Yalçın Doğan

27 Ocak 2022

Kemal Tahir'de "rahmet", günümüzde kar "yolları kesti"... Düzen sırıttı

Türkiye'ye ve İstanbul'a kar yağıyor... "Düzen bütün çıplaklığı ile sırıtıyor, kendini bir kez daha ele veriyor."

Göletler kurutuluyor, İstanbul'u besleyen su kaynakları...

Ağaçlar kesiliyor, İstanbul'a yağış getiren ormanlar...

Rüzgar koridoru engelleniyor, İstanbul'a nefes aldıran rüzgarlar...

İstanbul açısından, iklim, jeolojik yapı ve topoğrafya açısından hiç uygun değil. Değişik dallarda uzman mühendisler sayısız rapor yazıyor, uyarıyor, nafile!..

"İnatla, buraya Havalimanı yapılıyor, İstanbul Havalimanı!.."

Al şimdi, sonuç ortada!..

Yok ettiğin, daha doğrusu yok etmeye çalıştığın "Atatürk Havalimanı'nda kar on santim, bin türlü uyarıya rağmen yaptırdığın İstanbul Havalimanı'nda kar yetmiş santim!.."

Üç buçuk yıl bile değil

Kar yağıyor ve İstanbul Havalimanı'nın, gerek doğal konumu, gerekse işletmesi açısından foyası medyada çıkıyor.

"Bu Havalimanı 29 Ekim 2018'de açılıyor, açılalı üç buçuk yıl bile olmuyor, yeni yapı her türlü sorunu çözmeye dönük olmalı ya da öyle olması gerekir!.."

Ancak...

İlk karla birlikte, ilk fireyi veriyor:

"Kargo binasının çatısı çöküyor!.."

İyi ki, kimsenin canı yanmıyor.

Nasıl bir yeni yapı ise, o çöküşü orayı yapan ve işletenler düşünsün!..

Ya işletme?

Kar yağıyor, "pist kapalı", uçaklar inip kalkamıyor.

Kimse temizlemiyor mu o pistleri?..

"Tu kaka" ettiğiniz Atatürk Havalimanı şakır şakır çalışıyor, Ankara'dan gelen "iki bakan", orada kalan tek piste hiç zahmetsiz iniyor, "yeni" dedikleri havalimanı stop!..

İki nedenle stop:

Bir, doğal açıdan elverişli olmadığı şimdi kanıtlandığı için...

İkincisi ayni ölçüde vahim:

"İşletme de, stop!.. Havalimanı çalışmıyor."

O kadar çalışmıyor ki, pistler kapalı, içeride de gidemeyen yolcular için tek bir önlem yok.

Türkiye sonunda bu rezaleti de yaşıyor:

"Turistler eylem yapıyor.

Yerlerde yatmak zorunda kalan turistler, ‘we want hotel' otel istiyoruz, diyerek eylem yapıyor.

Dünyanın bütün havaalanlarında şu ya da bu nedenle uçak seferleri aksayınca, havalimanı yönetimi yolcuları otellere yerleştiriyor, maliyeti kendi üzerine alarak.

"İstanbul Havalimanı'nda yolculara otel yerine, yerlere serip yatmaları için kartonlar dağıtılıyor, onlar da, buna tepki gösteriyor."

Turistlere çevik kuvvet gönderiliyor!..

Bu arada...

İstanbul'daki Rus pilotlar konuşuyor:

"Rusya'da bunun on katı kadar kar yağar, pistler tertemizdir, uçaklar iner de, uçar da..."

Burası nasıl işletiliyor, işte ortada.

YİD kuralı

Yap - İşlet -Devret (YİD) projelerinde ki, İstanbul Havalimanı öyle, işletme sorumlusu firmayla belli bir performans için sözleşme yapılıyor.

Şirket o ölçüyü tutturamaz, o performansı yerine getiremezse, belli bir para cezası ödüyor.

"Bu Havalimanının işleten şirket ya da şirketler topluluğu ile böyle bir sözleşme var mı?..

Varsa, ne kadar ödeyecek?..

Yoksa, neden yok?.."

İşte, Yunanistan ortada, orada performansı yerine getiremeyen şirkete Yunan Hükümeti para cezası kesiyor.

Sen ne yapacaksın?..

"Dövizle garanti verilen bu havalimanını denetlemekle sorumlu olan kurum Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ)."

DHMİ ne yapacak, bekliyoruz.

Bıktıran hazımsızlık

İstanbul her yönüyle karda bir kez daha perişan oluyor.

Yollar kapalı kalıyor, açılamıyor, insanlar evlerine gidemiyor, saatlerce yollarda kalıyor.

Bu sadece İstanbul için geçerli değil, Türkiye'nin pek çok yerinde aynı beceriksizlik kendini gösteriyor.

Ama, İstanbul için özel bir durum var.

"AKP iktidarı İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile ortak çalışması gerekirken, belediye ile kavga ediyor."

Aradan dört yıla yakın zaman geçiyor, AKP İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni kaybetmiş olmayı içine hâlâ sindirebilmiş değil.

İki bakanı İstanbul'a göndermek filan!.. Boş işler!..

Her türlü engelleme devam ediyor.

"AKP aslında halkı engelliyor ve halktan daha çok tepki görüyor, farkında değil."

Bu kavga ve bıktıran çekişmenin, hazımsızlığın ötesinde...

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun o hengame içinde bir balıkçıya gidip yemek yemesi, uygun bir tavır değil.

Verileri kaçırmak

İnsanlar evlerine, gıdaya, çeşitli hizmetlere ulaşamazken, yaşanan bir başka facia var:

"Doğalgaz sıkıntısı."

İran doğalgazı kesiyor, elektrik üretimi azalıyor, fabrikalar üretimi üç gün durduruyor.

Bu gibi olağanüstü durumlar için:

"- Senin doğalgaz depon yok mu?..

- O depolarında ciddi sürelerde yetecek miktarda doğalgazın yok mu?..

- Başka yedek önlemin yok mu?.."

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu doğalgaz deposundaki miktarı açıklıyor, Enerji Bakanlığı ilgili verileri kapatıyor!..

Beceriksizliği örtme, gizleme çabası!.. Oysa, o verileri kaçırarak, beceriksizlik örtülmüyor.

Varank komedisi

Bu trajikomik duruma bir katkı da, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank'tan geliyor. Doğalgaz kesintilerini ve yetersizliğini açıklarken, Varank suçluyu buluyor:

"Muhalefet!.."

Gerçekleri saptırmak, halkı kandırmaya çalışmak konusunda bunlar herhalde özel ders alıyor!..

Varank:

"Biz Saros Körfezi'nde FSRU LNG terminalı kazandırmak için iki yıldır mücadele veriyoruz,

biz o terminalı devreye alsaydık, belki de bugün İran sorunu hiç yaşanmayacaktı. CHP milletvekilleri o santralı durdurmak için şantiyeyi bastılar, davalar açtılar."

FSRU LNG?..

Sıvalaştırılmış doğalgazı yeniden gaz haline getirme ve depolama anlamında.

Öyle komik ki?..

"Gerçekler nasıl saptırılır" diye dersleri çerçevesinde:

"Hükümettesin!..

Tek adam rejimi her kararı almaya ve uygulamaya zaten yetiyor.

İstediğin her kararı alıyorsun, şu ya da bu biçimde engelleme olduğunda, devreye ya çevik kuvvet giriyor ya yeni bir yasa. Kimsenin engelleme ya da durdurma gücü, yetkisi yok.

Meclis'te her türlü çoğunluğun var. İstediğin yasayı çıkartıyorsun.

Meclis'te ya da dışarıda bugüne kadar muhalefetten gelen tek bir öneriyi dinlemiyorsun.

İstediğin adımı, kimseyi dinlemeden atıyorsun, ülkenin dört bir yanı bunun örnekleriyle dolu."

Sonra da, kalkıp muhalefeti suçlamak?..

Kar yağıyor...

Yağdıkça, her türlü beceriksizlik bir kez daha ortaya çıkıyor.

Kemal Tahir'den günümüze

Türk edebiyatının ölümsüz çınarları arasında yer alan Kemal Tahir'in ünlü romanlarından biri de şu:

"Rahmet Yolları Kesti."

Anadolu'da bir kasabada yağmur yağınca, yollar kapanıyor, kasabanın dış dünya ile ilişkisi kesiliyor ve kasabadaki her türlü rezillik, kötülük, saklanan her şey, özünde düzenin bozukluğu ortaya çıkıyor.

Türkiye'ye ve İstanbul'a kar yağıyor...

"Düzen bütün çıplaklığı ile sırıtıyor, kendini bir kez daha ele veriyor."