“İnsanlar bir defa devrimci teoriyle yani, Mao Zedung düşüncesiyle teçhiz edildi mi, binlerce atom ve Başkan Mao’nun daha güçlü manevi atom bombaları halini alırlar. Her bocalamayı yenelim ve Başkan Mao’nun şu öğretisini hatırlayalım, gerçek devrimciler ağır yükleri yüklenenlerdir. Ülkemizin yoksul ve topraksız köylülerini, onları ezen yoksulluğu, baskıları ve ezici sefaleti düşünün. Arkadaşlar onları ezen sömürü ve baskıya son verecek olan, Mao Zedung düşüncesine sahip olan sizlersiniz. Bizler bunun için komünistiz, Başkan Mao’nun izleyicileriyiz”.
Hintli devrimci Çaru Mazumdar’ın bir makalesinden alıntılar bunlar. Alıntıları makaleyi Türkçe’ye çeviren genç bir adam okuyor:
Şahin Alpay.
Yıl 1971 Ocak ya da Şubat, Ankara Adakale Sokak’ta bir binada toplantı salonu. Hintli devrimci Çaru Mazumdar’ın adını, ben dahil, salonda bulunan yaklaşık iki yüz kadar genç ilk kez duyuyor.
Makaleyi okuyan Şahin Alpay’ı tanıyorum ama, devrimci teoriye, özellikle Mao Zedung teorisine bu ölçüde vakıf olduğuna ilk kez o makaleyi yorumlarken tanıklık ediyorum.
Şahin’le dostluğumuz, bilgisine duyduğum güven o yıllardaki “devrimci toplantılarımıza” uzanıyor. 68’liyiz, hepimiz o efsunlu yılların vazgeçilmez inancında buluşuyoruz:
Hayat devrimden ibarettir!..
Müthiş bir kitap
Şahin anılarını yazıyor, kitap kısa süre önce yayınlanıyor:
“Bir Hikayem Var”.
Çocukluğundan başlayarak, özel yaşamı, aile çevresi, Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde öğrencilik yılları, devrimci dönemi, öyle devrimci ki, o yıllarda pek çok kişinin katıldığı Filistin Direniş Hareketi’nin kamplarında gerilla eğitimi...
12 Mart 1971 askeri darbesiyle birlikte, elbette polisçe arananlar listesinde ön sıralarda yer alması...
Yurt dışına kaçış...
İsveç’te bir üniversitede doktora...
Okumaktan hiç uzaklaşmadan, devrimcilerin revizyonist diye suçladığı Karl Popper’in kitaplarıyla tanışması, Rusya ve Çin’de hayal kırıklıklarının da eklenmesiyle komünizmden sosyal demokrasiye doğru yol alması...
Öylesine renkli ve fakat sıkıntılı, bununla birlikte öylesine zengin bir yaşam ki...
Türkiye’de ve çeşitli ülkelerde çoğunu bildiğiniz uluslararası anlı şanlı bilim insanları, iş insanları, siyasetçiler, gazeteciler, okul arkadaşları, devrimci arkadaşları Şahin’in anılarında resmi geçit yapıyor.
10 yaşında aşk
O heyecanlı yaşamın en çarpıcı yönlerinden biri...
Masalsı bir aşk.
Ayvalık’ta daha ilkokula giderken, 10 yaşında, evet 10 yaşında aşık olduğu Fatma ile 21 yaşında evleniyor. Öylesine tutkulu bir aşk ki, Şahin’in siyasi tercihleri ve iş hayatındaki dönemeçlere rağmen, ne yazık ki, bir kaç yıl önce aramızdan ayrılan Fatma da Şahin’e duyduğu aşktan hiç geri adım atmıyor.
Anılar bir başka açıdan “Fatma’ya ilanı aşkın romanı”.
Bizim ünlü şairlerimizden Yahya Kemal’in bir dizesi var:
“Bir tel kopar, ahenk ebediyyen bozulur."
Fatma ile Şahin arasında o tel ne yaşanırsa yaşansın, hiç kopmuyor
Stockholm, Princeton, Bahçeşehir
Yurt dışına kaçtığı İsveç’te Stockholm Üniversitesi’nde doktora, afla birlikte yurda döndükten sonra Amerika’nın ünlü üniversitelerinden Princeton’da, sonrasında İstanbul’da Bahçeşehir Üniversitesi’nde ders vermek...
Bunların her biri inanılmaz maceralarla, çeşitli milletlerden sayısız insanla karşılaşmalarında gerçekleşiyor.
Katıksız bir entelektüel.
80’li yıllarda Cumhuriyet, Sabah ve Milliyet’te gazeteciliğe soyunduğunda, kendisine emanet edilen sayfaya “Entelektüel Bakış” adını veriyor. Türkiye’nin düşünce hayatına katkı sağlayan yazı ve röportajlar geçerliğini hala koruyor. Örneğin, Osmanlı Tarihçilerinin önde gelenlerinden Prof. Dr. Halil İnalcık’tan 1998’de aktardığı görüş günümüzde içinden çıkılamayan sorunu vurguluyor:
“Türkiye bugün iki türlü bağnazlıktan zarar görüyor. Bunlardan biri devrimci bağnazlık. Bu bağnazlık İslam’ı ve Türk Toplumunu yanlış anlıyor. Geleneklerine ve inançlarına bağlı kitleyi yok farz ediyor. Bu hatalar yüzünden büyük kitle ikinci tür bağnazların, Şeriatçıların etki alanına itiliyor”. (Ş.Alpay, a.g.k., s.469).
Türk solundan bir kesit
Bir dönemin tarihini kendi yaşadıkları üzerinden anlatıyor. Özel yaşamı o tarihin çerçevesini çiziyor, onun için önemli bir kitap.
“Türk Solu’nun bir dönemi”, ideoloji ve kişiler bağlamında bu ayrıntıları içeriyor.
Bol bol özeleştiri de var. Hem özel yaşamına, hem ideolojik tutumuna ilişkin.
1971 Adakale Sokak yıllarından on üç, on dört yıl sonra Şahin’le Cumhuriyet’te buluşuyoruz. 90’ların sonunda Milliyet’te beraberiz.
Zaman zaman itiştiğimizi itiraf etmeliyim.
Ancak, ona kırıldığımı hatırlamıyorum, umarım ki, o da kırılmamış olsun!..
Ben “anı” diye işte bu kitaba derim!..
Yalçın Doğan kimdir?Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı. 1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor. Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı. Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almancadan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir. |