Matrak şeyler olmaya başlıyor, hafif yalpalama alametleri.
Örneğin, MGK’dan herkesin beklentisinin tersine, OHAL’in uzatılmasına dönük bir tavsiye kararı çıkmıyor. Daha sonra Binali Yıldırım:
“OHAL 19 Nisan’da doluyor, daha 19 Nisan’a vakit var.”
Durum netleşiyor.
Referandumda kaza ile “evet” çıkarsa, OHAL’i uzatmaya gerek yok. Yeni rejim zaten OHAL’den beter bir durumun aynası.
Hatta, bir kulis bilgisine göre:
Evet çıkarsa, çeşitli alanlarda hemen yürürlüğe girecek pek çok kararname hazır bile.
Ama ve çok yüksek ihtimalle “HAYIR” çıkarsa, AKP o zaman OHAL’i yeniden uzatmaya gidebilir.
O nedenle, şu anda OHAL’i uzatmak pek anlamlı değil. Referandum zaten OHAL koşullarında gerçekleşecek.
Ne demokrasi ama!
100 lira artmış sanki
Pek çok yerde tanık oluyorum. İnsanlar aralarında sohbet ediyor. O sohbetlerden çıkan sonuç şu:
“Evet” mitinglerine insanları toplamak amacıyla kesenin ağzı açılmış bulunuyor.
Bir süre önce “arkadaş gel gel, sen de gel, mitinge katıl” çığırtkanlığı ile insanlara yüz lira artı bir övün yemek (sandviç ve benzeri) ikramda bulunulurken, otobüslerle miting alanlarına taşımak cabası, şimdi o rayiç sanki biraz daha artmış gibi.
Bu alanda AKP’nin engin deneyimi var. Genel seçimlerde kazandığı deneyim.
Bu konuda son on yıl AKP tarih yazacak noktaya geliyor.
Hani, genel seçimlerde kömür, pirinç ve bazı yerlerde hatta buzdolabı bile dağıtıldığı gözle görülüyor, elle tutuluyor ya...
Şimdi referandumda yüz lira biraz daha yükselmiş gibi.
Benzer biçimde ev ev dolaşarak, yine çeşitli maddi ikramlarda bulunmak, yine son günlerin “kampanyası” çerçevesinde.
SGK ile kapı kapı
“Evet” uğruna başka formüller de var. Gözümle gördüm, hem de birkaç kez.
Bir hanım, elinde Sosyal Güvenlik Kurumu kimliği, dükkan dükkan dolaşıyor. Ama lokanta, ama pastane, küçük, büyük demeden, çeşitli iş yerleri.
Girdiği dükkanın sigorta numarası, işletme ruhsatı ve benzeri belgeleri kontrol ettikten sonra, dükkan sahibine şunu söylüyor:
“Eğer yanınıza bir kişi alır ve onu çalıştırırsanız, onun sigorta primi ile ücretinin önemli bölümünü SGK karşılayacak, yeter ki, alın.”
Malum, işsizlik almış başını gidiyor. Ve son aylarda, bir önceki aya göre, işsizlik artışı devam ediyor.
E, önümüz referandum, bu yolla yapay da olsa, işsizlik ne kadar azalırsa, kim bilir, belki de “evet” oyları o ölçüde artar umuduyla, dükkan dükkan adam dolaştırmaya bel bağlanıyor.
“Bakın işsizlik azalıyor, yeni sistem gelirse, daha da azalacak, hepiniz işe kavuşacaksınız”, şırıngası.
Köşe atışları
Tipi, niteliği, kampı çoktan belli olan, kimi “gasteci”, kimi “gasteci” bile olmayan ama, “gazeteci kılıklılar” köşelerden ya da TV’lerden iki günde bir, sözüm ona “aaaaan-keeeeet” haberleri veriyor.
Yok, evet oyları şimdi yukarıya çıkıyormuş, yok şu bölgede böyle, öteki bölgede şöyle, ama hep “evet” yönünde artışlar, AKP odaklı umut pompalama, moral tazeleme numaraları.
Ancak, serde acemilik ve telaş ve kaygı olunca, aynı numarayı üç, beş günde bir tekrarlamak, tam anlamıyla sırıtıyor. Kendileri açısından daha kötü oluyor, farkında değiller.
İnanırlık ve güven zaten yerlerde sürünüyor, bir de üstüne üstlük, sanki “önemli bir veri açıklıyormuş” havasında, anket oranları vermek, tam tersine, “HAYIR” oylarının ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor.
Anket numaralarına girişmeye gerek yok, Türkiye’nin dört bir yanından gelen haberler, esen rüzgar, AKP için hiç iç açıcı değil.
Kim bunlar
Başka numaralar da, var.
Kimsenin tanımadığı, yetkinliği belisiz bir takım adamlar icad ediliyor, siyasal bilimci çerçevesinde.
“Dini de kullanarak”, bin dereden su getirerek, insanlara telkin edilmek istenen hale bakın:
“İslam Ümmetinin umudu Evet’te.”
İslam ile evet arasında ne bağlantı var?
Oylanan siyasal bir rejim değişikliği, bunun dinle ilişkisi ne?
“Evet” çıkarsa, “İslam Ümmeti” neye kavuşmuş olacak? O rejim değişikliği sonunda, mesela “İslam Cumhuriyeti” mi kurulacak?
“HAYIR” çıkarsa, “İslam Ümmeti” ne kaybedecek? Saçmalığın sonu yok.
Anketler, mitingler, tartışmalar bir yana, sadece günümüzden bu farklı karelere bakınca, evdeki hesabın çarşıya uymadığı gün gibi ortada.
Telaş bu yüzden.