Yalçın Doğan

31 Temmuz 2020

Korona tabloları TÜİK verilerine mi dönüyor?

Beş aydır her gün yayımlanan verilerde neden böyle bir değişikliğe gidiliyor, günlük verilerde zatürre neden yer alıyor, yoğun bakım ve entübe sayısı tablodan neden çıkartılıyor?..

Çok ilgi çekici bir değişiklik... Her gün yayımlanan "Korona tablosunda"... Nedir o değişiklik?

Yoğun bakım ve entübe hasta sayıları önceki günden itibaren, her gün yayımlanan Korona verilerini gösteren tablodan çıkartılıyor.

Yerlerine zatürre hasta sayıları konuyor.

Ne alaka?..

Korona ile zatürre arasında bir ilişki var. Aynı zamanda bir güvensizlik. Korona çıktığından bu yana, halk arasında ve hatta TV’lerde bazı doktorlar tarafından ortaya atılan "hayatlarını Korona'dan kaybedenlerin ölüm nedeni olarak raporlara zaman zaman zatürre yazıldığı" iddiası...

Şimdi de, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca açıklıyor, yoğun bakım ve entübe hasta sayıları yerine zatürreden yatan hasta sayılarının yazılmasına karar veriliyor.

Neden?..

Düşük göstermek iddiası

Doktor arkadaşlarımla görüşüyorum. Onların iddiası şu:

"Korona'dan hayatlarını kaybedenlerin sayılarını düşük göstermek olabilir..."

Korona'dan hayatını kaybettiği halde, raporlara "zatürre" olarak geçecek, iddiası!..

Bu değişiklik ve bu iddia, her gün yayımlanan tablolara karşı güveni ortadan kaldırabilir.

Bu değişiklik bir başka güvensizliği daha beraberinde getiriyor:

"Bugüne kadar yayımlanan tablolar zaman zaman Türk Tabipleri Birliği tarafından eleştiriliyor, acaba tam veriler açıklanıyor mu" şeklinde.

Hatta bu kaygı bir ara Bakan Fahrettin Koca’ya da soruluyor, o da "böyle bir şey mümkün değil" karşılığını veriyor. Çok net ifadelerle.

Yeni bir algı operasyonu mu?

O zaman, beş aydır her gün yayımlanan verilerde neden böyle bir değişikliğe gidiliyor, günlük verilerde zatürre neden yer alıyor, yoğun bakım ve entübe sayısı tablodan neden çıkartılıyor?..

TÜİK verileri gibi, siyaseten yine yeni bir algı operasyonu mu?..

"Korona ile mücadelede başarılı olduk!.."

Bu algı mı?..

TÜİK verilerinde yer alan enflasyon ve işsizlik oranları malum, gerçeklerle bağdaşmıyor, kağıt üstünde düşük görünüyor. Ama, insanlar işsizlikten kırılıyor, fiyatlar ise, gösterildiği gibi düşük değil.

Şimdi Korona tabloları da, TÜİK verileri gibi mi olacak?..

İki adım ileri, bir adım geri

Yaklaşık bir buçuk aydır vak’a sayılarında azalma yok. Buna karşılık yoğun bakım ve entübe hasta sayısı artıyor.

Son bir aylık verilere bakıldığında:

Temmuz başında günlük test sayısı içinde vak’a sayısı yüzde 2 dolayında.

6 Temmuz’da yüzde 2.08, yirmi gün sonra 20 - 28 Temmuz arasında yüzde 2.03.

Temmuz ortalamasında bu oran aynı sınırlar içinde oynuyor, pek değişmiyor.

Vak’a sayıları da, 917 ile 992 arasında gidip geliyor, yani yerinde sayıyor.

Sanki Mehter yürüyüşü, iki adım ileri, bir adım geri.

Tatsız sonuç

Bu oranlar ve bu vak’a sayılarının aşağıya inmemesi iyi değil. Bunun tıbbi nedeninden çok, sosyolojik ve siyasi nedeni var:

- Siyasi olarak, Korona ile iyi mücadele edilmiyor, önlemler virüsle mücadelede yeteri kadar etkili değil. Siyaseten bir gevşeme var. Bakın bayramda bile bir kısıtlama yok, sadece bol bol "nasihat" var.

- Ama, bunun yanında, en az bunun kadar önemli olan bir başka neden, aziz halkımızın kendini korumak açısından yeterli önlemleri almaması, ihmal etmesi, hijyene, sosyal mesafeye ve maskeye dikkat etmemesi var.

Nedir o toplu taşıma araçlarındaki insanların üst üste bir arada bulunmaları, nişan ve düğünlerde el ele, kol kola halay çekmeleri, topluluklarda çok dikkatsiz ve özensiz davranmaları... Sanki Korona yokmuş, hayat normal akışında devam ediyormuş gibi...

Maske takmayan birine, "senin neden masken yok" diye soruduğunda, sırıtarak "yok işte" yanıtları!..

Kendi sağlığına dikkat etmeyen biri, başkalarına da kötülük yapıyor ama, sırıtıyor işte!..

Ne de olsa, eğitim ve eğitim ve eğitim!.. Cehalet kendini her alanda gösteriyor.

Almanya örneği

Zaman zaman Almanya’da yaşayan arkadaşlarımla konuşuyorum. Onlardan dinlediklerim:

"Sokakta maskesiz hiç kimseyi görmek mümkün değil. Sokaklarda en çok iki kişi yan yana, aralarında mesafe var. Üçüncü kişiyi görmek mümkün değil. Toplu taşıma araçlarında tek bir kişi bile ayakta değil, araçlarda taşıtın oturma kapasitesinin yarısı kadar yolcu var. Sosyal mesafeyi hiç kimse ihmal etmiyor."

Almanya’da yaşayan birkaç milyon Türk var. Onlar arasında da, kuralları ihlal eden hemen hiç yok.

Ya burada?.. Orada disipline bir kez alışıyor, ayrıca kural ihlali halinde, kimse gözünün yaşına bakmıyor, basıyor cezayı!.. Toplumdan dışlanıyor.

Almanya ile Türkiye’nin nüfusu hemen hemen aynı. Almanya’da günlük vak’a sayısı 75 ile 80 arasında. Bizde 900 ile bin arasında.

Bizde yoğun bakımda olanların sayısı Almanya’nın beş katı.

Aradaki fark, uygarlık farkı!..

O farkı algı operasyonu ile kapatmak mümkün değil.