Yalçın Doğan

09 Nisan 2019

Son kahraman: Ye... Se... Ka...

YSK kendi aldığı kararlara neden bugün ters davranıyor?..

1946 - 2019... 73 yıl...

1946’nın önemli bir özelliği var bizim siyasal tarihimizde:

“Demokrasi kurallarına aykırı, lekeli, kusurlu, gölgeli bir seçim” yaşanıyor o yıl.

Siyaset kitaplarına, tarih kitaplarına böyle geçiyor 1946 seçimleri. O tarihte, CHP karşısında Demokrat Parti seçimleri kazandığı halde, tarih böyle yazıyor, CHP kazanmış görünüyor.

1946’dan günümüze kadar hiç yaşanmamış böyle bir seçim, 73 yıl sonra İstanbul’da olay benzer biçimde tekrarlanıyor.

1946 seçimlerinden sonra en gölgeli, en lekeli, en kusurlu seçim geçen hafta yapılan yerel seçimler.

Hayır, 1946’dan farklı olarak seçimin kendisi değil, ama seçim öncesi ve sonrasında yaşananlar açısından üzerine gölge düşen, böyle giderse, seçim tarihimize “kara bir leke” olarak girecek olan 31 Mart 2019 yerel seçimlerinin İstanbul bölümü.

Bu seçimlerin üç kahramanı var:

1-Seçim öncesinde başta TRT hemen yanı başında yandaş medya.

2-Seçim gecesi Anadolu Ajansı.

3-Seçimden sonra yaşadıklarımız açısından Yüksek Seçim Kurulu (YSK), Ye... Se... Ka...

Hangi partiden ve nerede olursa olsun, seçimi kazanan belediye başkanlarını “kahramanlar listesinden” ayrı tutuyorum. Onların böyle bir listede yeri olamaz.

“Üçüncü kahraman YSK” günümüzde tüm haşmetiyle karşımızda duruyor.

Şimdi bu “son kahramanın” maceralarına, eskiden aldığı kararlara ve şu andaki uygulamalarına bakmanın zamanı.

2014 Ankara

30 Mart 2014, bir önceki belediye seçimleri...

Ankara’da muhalefetin adayı Mansur Yavaş ki, şimdi seçilmiş bulunuyor, 2014’te AKP adayı ve belediye başkanı Melih Gökçek’in kazanmasına itiraz ediyor, “geçersiz oyların yeniden sayılmasını” istiyor.

Peki, ne oluyor?..

Yavaş’ın itirazı sürerken, 5 Nisan’da Gökçek’e mazbatası veriliyor, YSK Yavaş’ın itirazını 9 Nisan’da reddediyor.

Neden reddediyor?..

Hep ret hep ret

Çünkü, daha önce aldığı ve her seçimde uyguladığı bir kararı var YSK’nın:

“YSK geçersiz oyların yeniden sayılmasını hep reddediyor.”

Neden hep reddediyor?..

Yine YSK kararına göre:

“Geçersiz oylar bizim işimiz değil, sandık kurulunu bağlar, sandık kurulu bazı oyların geçersiz olduğuna karar vermişse, mesele orada kapanır. Onları artık yeniden saymaya gerek yok.”

Bunlar başka bir kurumun değil, doğrudan YSK’nın kendi kararı.

Buna rağmen, nasıl oluyor da, bugüne kadar görev yaptığı tüm seçimlerde geçersiz oyların sayılmasını reddeden, bu yönde karar alan YSK, bugün geçersiz oyların sayımına öncülük ediyor?..

Siyasi baskı altında mı?..

Öyle bir baskı varsa, buna bağımsız yargıç kurulu olarak direnemiyor mu?..

“Güvensizlik yaratır”

Geçersiz oyların sayılmasını reddederken, vurguladığı bir başka nokta var, aldığı kararlardan biri de, bu:

“Delil gösterilmeden, itirazın kabulü halinde seçimin kesinleşmesi uzun süre alır. Bu da, seçimi yöneten kurullara güvensizlik yaratır.”

YSK ve il, ilçe seçim kurulları şimdi itirazları kabul ederek, YSK’nın dediği gibi, “seçimin kesinleşmesini uzatıyor” mu?.. Evet, uzatıyor.

Seçimin kesinleşmesi uzayınca, YSK’nın dediği gibi, “seçimi yöneten kurullara güvensizlik yaratıyor” mu?.. Evet, yaratıyor.

O halde:

-YSK kendi ilkelerini neden bugün çiğniyor?..

-YSK kendi aldığı kararlara neden bugün ters davranıyor?..

Islak imzalı tutanaklar

Seçimden dört ay önce, seçimlerin yine güvenli ve şaibeden (leke, kir, kusur) uzak, dürüst bir seçim için YSK karar alıyor ve bunu sitesinde yayınlıyor:

“Islak imzalı tutanaklar, sandığın namusudur, bunlar YSK sitesinde görülecektir.”

Ne demek “ıslak imzalı tutanak”?..

Geçerli, geçersiz oyları tasnif edilip, oylamanın kesin sonucunu, sandıkta görevli üyelerin imzaları ile  belgelemek demek.

Bu ıslak imzalı tutanakların, yani kesin sonuçların hepsi var ve fakat YSK şimdi görmezden gelmeye çalışıyor.

Hani, “ıslak imzalı tutanaklar sandığın namusu” idi, nerede kaldı o “namus”?..

YSK bağımsız kurul

Yüksek Seçim Kurulu bağımsız bir devlet kurumu, herhangi bir partinin ya da iktidarın organı değil.

Yüksek yargı organlarından biri. Üyeleri yargıçlardan oluşuyor.

Yargıçlar... Yani, kendilerini bağlayan yasalar çerçevesinde vicdanlarına göre karar veren insanlar... Vicdanlarına göre...

Seçimlerden bir kaç ay önce YSK Başkan ve üyelerinin görev süreleri AKP iktidarı tarafından uzatılıyor. Hatta, bazı üyelerin görevi 2023’e kadar!..

Tam seçim öncesinde, bu epey tatsız bir uzatma!..

YSK’ya düşen şu:

Görevlerin uzatılmasından doğabilecek gölgeden kurtulmak!..

Yeniden kendi aldığı ilkelere dönmek.

Yargıç olarak... Yasalar ve vicdanlarına göre karar veren insanlar olarak..

İmamoğlu açıklandı bile

Bütün bu gölgeli işler İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi ile ilgili. Başka yerlerde de, benzer aykırılıklara imza atıyor YSK ama, asıl konu İstanbul.

Oysa...

İstanbul İl Seçim Kurulu, seçimin ertesi günü, 1 Nisan 2019 tarihinde Yerel Seçimler Yasasına (2972 sayılı yasa) göre bir tutanak düzenliyor. Seçimden sonra düzenlediği tutanakta, bu yasanın 22. maddesine gönderme yapıyor:

“Sandık kurullarınca gönderilen, belediye başkanı seçimlerine ilişkin tutanaklar ilçe seçim kurulları tarafından birleştirilerek, en çok oy alan aday başkanlığa seçilmiş olur.”

Kim en çok oy alıyor?..

Ekrem İmamoğlu...

Bunun anlamı ne?..

İstanbul İl Seçim Kurulu Ekrem İmamoğlu’nu seçimin ertesi günü zaten Belediye Başkanı olarak ilan etmiş bile... Daha ne!..

YSK’ya düşen

Bütün bu ilkeler, kararlar ve gerçekler ortada iken...

Hala dönüp dolaşıp yok geçersiz oylar öyle, yok sandık başkanları böyle, yok merdivenden inenler, yok salıncakta sallananlar gerekçeleriyle ülkeyi germenin, seçimleri lekeli hale getirmenin hiç bir anlamı yok.

Öyle olursa ki, halen ne yazık ki böyle gidiyor, bunun sorumlusu YSK’dır.

Hani, şu ünlü söylem var ya...

“Eyyy YSK,

1-Geçersiz oyların yeniden sayımı komedisine artık son vermek gerek!..

2-Hele AKP’nin başvurduğu gibi, oyların toptan yeniden sayımını kabul etmek gibi tarihi bir hataya düşmekten uzak durmak gerek!..

3-Ekrem İmamoğlu’na mazbatasını hemen vermek gerek, o zaten seçim yasalarına, kurallarına, elde ettiği oylara göre, seçilmiş başkan!..

Yok, bunları yapamıyorsanız, hiç olmazsa, şunu yapabilirsiniz:

İstifa etmek!..

Tarih önünde kendinizi kurtarmak adına!..