"Bana zalim Sisi ile görüşmek için çok teklif geldi, bu tekliflerin hiç birini kabul etmedim."
Helal olsun, ilkeli bir devlet adamı böyle davranır.
"Onun oturduğu masada oturmam."
Sonuna kadar ilke, sonuna kadar belirlediğin politika yolunda yürümek diye, ben buna derim.
"Onunla asla görüşme yapmam."
Bravo, Türkiye seninle gurur duyuyor.
"Zira bizim zalimlerle, hele hele kardeşlik seviyesinde farklı bir dayanışmamızın olduğu bir kardeşimiz Mursi ile bu şekilde bizim onun katili olan bir kişiyle bir araya gelmemiz mümkün değil. Bugüne kadar da gelmedik."
Kişilikli ve tutarlı dış politika budur.
17 Haziran 2019... Haliç Kongre Merkezi... "94 Ruhuyla Cihannüma ve Kadim Dostlar Buluşması" başlığı altındaki toplantıda Tayyip Erdoğan Mısır'da darbeyle yönetimi ele geçiren Sisi için bu sözlerle mangalda kül bırakmıyor.
Sisi'yi niteleyen sözleri, o toplantının başlığı ile uyuşuyor, "Kadim Dostlar Buluşması." Darbeyle düşürülen Mursi, kendi söylediği gibi, onun "kardeşi", o zaman "dostlar buluşmasında" Mursi'yi anması, Sisi'ye yüklenmesi daha çok anlam kazanıyor.
"Sisi zalimdir"
Bu buluşmadan iki gün sonra, 19 Haziran 2019 Dolmabahçe Sarayı... Erdoğan yabancı gazetecilerle bir araya geliyor, konu aynı:
"Ben kendisi için her zaman onu söylüyorum. Sisi bir zalimdir, demokrat değildir. Gerçek manada bir demokrasinin neticesinde iş başına gelmiş biri değildir. Bizim bu ifadelerimiz tabii gerek Sisi ve etrafındakileri, aynı zamanda dünyada onu sevenleri rahatsız edebilir. Ama, önemli olan bu dünyada haklıların yanında yer alanların buna nasıl baktığıdır."
Erdoğan doğru söylüyor. "Haklıların yanında olmak." Bu onun temel felsefelerinden biri. Hep "hakkı" savunmuş, içerde ve dışarıda hak ve hukuka aykırı asla bir adım atmamıştır!..
"Sisi mi Binali mi?"
Sisi'nin Mısır'da darbeyle iş başına gelmesinin Erdoğan'ın siyasal bakışında, izlediği dış politikada o kadar ağırlıklı ve vazgeçilmez bir yeri var ki, iç politikaya kadar uzanıyor.
2019 belediye seçimlerinden önce İstanbul Sancaktepe'deki seçim konuşmasında Erdoğan, bu kez Sisi ile CHP arasında bağlantı kuruyor:
"Bu CHP zihniyeti benimle ilgili de, Mursi içeri atıldığı zaman Erdoğan'ın da akıbeti onun gibi olacak diyordu. Pazar günü Sisi mi diyeceğiz, Binali Yıldırım mı diyeceğiz?.."
Erdoğan'ın Sisi'ye bakışına dönük, vazgeçilmez tavrın tepe noktalarından biri.
Çavuşoğlu da devrede
Erdoğan Sisi'ye bu ölçüde yüklenirken, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu bundan geri kalır mı, kalmaz elbette. Yoksa, ayıp olur.
3 Eylül 2013 günü saat 10.22'de attığı tweette Çavuşoğlu da, Sisi ile CHP'yi bir araya getiriyor:
"Türkiye'de darbecilerin destekçisi, Esed'in yakın dostu CHP'nin şimdi de, Mısır'da Sisi ve darbecilere koşmasına şaşırmıyoruz."
Önceki gün kimin darbeci Sisi'ye koştuğuna dünya alem tanık oluyor.
"Bunca laftan sonra, önceki gün bizim dışişlerinden bir ekip koşa koşa Sisi'ye gidiyor."
Erdoğan'ın darbeci Sisi'ye koşmasına kimse şaşırmıyor, içerde ve dışarıda zikzaklar, tutarsızlıklar herkesin malumu.
Ramazan tebriği ve dostluk grubu
"Zalim darbeci Sisi'ye" koşmak, el altından bazı görüşmeler sonucunda, iki aşamada gerçekleşiyor.
Çavuşoğlu önce 15 Nisan günü Mısır Dışişleri Bakanını arayarak, "Ramazan'ını kutluyor." Müthiş ince bir davranış, pek zarif bir diplomatik adım!..
Aynı günlerde, TBMM'de AKP'nin önerisiyle, "Türkiye - Mısır Dostluk Grubu" oluşturuluyor.
Demek ki "anormalmiş"
Bakan Ramazan'ı kutluyor, Meclis dostluk grubu oluşturuyor ve bu muhteşem uyum sayesinde bizden bir heyet Mısır'a giderek, Dışişleri'nin resmi açıklamasına göre, "normalleşme adımları" atılıyor.
Türk ve Mısır heyetleri
Demek ki:
- Bugüne kadar Erdoğan'ın Sisi ile ilgili sözleri "anormalmiş!.."
- Mısır'a karşı yürütülen politika "anormalmiş!.."
Kendileri itiraf ediyor, hem de resmi açıklama ile!..
Ne yaptığını bilmez dış politika insanı uluslararası alanda işte böyle gülünç durumlara düşürüyor, daha da kötüsü güven kaybına uğratıyor.
Söylediği sözün değeri kalmıyor, çünkü bir gün sonra söylediğinin tersini yapmayacağının garantisi yok.
Yalnızlığın taşını ayıklamak
"Şahsımın" sayesinde, onun izlediği dış politika sonucu Türkiye hem her ülkeyle kavgalı, hem yalnızlığa mahkûm bir halde. Bunu kendileri de, itiraf ediyor, sözcü İbrahim Kalın'ın ifadesiyle bu "değerli yalnızlık!.."
Şimdi o "değerli yalnızlığın" pirincini, pardon taşını ayıklamaya çalışıyorlar!.. Öyle ki, Sisi'ye yakın Mısır kaynaklarına göre, Mısır hiç alttan almıyor:
"- Türkiye uluslararası deniz hukukuna uyacağını taahhüt etmeli,
- Libya'daki askeri varlığını sona erdirmeli,
- Suriye'nin kuzeyinden çekilmeli,
- Irak topraklarına müdahale etmeyeceğine ilişkin anlaşma imzalamalı,
- Müslüman Kardeşler'in Türkiye'deki faaliyetlerini yasaklamalı."
Doğu Akdeniz tek başına ayrı bir sorun. Halen Amerika, Mısır, İsrail, Ürdün, Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi ve İtalya'nın yer aldığı bir "Enerji Merkezi" var, buraya Türkiye'yi almıyorlar, o konunun ayrıca görüşülmesini öneriyor Mısır.
Öne sürdüğü koşullar ağır. Amerikan baskısıyla Sisi'ye artık "Eyyy Sisi, Eyyy Mısır" efelenmeleri çoktan geride kaldığına göre...
"Koş Mısır'a, koş!.. Zalim Sisi'ye koş!.."
Sırada "siz adam öldürmesini iyi bilirsiniz" dediğin, "zalim İsrail" var, sakın şaşırma, ona da koş!..