Yalçın Doğan

17 Mayıs 2021

"Ooooley, oley, oley, şampiyon Beşiktaş!.."

İleriye koyacak forvet bulamayan, yedeğe soyunduracak futbolcu arayan Sergen ve bizim çocuklar müthiş bir hikâye yazıyor

Tek bir galibiyet ile Süper Lig'in beşinci haftasında "Beşiktaş küme düşme hattında".

Birinci sırada Alanya var, onu Fenerbahçe, Karagümrük, Galatasaray izliyor. Altıncı haftadan itibaren, Alanya, Fenerbahçe ve Galatasaray uzun süre ilk üç sırayı paylaşıyor. Beşiktaş ıkına sıkına yukarıya tırmanmaya çalışıyor.

Çok sıkıntı var kulüpte ve takımda. Her şeyden önce "para yok, borç çok". İstediği gibi, oyuncu transfer edemiyor. Fenerbahçe ve Galatasaray'a göre, "kulübesi zayıf, oyuncuların toplam bedeli 750 bin Euro dolayında". Bakıldığında, ilk anda parmak ısırtacak bir yıldız yok gibi.

Para yok ama, Başkan Ahmet Nur Çebi büyük özveride bulunuyor ve oyuncuların paralarının sezon boyunca zamanında ödenmesinde çaba gösteriyor.

"Teknik ekibi ve oyuncuları motive eden ilk adım böyle atılıyor."

Taraftar ve maç sayısı

Yine de, çok eksik var.

Maçlar salgın nedeniyle geç başlıyor, 11 Eylül'de. Başlıyor ancak, seyirci yok. Futbolcuları en çok motive eden, oyuna zevk ve heyecan katan en büyük unsur "taraftar desteği" eksik. Elbette, her takım için.

Eksikliklerin bir diğeri, "maç sayısındaki artış".

Geçen yıl tepeden gelen ve yine yanlış bir siyasi emirle, Süper Lig'den hiçbir takım düşmüyor. Oysa, yıllar ve yıllardır, dünyanın her yerinde olduğu gibi, üç takım düşüyor, bir alt ligden üç takım yükseliyor.

"Malum, bizde her alanda, siyaset her şeye karıştığı için her şey ters, anormal ve kural dışı."

O anormal kural burada da işliyor, üç takım düşmediği gibi, Birinci Lig'den üç takım Süper Lig'e çıkıyor. Bir sezonda 34 maç oynanması gerekirken, 40 maç oynanıyor.

"Sıkıştırılmış bir programla, takımlar sekiz günde biri ya da ikisi deplasmanda olmak üzere, üç maç  yapmak zorunda kalıyor, seyircisiz. En uzun, en sıkıntılı, en zor sezon yaşanıyor."

Sakatlıklar

Beşiktaş'ta para yok, yedek kulübesi kıt, taraftar yok, çok uzun bir sezon, maçların biri bitmeden, iki gün sonra diğeri başlıyor.

Buna bir de "sakatlıklar" ekleniyor. Beşiktaş'ta hele de, son haftalarda "takımın yarısına yakını sakat".

Bu durum sahaya on bir oyuncu sürme, gerektiğinde, yedeklerden birini oyuna dahil etme şansını güçleştiriyor. Bazen yedekler arasında oyuna katkı sağlayabilecek sadece bir ya da iki oyuncu var, üstelik derbi maçında.

Sergen ve aidiyet

Yedek oyuncu bile sayılı ama, asıl:

"Sergen var, Sergen!.."

Fenerbahçe ile Galatasaray'ın maddi imkanları, oyuncu sayısı açısından zenginliği çok fazla. Onlar neredeyse iki takım çıkarabilecek iken, Beşiktaş on bir oyuncuyu bir araya zor getiriyor.

Bu güçlüklere rağmen, Beşiktaş nasıl oluyor da, en uzun ve en zor sezonda şampiyon oluyor?..

Çünkü, birkaç sihir bir araya geliyor:

"1- Başkan Ahmet Nur Çebi,

2- Sergen,

3- Futbolcularda takım aidiyeti, arkadaşlık ve amatör ruh."

Çebi maddi katkı ve hoşgörülü bir yönetim gösteriyor.

"Ama, Sergen...

Yoktan var ediyor. Oyuncuları müthiş motive ediyor. Koca bir takım sanki kolej takımı gibi, amatör ruha bürünüyor. Teknik beceri ve katkıya ek olarak, Sergen sayesinde."

Öyle bir katkı ve motivasyon ki:

"Oyunculara aşıladığı aidiyet duygusu, maç kaybedildiğinde, hele kritik yenilgiler sonrasında, onlar sahanın ortasında göz yaşı döküyor, yine de birbirine sarılıyor, teselli ediyor, inancını bir sonraki maça taşıyor".

Sergen yenilgilerde hiç bir bahaneye sığınmıyor, takımına dönüyor, oyuncuları yeniden hazırlıyor. Kulübün içinde bulunduğu güçlüklere bakınca, aslında tam bir "kriz yönetimi".

Ve sonuçta Sergen Beşiktaş tarihinde, yanılmıyorsam, en fazla puan toplayarak şampiyonluğa imza atan hoca sıfatını kazanıyor.

Ghezzal, Rosier, Vida, Atiba, Josef

"Bir Beşiktaşlı olarak", hatta daha fazlası, "Beşiktaş Kongre üyesi olarak" bugün elbette gururluyum, sevinçliyim, takımımla övünüyorum.

Sergen'e, Başkana, sağlık ekibinden teknik ekibine, saha arkasındaki kahramanlarına ve elbette oyuncuların hepsine tek tek teşekkür etmek bütün Beşiktaşlıların borcu.

Bu arada... Her oyuncu değerli ve katkısı elbette var ama, bütün oyuncuların yanı sıra:

"Ghezzal, Rosier, Vida, Atiba, Josef De Souza'nın ayrı bir yeri var. Takımı onlar sırtlıyor".

Her maçta ama, her maçta teknik performans, amatör ruh, inat ve istikrarlı oyunlarıyla ayrı bir övgüyü hak ediyorlar. 

Sezon başında, ilk bakışta, takımda yıldız oyuncu yok gibi iken, maçlar ilerledikçe, bu oyuncular yıldızlaşıyor.

İkinci kupa yolda

İleriye koyacak forvet bulamayan, yedeğe soyunduracak futbolcu arayan Sergen ve bizim çocuklar müthiş bir hikâye yazıyor. Üstelik, iki kulvarda birden. Her türlü imkansızlığa ve dar kadroya rağmen, şampiyon olan Beşiktaş'ın bu hafta ikinci bir şansı daha var:

"Ziraat Türkiye Kupasında Antalya ile finali oynuyor."

Antalya'yı yenerse, "en zor sezonda iki kupa birden" Beşiktaş'a!..

Beşinci haftada küme düşme hattından şampiyonluğa!..

Yetmez, ikinci kupa yolda!..

Teşekkürler Beşiktaş!..

Hepiniz sağolun, varolun!..