Evlere mi ateş ediliyor, halk ekmeksiz mi kalıyor, günlük ihtiyaçlarını mı karşılayamıyor, psikolojik savaş adına ne ararsanız var, gözü kara birlikler, plakasız araçlar, sokağa çıkma yasağı ilan edilen ilçelerde, örneğin Silvan’da.
PKK ile savaş dağlardan kentlere iniyor. PKK’nın gençlik yapılanması YDGH (Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi) sokaklarda hendek kazıyor. AKP de hendekleri kapatma adı altında, sokağa çıkma yasağı ilan ettiği ilçelerde her türlü aracı mubah kılan faaliyetlerden geri durmuyor. Çok kötü olaylar yaşanıyor, insanlık dramları.
Şimdiki sembol hendek. Aslında hendek kazma eskiden de var. Hatta, çözüm süreci sırasında Öcalan’la görüşmeler sürerken, AKP bunu da masaya getiriyor. Öcalan’ın talimatı ile YDGH hendekleri kapatıyor. Ne zaman ki, çözüm süreci buzdolabına kalkıyor, hendekler yeniden kazılmaya başlanıyor.
Hendek kazmaya bazı ilçelerde özyönetim ilanları da eklenince, iş çığırından çıkıyor. Dağlarda savaş sürerken, bazı ilçelerde hayat çöküyor. Sokağa çıkma yasağı bazı yerlerde bir, üç, beş kez ilan ediliyor. Fiili baskı ve psikolojik yıldırma yöntemleriyle.
Tek parti dönemi
Sokağa çıkma yasağı ilanının yasal dayanağı İller Yasası’nın 11. maddesi. O madde, “vali kamu düzen ve güvenini korumak için gereken tedbirleri alır” diyor. Bu genel ifade AKP iktidarında “sokağa çıkma yasağı ilanına” dönüşüyor. Oysa, yasada sokağa çıkma yasağı ile ilgili net bir madde yok.
İller Yasasının kabul tarihi 10 Haziran 1949, yani tek parti dönemi. Saraydaki Sultan her fırsatta tek parti dönemini eleştiriyor, bazen doğru, bazen yanlış bilgilerle. Ama, sıkıntıya düştüğü durumlarda o kadar eleştirdiği tek parti döneminin yasalarına sarılıyor.
Kaymakamlara yetki
Bu yasa ilki 1953’te olmak üzere, pek çok kez değişikliğe uğruyor. AKP döneminde 2004’ten itibaren değişiklikler var, sonuncusu Mart 2015’te. Sekiz ay önce, tırmanan gerginliği hesaba katan AKP yeni bir değişiklik getiriyor:
“Kamu düzen ve güvenin sağlanmasında valilere verilen yetkiyi kaymakamlar da kullanabilir”. (11. Maddenin ek H fıkrası). Kaymakamlar da, bu maddeye dayanarak, son örnek Silvan, sokağa çıkma yasağı ilan ediyor.
Burada çarpıcı somut bir olay var:
Aslında sokağa çıkma yasağını ya da ne yapılacağını kaymakamlar da bilmiyor, uygulayan kaymakam, ama neyin, nasıl uygulanacağı emri Ankara’dan geliyor.
Sıkıyönetim ve OHAL
Sokağa çıkma yasağının ilanı için yasal dayanak iki yerde var, Sıkıyönetim Yasası ile Olağanüstü Hal Yasasında.
AKP bu iki yasaya hep uzak olmakla övünüyor. Hatta, Güneydoğu’da bazı yerlerde yaklaşık yirmi yıl süren Olağanüstü Hali 2004’te kaldırıyor ve fırsat düştükçe, bunun propagandasını yapıyor.
Şimdi o yasalara başvursa olmaz, yeni bir yasa da çıkarmıyor, elde tek parti döneminin yasası var, ondan yararlanarak, sokağa çıkma yasağı ilan ediyor. Bu yasak pratikte sıkıyönetim ve olağanüstü halden farksız, sıkıyönetim benzeri bir durumu, adı sıkıyönetim olmadan, hükümet kararıyla değil, vali ve kaymakamlar eliyle ilan ediyor.
Bundan önce sokağa çıkma yasağının ilan edildiği son tarih 1994 Mart ayı. Cizre yanarken. Şimdi “PKK ile mücadelede 90’lara dönüldü” sözüne itiraz ediyorlar. Al işte, uygulama ve tarih birbiriyle olduğu gibi örtüşüyor.
AİHM'de örneği yok
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde sokağa çıkma yasağına itiraz eden bir dava var mı? Sadece Türkiye değil, herhangi bir Avrupa ülkesinden böyle bir şikayet var mı?
Dün bu soruyu, Türkiye’nin yıllarca AİHM’de yargıçlığını yapmış Rıza Türmen’e soruyorum, Türmen “yok” diyor, “hiçbir ülkeden önümüze böyle bir dava gelmedi”. Çünkü, hiçbir ülkede demokrasiye aykırı böyle bir uygulama yok.
Silvan ve diğerleri
Silvan’da sokağa çıkma yasağının on ikinci günü. İnsan Hakları Örgütlerine göre, son aylarda sokağa çıkma yasağı ilan edilen yerlerin sayısı 23’ü buluyor.
Tam listesini bilmiyorum. Ergani, Dicle, Lice, Hazro, Hani, Kurtalan, Erciş, Varto, Sur, Bağlar, Yenişehir, Dargeçit, Derik, Nusaybin, Kızıltepe, Karapınar, Bismil, Cizre aklıma gelenler.
Halk ne gıda maddelerine ulaşabiliyor, ne diğer ihtiyaçlarını giderebiliyor, aç ve susuz, evlerinde hapis. Ne o, “güvenlik sağlanıyor”.
Oysa, bu gerilime hiç gerek yok. Diyalogla çözülebilir. Örneği var, bazı HDP milletvekilleri ile kaymakam arasında kurulan diyalog sayesinde çözüm bulunuyor, örneğin Nusaybin’de.
AKP hendekleri bahane ederek, şiddetle gitmese, sorun bu ölçüde ağırlaşmaz, sivil hayat bu ölçüde durmaz.