Yalçın Doğan

22 Mart 2017

İmrendim şu demokrasi örneğine

Mesele demokrasi, kendini yöneten ve işleyen demokrasi...

Soru: “Başkan Obama Beyaz Saray’da iken, Başkan Trump’ın telefonlarını dinleme emri verdi mi?”

FBI Başkanı James Comey: “Saçma ve gülünç bir iddia.”

Oysa, iddiayı ortaya atan Başkan Trump ekibi. Arkasında muhtemelen Trump’ın kendisi var.

Soru: “Ancak, Başkan Trump bu konuda ısrarlı.”

FBI Başkanı da ısrarlı: “Bu konuda elimizde hiç bir istihbarat yok.”

Soru: “Rusya’nın Amerikan seçimlerine müdahale ettiğine ilişkin kanıtınız var mı?”

NSA Direktörü Michael Rogers: “Hayır, yok.”

FBI, Federal Soruşturma Bürosu. Amerika’nın iç istihbarat ve güvenlik gücü. Aynı zamanda kolluk kuvvetine sahip. Adalet Bakanlığı yetki alanında çalışıyor.

NSA, Ulusal Güvenlik Kurumu, Amerika’nın en çok istihbarat topluyan örgütü.

Senato'da soruşturma

Türkiye saati ile önceki akşam saat 20.00, Washington’da saat 13.00.

Amerikan Senatosu İstihbarat Komisyonu. Komisyon üyesi senatörler, Cumhuriyetçisi, Demokratı, FBI Başkanı ile NSA Direktörü'nü sorguya çekiyor. Onlar soruyor, iki bürokrat yanıtlıyor.

CNN International komisyonu canlı olarak yayınlıyor. Ben de oradan izliyorum.

Off be, ne müthiş sorgulama. Ne biçim sorular. Trump’ın partisindenmiş, değilmiş, hiç fark etmiyor, yeter ki, gerçek ortaya çıksın.

FBI ve NSA Başkanları, iki bürokrat, ne olmuşsa, olduğu gibi, yanıtlıyor. Başkan korkusu filan yok. Gerçek ne ise, o.

“Doğruyu söylerim, ertesi gün görevden alınırım ya da sürülürüm, hatta hapse atılırım”, gibi bir dertleri yok.

Son derece açık, rahat, kendine güvenli yanıtlar ve tavırlar.

Çünkü, sisteme güvenleri var.

Bir emirle başlarına bir şey gelir, korkusu yok.

Amerikan tipi başkanlık sisteminden can alıcı bir örnek daha.

Bizi teğet geçmez

Trump’ın göreve getirdiği Dışişleri Bakanı Tillerson’ın Bakan olmadan önce Rusya ile ilişkileri pek sıkı fıkı.

Komisyon bu nedenle “Rusya ve Amerikan seçimleri” üzerinde yoğunlaşıyor.

CNN International normal yayınına ara vererek, canlı yayına geçiyor, komisyonu olduğu gibi aktarıyor ve “Trump’ın Rusya ile ilişkileri sorgulanıyor” gibi, bir başlık atıyor.

Bir senatör soruyor:

“Rusya, Amerikan seçimlerine burnunu soktu mu?”

FBI Başkanı her yöne çekilebilecek bir yanıt veriyor:

“Bu konuda yorum yapamam.”

Bunun üzerine komisyon FBI ve NSA’yı konuyu araştırmakla görevlendiriyor.

Dikkat!!!

Komisyon, yani Senato, yani Meclis, yani senatörler bürokratlara görev veriyor.

Bizim aklımıza teğet bile geçmeyecek bir manzara.

Hani medya yalancıydı

CNN International’daki sorgulama ve canlı yayın sonrasında Amerikan medyası görülmeye değer.

Başkan Trump’la öyle dalga geçiyorlar ki...

Obama’nın kendi telefonlarını dinlettiğine ilişkin iddiayı Trump bir gazetede gördüğü habere dayandırıyor.

Amerikan medyası dalga geçiyor:

“Hani, medya yalan yazıyordu... O zaman, neden bir gazete haberine dayanarak böyle bir iddia ortaya atıyor ki...”

"Başkan yalan söyledi"

Komisyonda iki sonuç çıkıyor ortaya:

  1. ”Trump Obama’nın onun telefonlarını dinletmesi konusunda yalan söylüyor.”
     
  2. ”Trump ekibinin Rusya ilişkilerini iyi araştırmak gerek.”
     

Sonuçların ikisi de, günümüzde bizim hayal bile edemeyeceğimiz demokrasi örneği.

Açıkça “Başkan yalan söylüyor” denilen bir demokrasi. Ve bundan dolayı kimsede en küçük korku yok.

“Beni mahkemeye verir, Başkana hakaretten tutuklanırım”, yok böyle bir şey. Kimsenin aklına bile gelmiyor.

İkincisi de, Rusya bağlantısına dönük, bürokratlara verilen görev.

Yüzde 37'ye indi

Gerek komisyondaki hava, Başkan yanlılıları ya da muhalifleri, gerekse Amerikan kamu oyundaki eğilim ve algı “Trump’ın hızla güven yitirdiği” yönünde.

“Göreve başlayalı sekiz hafta oldu, sermayeyi hızla tüketti, sekiz haftada tek olumlu puan alamadı” yorumlarından geçilmiyor.

Dün sabah hemen bir anket yapılıyor.

“Amerikan halkında Trump’a duyulan güven yüzde 37’lere kadar inmiş bulunuyor.”

Medya ile kavgasında, ne yaptığı belirsiz dış politikasında, sürekli yargıdan dönen kararlarında Trump için şimdi şu soru soruluyor:

“Gerçekten Başkanlık koltuğunda dört yılını doldurabilecek mi? Yoksa, ondan önce bir nedenle Beyaz Saray’a veda etmek zorunda mı kalacak?”

Daha sekiz hafta...

Amerikan tarihinde bugüne kadar hiç bir Başkan için bu kadar erken bir soru yok. Dört yılı doldurur dolduramaz, sanki zor doldurur gibi görünüyor ama, mesele o değil.

Mesele demokrasi, kendini yöneten ve işleyen demokrasi.

Gel de, imrenme!..

Gel de, kıskanma!..

Hele de, bugünün Türkiye’sinde, baştan sona, her yönüyle...