Yalçın Doğan

23 Mart 2017

Geçmiş zaman olur ki, hayali VİZE değer

2010’da Avrupa ile uyum, onun için “evet”, bugün Avrupa ile kavga, onun için "evet"

Üç aşağı, beş yukarı geçen yıl bugünlerde, martta, nisanda... O sırada Başbakan Ahmet Davutoğlu.

Her zamanki gibi, abartılı, desteksiz atışlarına devam ediyor. Hemen her konuda olduğu gibi, AB ile ilişkiler ve vizenin kaldırılmasıyla bağlantılı açıklamaları da öyle.

İlk atış 22 Ocak 2016’da, Berlin’de Almanya Başbakanı Merkel ile görüşmesinden sonra:

“En geç Ekim’de hepimizin özlemle beklediği, kapılarda çekilen çileleri anarak, bir gün bunu yapabilir miyiz, dediğimiz, vize dönemi kapanacak.”

Yani, 2016 Ekim ayında. Bugün 2017 Mart, vizesiz Avrupa mı?

8 Mart 2016, Yunanistan Başbakanı Çipras ile Ankara’da görüşmesinden sonra:

“Haziran ayında vize serbestisine kavuşuyoruz. AB’nin üç milyar doları önümüzdeki hafta geliyor.”

Davutoğlu aşka geliyor, vize serbestisini ekimden hazirana çekiyor.

Bu arada, “Bir hafta sonra gelecek” dediği üç milyar dolar, aradan elli iki hafta, yani bir yıl geçiyor, hala gelecek.

Merkel farklı düşüncede 

18 Nisan 2016, Davutoğlu bu kez bir TV programında:

“Türkiye üzerine düşeni yaptı. AB’nin öne sürdüğü 75 şartın büyük çoğunu yerine getirdi, geriye sadece 17 şart kaldı. Türkiye söz verdiği zaman yapar. Vize haziran ayında kalkacak.”

Ancak, AB kalan 17 şartın yerine getirilmesini bekliyor.

20 Nisan 2016, Merkel Türkiye’nin güneyinde Davutoğlu ile ziyarette, Davutoğlu bildiğiniz gibi:

“Vizenin kalkması haziran ayında devreye girecek.”

Ancak, aynı toplantıda Merkel daha farklı:

“AB Komisyonu 4 Mayıs’ta rapor sunacak. Endişe varsa, dikkate almamız gerekir. Bir taraftan güvenliği sağlamak istiyoruz, öte taraftan vize serbestisini.”

Rapor... Endişe... Güvenlik... Anlaşılan AB cephesinde işler pek Davutoğlu’nun söylediği gibi gitmiyor.

Emmioğlu, teyze kızı

25 Nisan 2016, bir meslek örgütünün toplantısında iş adamlarına sesleniyor Davutoğlu:

“Artık başkonsolosluk kapılarında beklemek yok. Artık acaba anamı, babamı, emmi oğlumu, teyze kızımı ne zaman görürüm, diye endişe etmek yok. Acaba vize alabilir miyim, diye korkuyla kapıya gitmek yok.

"Onurlu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ellerine alacakları o onurlu ayyıldızlı pasaportu hava alanlarına gittiklerinde, işte bu kudretli Türkiye Cumhuriyeti pasaportu ve benim de vizem yok, çünkü ben artık Avrupa’ya vizesiz giriyorum, diyerek, başını yukarı kaldırarak, elini aşağı indirerek, pasaportu şöyle memurun önüne koyacaklar.

"Hani, korkarak, ürkerek, acaba ne diyecek, diye baş eğerek bir teslim değil.

"Bu Türkiye’nin Avrupalı olduğu gerçeğinin doğal bir yansıması.

"Biz Avrupa kıtasının parçasıyız.”

Davutoğlu kendine göre, hem edebiyat parçalıyor, hem de “emmi oğlu, teyze kızı” diyerek, “halkla bütünleşiyor” efendim.

“Baş yukarıda, el aşağıda”, memurun önüne pasaportu “şööööyle” bir atıyor. Ne de olsa, elde “kudretli Türkiye Cumhuriyeti pasaportu” var.

İngilizlerden al haberi

İktidarın her açıklaması gibi, Davutoğlu’nun vizenin kalkacağı ile ilgili sözleri de, acele manşetlerde. Aziz medyamız koro halinde:

“Vize müjdesi.”

Müjdeler olsun, artık “onurlu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak konsolosluk kapılarında beklemeyeceğiz.”

Avrupa ülkelerine vizesiz seyahat, yıllarca vizeden sonra, bingo!..

3 Mayıs 2016, “müjdenin” mürekkebi kurumadan, bir hafta sonra, İngiltere’de yayınlanan Financial Times Ankara ve Londra kaynaklı bir habere yer veriyor:

“Haziran sonuna kadar vize serbestisinin yerine gelmemesi halinde, Ahmet Davutoğlu’nun görevi tehlikede.”

Bizimkiler “müjdeler olsun” diye davul çalar, Davutoğlu’nu yere göğe koyamazken, elin oğlu başka telden çalıyor.

Ve azletme

Gelin görün ki, elin oğlu haklı çıkıyor.

Sadece vize değil, Tayyip Erdoğan ile ayrı düştüğü pek çok konu birikiyor ve 22 Mayıs 2016’da Davutoğlu istifa etmek zorunda bırakılıyor, “azletme.”

“Ekim, haziran” derken, vizenin kalkması değil bir başka bahara, şimdilik “hayallerimize” kalıyor.

Aslında “vizesiz Avrupa” davulları 2013 Aralık ayında Ankara’da Türkiye ile AB arasında karşılıklı atılan imzalar sonucu çalmaya başlıyor. Daha sonra, biz sanıyoruz ki, iş hızlanıyor.

Şimdi neden vize?

Avrupa ile oyun

Davutoğlu “Avrupa’nın parçasıyız” diyor, bugün Avrupa ile paramparça bir vaziyet var, değil ortaklık, görüşmeler bile Kaf Dağı’nın ötesinde.

Aslında AKP “Avrupa oyunu” oynuyor. Örneğin, “AB’ye uyum sürecinde reformlar” pek çok kişinin AKP’yi desteklemesine yol açıyor.

Sırf bu nedenle 2010’daki anayasa referandumuna, “yetmez ama evet” sloganı damga vuruyor. Gerçi, daha sonra o “evetçiler” pişman oluyor ve AKP’den desteklerini öyle çekiyor ki, başlangıçtan beri AKP’yi eleştirenleri bile geride bırakıyorlar.

O referandumda “evetçiler” yanılıyor.

Bu seferki referandumda da, ana konulardan biri Avrupa. Bugün de bir Avrupa oyunu var, ters yönde.

2010’da Avrupa ile uyum, onun için “evet”, bugün Avrupa ile kavga, onun için “evet.”

Yemezler, bu kez oyun bozulacak, işaretler o yönde.