"Temmuz ayından itibaren ülkemizin ekonomisi öyle bir atağa kalkacak, öyle bir sıçrayacak ve büyüyecek ki, Almanya'sı, Fransa'sı, İngiltere'si, İtalya'sı ve hele o her şeye burnunu sokan Amerika'sı çatlayacak, patlayacak."
Hiç işi olmadığı halde, ekonomiyle ilgili bu "müjdeyi" bir ay önce İçişleri Bakanı Süleyman Soylu veriyor. Hiç işi olmadığı halde, 6 Haziran'da Afyonkarahisar'a bağlı Güney beldesindeki belediye başkanlığı seçimi için düzenlediği mitingde veriyor bu "müjdeyi".
Soylu o mitingde ekliyor:
"Güzel günler bizi bekliyor."
Onun dediği gibi, Temmuz demişti ya, "tam da 1 Temmuz günü ekonomi öyle bir atağa kalkıyor" ki, kendimizi "güzel günlerin" ortasında buluyoruz:
"- Elektriğe yüzde 15 zam,
- Doğalgaza yüzde 12 zam,
- LPG'ye 45 kuruş zam!.."
Dün yapılan yüzde 15 zamla birlikte, son altı ayda elektriğe yapılan zam "toplamda yüzde 22'yi buluyor."
Doğalgaz ise, her ay yüzde 1 zamlanırken, bu kez yüzde 12 gibi anormal bir zam yapılıyor. Doğalgaz zammı da, altı ayda toplam yüzde 20'ye yaklaşıyor.
Soylu'nun dediği gibi, "ekonomi öyle bir atağa kalkıyor" ki, eminim, yine onun söylediği gibi, adını verdiği ülkeler kıskançlıktan çatlıyor ve patlıyor olmalı!..
"Diğer ülkeleri bilmem ama, içerde insanlar öyle bir patlıyor ki, seçimde o patlamayı yedi düvel hayranlıkla izleyecek."
Desen: selçuk Demirel
Şirketlere kıyak
Temmuz ayı ile birlikte ekonominin atağa kalktığını "yandaş medya" çok iyi fark ediyor olmalı ki:
"Bu kadar yüksek zam oranlarına ilişkin haberler hiç birinin birinci sayfasında yer almıyor."
Elektrik zammının başka bir yönü var.
EPKD (Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu) nisan ayında ilginç bir karar alıyor:
"Dağıtım şirketlerine satılan elektrik fiyatında yüzde 17.5 oranında indirime gidiyor.
Yani:
AKP halkın yanında değil, şirketlerin yanında yer alıyor.
AKP'nin ‘kimin iktidarı' olduğunu gösteren tipik bir adım."
Ayrıca, bu zamlar ne zaman yürürlüğe giriyor?..
O ayrı bir komedi.
Kurulların kısır döngüsü
Bütün mal ve hizmet fiyatlarını yükseltecek ağır zamlar arka arkaya gelirken, aynı gün "Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi" yayınlanıyor.
Buna göre "Fiyat İstikrarı Komitesi" kuruluyor. Bu komitenin fiyatlarda kararlılık sağlaması, fiyat artışlarını önleyecek adımlar atması amaçlanıyor.
Komik olan şu:
"Fiyat artışlarını önleyecek komitenin kurulduğu gün, bütün mal ve hizmet fiyatlarını yükseltecek zamlar yapılıyor!.."
O komite ile birlikte bir de, "Ekonomi Koordinasyon Kurulu" oluşturuluyor, hepsi ‘şahsıma' bağlı olmak üzere.
Çok tipik!.. Ekonomi kitaplarına örnek olarak girecek türde adımlar.
Açın iktisat kitaplarını, herhangi birini, bakın ne yazıyor:
"1- Bütün krizdeki ekonomilerde,
2- Bütün kötü ekonomi yönetimlerinde,
3- Bütün beceriksiz iktidarlarda hep aynı yöntem vardır:
Hiçbir işe yaramayan, kurul üstüne kurul oluşturmak!..
Böylece bürokrasi biraz daha artıyor, çözümden biraz daha uzaklaşılıyor.
Ta ki, yeni kurullar oluşturuluncaya kadar.
Tam bir kısır döngü, kurulların kısır döngü!.."
Dokuz kurul zaten var
"Tek adam rejiminde" kuruldan bol ne var!..
"Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi" denilen, demokrasiyi askıya alan bu siyasi rejime geçildikten sonra, yayınlanan ilk kararname ne?..
"Dokuz yeni kurul oluşturulması."
Şimdi dikkat:
"O dokuz kurul arasında bir de, daha ilk gün oluşturulan, ‘Ekonomi Politikaları Kurulu' var.
Tam da, ekonomi kitaplarında yer alan, beceriksizlik ve kötü yönetim nedeniyle, "kurulların kurul yaratması kısır döngüsüne" örnek.
"Ekonomi Politikaları Kurulu" varken, şimdi ekonomi ile ilgili iki ayrı benzer kurul daha geliyor, kitaplarda yer alan tez bir kez daha doğrulanıyor.
"Ekonomi Politikaları Kurulu ile şimdi oluşturulan Ekonomik Koordinasyon Kurulu arasında ne fark var?..
Hangisi, hangi işe bakacak da, ne karar verecek!.."
Tipik az gelişmiş ülke yönetimi!..
Liberal ya da Marksist bir iktisatçının adını vermiyorum, bunların güvendiği muhafazakâr bir iktisatçının (benim de hocam oldu) Prof. Dr. Sabri Ülgener'in kitaplarını açıp okusalar, belki bir şeyler öğrenirler.
Kaldı ki, fiyat istikrarını sağlamak "Merkez Bankası'nın görevleri" arasında.
Bunlar yönetimini dört kez değiştirdikleri Merkez Bankası'na hala güvenmiyor.
Kurul üyeliği çok ballı
Kötü yönetimlerin en başta gelen özelliklerinden biri:
"Bürokrasi bürokrasi doğuruyor ve hiçbir işe yaramıyor."
Ama, birilerine yarıyor!..
Örneğin, o kurullarda yer alanların aylıkları, kararnamede yazıyor, kararnameden aktarıyorum:
"Cumhurbaşkanlığına bağlı kurulların üyelerine, (100.000) gösterge rakamının memur maaş katsayısıyla çarpımı sonucu bulunacak tutarda ek ödeme yapılabilecek. Bu ek ödemede, üstlenilen görev dikkate alınarak, her üye için farklı tutarlar belirlenebilecek. Bu ödemeler damga vergisi hariç, herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmayacak."
"Ballı üyelik" diye buna denir.
Aynı kararnamenin devamında bir uyarı var:
"Üyeler gizliliğe uymakla yükümlü."
Çok ketum olacaklar, ağızlarından hiç bir şey kaçırmayacaklar!..
Kararnamede yazıyor bu, kararnamede!..
Bilgi sızacak diye, korkuya bakar mısınız siz?..
Kara para aklama barışı
Kurullar, zamlar derken...
Aynı gün araya bir de, "Varlık Barışı" sıkışıyor.
Malum, kendi deyimiyle "tulumbada su bitti" ya...
Şimdi o tulumbayı doldurmak çabasıyla zamları yağdırıyor.
"Aynı gün Varlık Barışı on üç yılda yedinci kez uzatılıyor."
Nedir bu?..
"Yurt dışından getirilen altın, döviz, para ne ise, getirene, 'Nereden buldun, bunların kaynağı ne' diye sorulmuyor, vergi incelemesi dışında tutuluyor, yeter ki, getir!.."
Yedinci kez uzatma, zamlarla birlikte, ekonomik krizin döne dolaşa itirafı.
Adı "Varlık Barışı" ama, gelen paranın kaynağı sorulmadığı için "kara para aklamanın da resmi yolu".
Kara para mı?.. Para gelsin de, ak mı, kara mı, bize ne!..
Her yönüyle sapır sapır dökülen bir iktidar artık son perdeyi oynuyor.