Yalçın Doğan

28 Şubat 2020

On bir saniye... "Kirli İttifak..."

Erdoğan partisinin grubunda durup dururken, "CHP ile HDP arasındaki kirli ittifaktan" söz ediyor. On bir saniye filan düşünmeye gerek yok, akla hemen herkesin gözü önünde yaşanan bu "ittifaklar" geliyor

FOX TV’de görev yapan gazeteci arkadaşımızın sorusunu önce anlamaya çalışıyor, soru "Libya’da şehit düşen bir kaç kişi" ifadesiyle ilgili. Arkadaşımız bu ifadenin muhalefet tarafından tartışıldığını dile getiriyor.

Tayyip Erdoğan önce bekliyor, soruyu düşünüyor, on bir saniye kadar, ardından soruyla bağlantılı olmayan bir giriş yapıyor:

"FOX TV önce gazete olsun, yalan haber üretmesin..."

FOX gazete değil, TV kanalı... Ayrıca, yalan haber ürettiği filan da yok... Sonra söylediği cümle şu:

"Biz rakam da olur, sayısal olarak o dediğiniz türde ifadeyi kullanmış oluruz."

 Pek rabıtalı bir cümle değil, ardından CHP lideri Kılıçdaroğlu’nu eleştirmeye başlıyor. Hiç ilgisi yokken...

Ne garip, "gerçek bir gazeteci" Erdoğan’a cesurca tek bir soru soruyor, Türkiye bunu yürekten alkışlıyor. Çünkü, özlemi çekilen bir gazetecilik örneği, yandaşları yanına alıp, çanak sorularla halkı uyutmaya çalışmayan bir örnek. 

Çanak soru olmayınca, ezber bozuluyor, Erdoğan duraklıyor... Bekliyor... On bir saniye... Belki bir başka örnekte, saniyeler daha da uzayabilir... Kim bilir?

"Kirli ittifak"

Önceki gün grubunda her zamanki gibi, CHP’ye çatarken:

"CHP yönetiminin bir amacı da, kurduğu kirli ittifakları gizlemektir. Elbette siyasi ittifaklar vardır, meşru olmayan, bu işi ucu terör örgütlerine çıkacak şekilde yürütmektir. Ellerinde milletin kanı olanlarla yapılan ittifakın adı siyaset değil, ihanettir."

Fazla değil, on bir saniye düşünmeye gerek yok... Tam beş yıl önce, 28 Şubat 2015...

Dolmabahçe "ittifakı"

Dolmabahçe Başbakanlık Ofisi... Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, İçişleri Bakanı Efkan Ala, AKP Grup Başkan Vekili Mahir Ünal, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı Muhammed Dervişoğlu, HDP’den Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan, İdris Baluken ortak açıklama yapıyor.

28 Aralık 2012’de Tayyip Erdoğan, o sırada Başbakan, "Öcalan’la görüşülmekte olduğunu" bildiriyor. HDP heyeti sık sık İmralı’ya Öcalan’a gidiyor, AKP hükümeti bunu dikkatle izliyor ve sonunda "çözüm süreci" başlığı altında "AKP ile Öcalan, dolayısıyla HDP arasında ittifak" kuruluyor. AKP’nin Grup Başkan Vekili de orada olduğuna göre, "AKP’nin Öcalan ve HDP ile ittifakı daha da pekişiyor".

Karşılıklı yazılı metinler okunuyor, Başbakan Yardımcısı Akdoğan "Başbakanın başkanlığında kurulan çözüm süreci kurulundan" söz ediyor.

2013 Nevroz günü, 21 Mart’ta Diyarbakır’da Sırrı Süreyya Önder, bütün TV kanallarından canlı yayınlanan Öcalan’ın mektubunu okuyor, PKK’ya barış çağrısı yapan mektubunu.

"Doğru bulmuyorum"

Öcalan’ın mektubu 21 Mart’ta okunuyor, on bir saniye değil, yirmi dört saat geçmeden, ertesi gün, 22 Mart’ta Erdoğan "Dolmabahçe toplantısını doğru bulmadığını" açıklıyor!.. Oysa, o toplantı başından itibaren, bütün aşamalarıyla bilgisi dahilinde.

Kendi öncülüğünde kurulan "ittifak" nedense, dağılıyor.

Keşke dağılmamış olsa, keşke çözüm süreci devam etmiş olsaydı!..  Sonra yeniden patlayan ve hâlâ atılan bombalar... HDP’li seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınması...

31 Mart ittifakı

AKP’nin Öcalan’la, dolayısıyla HDP ile "ikinci büyük ittifakı" 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını kaybedeceğini anlayan AKP iki olaya sarılıyor.

İlki, kim olduğu, ne olduğu bilinmeyen bir adam TV’lere çıkıyor, elinde bir mektup "Öcalan’ın yazdığını" söylüyor. O kişi mektupta Öcalan’ın "seçimde HDP’nin tarafsız kalması gerektiğini" yazdığını öne sürüyor. Aniden "zuhur" eden bir kişi, bir mektup!..

Özünde, AKP ile Öcalan, dolayısıyla AKP - HDP ittifakı.

İkincisi, Öcalan’ın kırmızı bültenle aranan kardeşi Osman Öcalan TRT’ye çıkıyor, kırmızı bülten ama, devletin TV’sinde boy gösteriyor!.. Olabilir, çünkü İstanbul yirmi beş yıl sonra CHP’ye gidiyor. Osman Öcalan "CHP’nin Kürtler için bir projesi yoktur" gibi saçma sapan bir sözle, AKP’ye destek veriyor.

Hani "kirli ittifak"

Erdoğan partisinin grubunda durup dururken, "CHP ile HDP arasındaki kirli ittifaktan" söz ediyor.

On bir saniye filan düşünmeye gerek yok, akla hemen herkesin gözü önünde yaşanan bu "ittifaklar" geliyor.

İşine geldiği zaman "ittifak", gelmediği zaman "kirli ittifak!.."

Bu ilk örnek değil, muhtemelen son örnek de değil. Başka alanlarda, örneğin en çok dış politikada ve ekonomide de, benzer zikzaklar her zaman var.

On bir saniye ile sınırlı olmayan...