13 Nisan 2019 tarihli Resmi Gazete, Tayyip Erdoğan imzasıyla bir genelge yayınlanıyor. Genelge bütün bakanlıklara ve valiliklere gönderiliyor. O tarihte pek kimsenin dikkate almadığı ya da gözüne çarpmadığı bu genelge günümüzde aniden hayati önem kazanıyor.
Genelgeyi önceki gün İyi Parti Grup Başkan Vekili Lütfü Türkkan açıklıyor. Bir gün sonra Resmi Gazete'de yayımlanan 12 Nisan 2019 tarihli genelge, tam bir yıl önce, Dünya Sağlık Örgütü’nün uyarısından kaynaklanıyor. Türkkan’ın açıkladığı o genelgede Erdoğan özetle:
"Yeni tip bir virüs çıkabilmekte ve insandan insana geçebilmektedir... (...) Nüfusun büyük çoğunluğunu etkileyebilecek pandemi ihtimaline karşı gereken tedbirler aşağıda belirtilmiştir."
Çok önemli bir cümle: "Nüfusun büyük çoğunluğunu etkileyebilecek pandemi..."
Tam bugünü anlatan bir cümle, bir yıl önce.
Genelgede belirtilen önlemlerde Sağlık Bakanlığı ile valililerin dikkati çekiliyor, "hastanelerde ihtiyaç duyulan malzeme, araç tedarikinin planlanması (...), pandemi döneminde herhangi bir aksaklığa yol açmayacak şekilde gerekli tedbirlerin alınması" isteniyor.
Yerinde ve çok gerekli bir girişim, kamu kurum ve yöneticilerine verilen hayati bir görev, bir yıl önce.
Valiler, kaymakamlar ne yapıyor?
2019 Aralık sonunda Çin’de Koronavirüs görülüyor. Erdoğan genelgesinde vurguladığı gibi, dünya "pandemi" ile karşılaşıyor.
Madem pandemi, genelge de ortada... Ne yapılıyor Ocak ayından itibaren?
Sağlık Bakanlığı'na, valiliklere, kamu kuruluşlarına gitmiş genelge, o birimler, oradaki yetkililer, valiler, kaymakamlar, diğer yetkililer Ocak ayından itibaren ne yapıyor?
Erdoğan genelgeyi takip ediyor mu?
Lütfi Türkkan da genelgeyi açıkladığı basın toplantısında zaten bu soruları soruyor.
En tepeden başlayarak, aşağıya doğru devletin birimleri genelge ile ilgili herhangi bir işlem yapmıyor. Genelge sümen altında kalıyor. Kaldığı ve bir şey yapılmadığı Mart ayı başında, virüs Türkiye’ye gelince ortaya çıkıyor.
Genelge yerinde, devamı tam ihmal.
Ya başdanışmanlar ve devamı?
"Tek adam rejimine" geçildikten sonra Cumhurbaşkanlığı görülmedik biçimde "destek kadrolarıyla" donatılıyor.
2020 Bütçesi görüşülürken, Meclis Bütçe Plan Komisyonu'nda sorulan bir soruya Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga şu yanıtı veriyor:
"Şu anda Sayın Cumhurbaşkanımızın 36 başdanışmanı var. Ayrıca, danışman düzeyinde çok sayıda bürolarda hizmet eder arkadaş var. Başdanışmanların maaşı ayda 6.400 liradır."
36 başdanışman ve çok sayıda danışman! Ne yapıyor onlar? Onlar arasında virüs çıktıktan sonra 13 Nisan 2019 tarihli genelgeyi hatırlayan var mı?
Ya o kurullar?
Başdanışmanlar, danışmanlar... Bir de kurullar var.
Yine resmi açıklamalara göre, tek adam rejimine geçildikten sonra faaliyette olan 65 kurul yeni oluşturulan 9 kurula dahil ediliyor. Bir devlet yönetiminde akla gelebilecek her kurul yeni 9 kurulda toplanıyor. Boğaziçi İmar Kurulu’ndan tutun da, ormancılık, hayvancılık, tarım, sanayi, turizm, kültür akla ne gelirse... Ve o resmi açıklamanın bir cümlesi:
"Bu dokuz yeni kurul politika önerileri yapacak, bilimden sağlık ve gıda politikalarına kadar stratejik ve uzun vadeli vizyonlar geliştirecek."
Neymiş? Sağlık ve gıda politikalarına kadar... Strateji... Uzun vadeli vizyonlar...
Aynı açıklamanın devamı:
"Cumhurbaşkanı ile birebir çalışacak kurullar, aynı zamanda Bakanlara geri bildirim verecek. Cumhurbaşkanının onayladıkları ya Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ya da Bakanlıklar eliyle hayata geçirilecek."
Başdanışman ve danışmanlardan sonra, genelgenin gereğini kim yerine getirmiş, kim izlemiş, kim geri bildirimde bulunmuş? Sağlık Kurulu ne yapmış?
Belli ki, hiç kimse ve hiç bir şey!..
Toplam sayısını bilmiyorum ama, başdanışman, danışman, kurullar derken, herhalde yüzü çoktan aşan görevli ordusu. Hepsi de, ücretli ve muhtemelen devlet memuru statüsünde.
Nerede bu arkadaşlar?
Hepimize geçmiş olsun!.. Nasıl yönetildiğimizi bir kez daha görüyoruz.