Yalçın Doğan

02 Ağustos 2016

Ordu işte şimdi siyasetin göbeğinde

Yeni YAŞ bu yapısıyla Milli Güvenlik Kurulu’nun sanki yedeği gibi

Erdek, Akçay, Ören, Karpuzkaldıran, Side, Ilıksu, Ezine, Anamur, Gemlik, Özdere, Gülcihan, Amasra, Kumburgaz, Aksas, Kefken, Foça aklıma ilk gelen askeri kamplar.

Bir de, orduevleri ve misafirhaneler var Türkiye’nin dört bir yanında. Geriye kala kala orduevleri ile dinlenme kampları kalıyor ordunun elinde. Onlar da Turizm Bakanlığı'na bağlansın, olsun bitsin bu iş. Ve belki de, “halkıyla ordusunu ayıran” asıl bu mekanlar, orduya farklı bir statü sağlayan.

Askeri hastahaneler Sağlık Bakanlığı'na, askeri fabrikalar, askeri tersaneler Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanıyor.

Askeri yargı, bundan sonra yok hükmünde. Askeri okullar bundan sonra yok hükmünde.

Kuvvet Komutanlıkları Milli Savunma Bakanlığı'na, Jandarma ve Sahil Güvenlik İçişleri Bakanlığı'na bağlanıyor.

Binali Yıldırım ordudaki bu olağanüstü düzenlemeyi “Demokraside gelinen son nokta” olarak yorumluyor. Gerçekten öyle mi?

Genelkurmay Başkanı nerede?

Önce Yüksek Askeri Şûra (YAŞ).

Başbakan yardımcıları, İçişleri, Dışişleri ve Adalet Bakanları bundan böyle şûranın üyeleri. Yeni YAŞ bu yapısıyla Milli Güvenlik Kurulu’nun sanki yedeği gibi.

YAŞ’ın önemli özelliği ordudaki terfilere karar vermek.

Peki, korgeneral ve orgeneral terfilerini anlamak mümkün ya aşağıdan yukarıya, yüzbaşılıktan binbaşılığa, yarbaylıktan albaylığa Dışişleri ya da Adalet Bakanı ya da Başbakan yardımcıları “hangi bilgiyle” o insanların terfilerine karar verecek? Bunu en iyi meslekten gelen askerler bilmez mi?

Bir kaç önemli madde daha var.

Genelkurmay Başkanı nerede? O atlanıyor.

Düzenlemeden sonra: “Başbakan lüzum görürse, görüş bildirir.” 

Genelkurmay Başkanı nerede? O atlanıyor.

Askeri deyimle, bu düzenlemeden sonra, Genelkurmay Başkanı yüksek rütbeli bir karargah subayı oluyor.

Bütün üniversite rektörlerini Cumhurbaşkanı atadığına göre, bunu da Cumhurbaşkanının ataması ilk bakışta normal.

 

Tek yanlı siyasetin emrinde

 

Ancak...

Hepsine birden topluca bakıldığında, ordu tam manasıyla siyasetin göbeğinde.

Orduyu siyasetin dışına çekelim derken, ordu siyasetin göbeğine oturtuluyor.

Ordu içinde özellikle terfilerin FETÖ’cülerin eline geçmesi karşısında, siyasi iktidar hele de, bir darbe girişimi sonrasında, bir refleks olarak, bundan böyle bunu engellemek için orduyla ilgili kararları, fabrikalar ve hastanelerle birlikte kendine bağlıyor.

Bu defa da, ordu tam anlamıyla, iktidara kim gelirse, o siyasi görüşün emrine ve tek yanlı o siyasi iradenin emrine girmiş oluyor.

 

Ergenekon ve Balyoz'dan yardım

 

Kararların perde arkası ilginç. Bu kararlar herhalde üç günde çıkmıyor.

AKP ordu ile ilgili bu düzenlemeleri yaparken, Ergenekon ve Balyoz’dan mağdur duruma düşmüş askerlerin yazdıkları kitaplar, makaleler ve söyleşilerden yararlanıyor. Onların da, bir bölüm orduda yeni bir düzenlemenin gereğini vurguluyor.

Örneğin, askeri hastanelerin Sağlık Bakanlığı'na, Jandarma ve Sahil Güvenliğin İçişleri Bakanlığı'na bağlanmasını öneriyor.

Bununla birlikte:

Sonuçta yeni düzenlemeyle ilgili ciddi kaygı belirtiyorlar:

“Yeni düzenleme orduyu siyasetin emrine sokar.”

 

Asıl sorular

 

Ordunun yönetimi bu düzenlemeyle bütünüyle siyasi iradeye bağlanıyor.

Sivil iradenin üstünlüğünü orduya hissettirirken:

Çok tartışmalı. Kimseye danışmadan, yine “ben yaptım, oldu” mantığı.

 

Erdoğan ve HDP

 

Bunun dışında, dünkü önemli gelişme…

İki bine yakın hakaret davası açıyor Tayyip Erdoğan. Siyasilere, gazetecilere ve sıradan yurttaşlara, şimdi jest olarak, o davaları geri çekiyor. Olumlu bir tavır. Yine bir eksik var.

HDP’ye dönük açtığı davalardan vazgeçmiyor. Yazık.

Üstelik geri çekerken, verdiği dilekçede günümüz açısından geçerli gerekçeler sıralıyor:

“Milletin asgari müşterekte buluşması, birlik ve beraberliğimizin tahkim edilmesi, siyasi hayatta asgari nezaketin tesis edilmesi için...

(...) Fikirlerimizin farklılığı zenginliğimizdir.”

HDP’yi dışlayarak, “millet asgari müşterekte” nasıl buluşacak? “Birlik ve beraberliğimiz nasıl tahkim edilecek?”

“Farklı fikirlerin zenginliği” nerede?

Erdoğan 15 Temmuz darbe girişimi sonrası siyasi parti liderlerini Saray’a davet ederken, HDP’yi yine dışlıyor.

Yanlışta ısrar ediyor.