacak bacak üstüne?..”

Ve Atcan’ı taciz ediyor.

Herif sonra kayboluyor.

Hâlâ kayıp. Oysa, metro kayıtları var, saldırganı bulmak işten değil ama, yok, bulunamıyor.

 

Asena’ya saldırı aynı içerikte

 

12 Eylül 2016’daki “şort giyenler ölmeli” olayının bir kopyası bir kaç gün önce İstanbul Pendik’te yaşanıyor.

Üniversite öğrencisi Asena Melis Sağlam bindiği minibüste Ercan Kızılateş isimli birisinin saldırısına uğruyor. Hemen hemen aynı laflarla, “şort giydiği için” o herif öğrenci kızı yumrukluyor, sonra elini kolunu sallaya sallaya inip gidiyor.

Polis kendisini yakalıyor. Önüne geleni içeri atan mahkeme, bunu nedense serbest bırakıyor. Savcı itiraz ediyor, mahkeme bir daha serbest bırakıyor.

Dün akşam saatlerinde, savcının yeniden itirazı ve kamu oyundaki büyük tepki üzerine, aslında sabıkalı olan ve başka bir olaydan hapis cezasına çarptırılmış bu adam tutuklanıyor.

 

Binali Yıldırım’a soru

 

Geçen yıl arka arkaya saldırı olaylarının yaşanması üzerine 1 Aralık 2016 tarihinde CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu saldırıları soru önergesine dönüştürüyor.

7/9541 sayılı soru önergesiyle bu saldırıyı Başbakan Binali Yıldırım’a soruyor.

“-Son bir buçuk yılda Türkiye genelinde halkı kin ve düşmanlığa tahrik, hakaret, kasten yaralama ile kadınları taciz eden, kadınlara şiddet uygulayan toplam kaç erkek hakkında, ne tür yasal işlem yapılmıştır?”

“-İnsanların yaşam tarzına ağır müdahale ve şiddet içeren bu tür saldırılar karşısında AKP Hükümeti ne tür acil önlemler alacaktır?”

“-Bir insanın giyim tarzı ya da oturma biçimi nedeniyle saldırıya maruz kalmasının kabul edilemez olduğu konusunda kamu oyuna bir açıklama yapılacak mıdır?”

“-Kadınların adeta sokağa çıkmaya korkar olması ve çeşitli nedenlerle taciz ve darp edilmesi karşısında, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı neden etkili ve somut çözüm getirmemiştir”.

1 Aralık 2016’da soruyor.

Binali Yıldırım lütfedip cevap vermek zahmetine katlanmıyor.

Taciz ve kadına şiddet devam ediyor.

Bunun üzerine Sezgin Tanrıkulu soru önergesini yeniliyor benzer sorular ve yeni yaşanan saldırıları ekleyerek. 15 Şubat 2017’de ikinci bir soru önergesi veriyor, 7/11789 sayı ile.

Binali Yıldırım’dan yine tık yok.

 

Oysa işlem basit

 

Oysa, Binali Beyin yapması gereken basit bir işlem var.

Önce o soru önergesini ilgili bakana gönderecek, ondan gelecek yanıt üzerine, bir imza basıp Meclise iletecek.

Hatta, kendisinin imzalamasına bile gerek yok. İlgili bakan “onun adına” yanıtlayacak. Genellikle böyle oluyor.

Ayrıca, her fırsatta nutuk atmak var ya, o nutuklardan birinde saldırılar ile kadına şiddeti ele alacak, bunları önlemeye yönelik tavır sergileyecek.

Eğer tabii, bu saldırılardan rahatsız oluyorsa...

 

39 cinayet, 17 saldırı

 

Bence Binali Beyin saldırılardan rahatsız olmaması mümkün değil. Çünkü, toplum rahatsız ve bu rahatsızlık giderek kangren haline dönüşüyor.

Hele de, saldırganların son “şort giyemezsin” saldırısında olduğu gibi, mahkemeler tarafından serbest bırakılmaları, bu herifilere cesaret veriyor.

“Nasıl olsa ceza almıyoruz” hesabı.

Oysa, bilanço giderek kabarıyor. Örneğin, “Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu” Mayıs 2017 raporunda:

“Bu yıl içinde 39 kadın gördüğü şiddet sonucu öldürülmüş, 17 kadına cinsel şiddet uygulanmıştır”.

Korkunç rakamlar.

Nerede bunların failleri?

 

Toplumda birikiyor

 

Asena Melis’e yapılan son saldırı kamu oyunda büyük tepki yaratıyor. Saldırıya rağmen, Ercan Kızılateş isimli adamın serbest bırakılması bardağı taşırıyor. Çünkü:

Bu açıkça özel yaşama, giyim tarzına müdahale.

Ne demek, “şort giyenler ölmeli”?

Ne giyerse, giyer, sana ne?

AKP iktidara geldiğinden bu yana, her türlü siyasal ve hukuk sorunlarının ötesinde, toplumu en çok rahatsız eden, bu gibi müdahalelerin artmış olması.

Artmasına rağmen, bir türlü önüne geçilmemesi.

Oysa, herhangi birine verecek ceza bu saldırıları önlemeye çoktan yetecek ama, ceza filan yok ve saldırılar devam ediyor.

Sezgin Tanrıkulu “şort ve saldırı” ile ilgili Binali Yıldırım’a dün üçüncü kez soru önergesi yöneltiyor.

Yanıt verir mi, yoksa yine oralı mı olmaz bilemem, ancak şu gerçeği görmesi gerek:

YAŞAM TARZINA BU TÜR MÜDAHALELER BIKKINLIK VERİYOR VE BU TOPLUMDA BİRİKİYOR.

Haberiniz var mı, Sayın Binali Yıldırım?