“Dokunulmazlık” yazıp, Internete girin, inanmayacaksınız, karşınıza çıkan on başlıktan yedisi Survivor’da oynanmakta olan bir oyunla ilgili.
Aziz halkımızın milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasına gösterdiği ilginin muhteşem aynası.
Dün Internetteki görüntülerine bakıyorum, bir TV kanalında Survivor programında “dokunulmazlık” adında bir oyun oynanıyor. Çeşitli oyun türlerinde oynayanlardan biri diğerine dokununca, o kişi eleniyor. Örneğin, dün gördüğüm kadarıyla, iki kişinin elinde birer parça biblo gibi bir şey var, biri diğerinin elindeki o parçaya dokunur ve düşürürse, oyunu kazanıyor.
İnternette bu manzarayı görünce, aklıma Portekiz faşist diktatörü Salazar’ın akıllardan hiç çıkmayan sözü geliyor. Salazar’a soruyorlar, 41 yıl Portekiz’i nasıl yönettiniz, diye, yanıt “Tres F”. Yani:
“Üç F ile, futbol, fado, fatima ile.”
Fado Portekiz’in geleneksel müziği, fatima ise, din. Çeşitli ülkelerde din zamanla yerini “fiesta’ya”, yani eğlenceye bırakıyor. İşte, bizde bıraktığı gibi, “eğlence.” Futbol ve din zaten tamam.
"Savaş ilanı"
Dokunulmazlıkların kaldırılması girişimi bu ülke tarihinin en talihsiz adımlarından biri, ama AKP kafaya koymuş, kimseyi dinlediği yok. MHP’yi boş verin, ya CHP neden bu işin peşine takılıyor, onu anlamak zor.
Talihsiz, çünkü HDP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması halinde, anayasa değişikliği olduğu için iki oylama var, zaten kan gölüne dönmüş ülkenin ne hale geleceğini tahmin etmek, tam kabus.
PKK’nın defalarca açıklaması var, “dokunulmazlıkların kaldırılması, savaş ilanıdır.”
Gerçi, zaten savaş var, kırsalda, kentlerde, yeniden kırsal, yine kentlerde, patlayan bombalar, canlı bombalar, savaş her yerde.
Şimdi bunun üstüne, yeniden savaş ilanı, çok daha kötü günlere götürür bizi.
PKK tehdit ediyor diye, geri adım atmak, bir devlet için olacak şey değil ancak, mesele işin nasıl ve neden bu noktaya tırmandığı.
Gerilimi azaltmak mümkün iken, tam tersine tırmandırmak, bu ülkeyi yönetmek için “fado, futbol ve fatima ya da fiestayı” çoktan geride bırakıyor.
Düşen helikopter
Savaşın en tipik görüntülerinden biri bir kaç gün önce düşen Kobra helikopteri.
TV’lerde helikopterin nasıl düştüğü tartışılıyor. Uzmanlar “bir füzeyle vurulması” sonucunda mı, yoksa teknik bir arıza sonucu mu düştüğü ihtimalini yorumluyor.
O yorumlar devam ederken, internete yansıyan bir görüntü üzerinde duruluyor. Birisinin elinde bir füze, ateşleniyor, gidip helikopteri vuruyor.
Elbette, hemen ilk soru:
- Helikopteri vuran gerçekten o füze mi?
- O görüntüler gerçekten bizim düşen helikoptere mi ait?
Sonra diğer sorular:
- Kullanılan füze hangi ülkeye ait? Örneğin, “Rus yapımı” bir füze mi?
- Yoksa, bir Stringer mi?
Eğer Stringer ise, anlatmak biraz zor. Ama, anlatmak yine de şart. Stringer bir NATO silahı, bazı parçaları Türkiye’de üretiliyor, nihai montajı Amerika’da tamamlanıyor. Yani, iş hayli karışıyor.
Kime ait, neyin yapımı olduğu teknik analizle ortaya çıkacak, diye umalım.
Farsça konuşuyor
Diğer konu, füzeyi ateşleyen kişi ile ilgili. Yine Internet görüntülerinden yola çıkarak:
Füzeyi ateşleyen kişi Farsça konuşuyor, ateşlerken sayıyor, sayılar Farsça. Helikopter düşünce, yine Farsça seviniyor.
Burada da, ihtimaller var:
- Helikopteri vuran kişi PKK’lı değil, IŞİD’li olabilir. Suriye, İran, Irak kökenli bir IŞİD’li.
- Yok, hayır PKK’lıdır ama, yanıltmak için Kürtçe değil, Farsça konuşuyor olabilir.
En başta helikopterin düşüş nedeni olmak üzere, bütün soruların yanıtlarının bir an önce açıklanması gerekiyor.
Vurulan hedefler
Genelkurmay Başkanlığı son aylarda, hele de son hafta ve günlerde sık sık “PKK’nın barındığı Kuzey Irak’a hava harekatı düzenlendiğini” açıklıyor.
TV’lerde bir alt yazı, “sıcak gelişme”, ardından TSK’dan açıklama, dün olduğu gibi, “PKK’ya ait barınak, kamp ve mağaralar dahil, PKK hedefleri vurulmuştur. Medina, Hakurk, Kandil kampları imha edilmiştir.”
Temmuz’dan bu yana, PKK hedeflerine hava harekatları yoğun biçimde, bazen haftada bir kaç kez sürüyor.
Aslında, benzer hava harekatı yirmi yıldan beri gerçekleştiriliyor. Ve her harekat sonrası benzer açıklama yapılıyor. İster istemez akla takılıyor.
Bu kadar vurulduğuna ve imha edildiğine göre, oralarda o kamplar, mağaralar, barınaklar hala nasıl var?
Bilemediğimiz teknik bir yanı mı var işin? Açıklamaya muhtaç.
Neyse, dokunulmazlıktan başlayarak, düşen helikoptere ve imha edilen PKK kamplarına kadar, bu soruları boş verin siz. Ne dokunulmazlığı, ne helikopteri, “futbol ve fatima” var ya, gerisi laf.
Haydi, hep birlikte Survivor’ı izlemeye.