Yalçın Doğan

29 Temmuz 2018

“Gazetecilik” kılıflı bir utanç belgesi

İnsani değerlerin yerlerde süründüğü, mesleki ilkelerin ayaklar altına alındığı bir ülkede, bundan sonra kimler, kim bilir neler yazabilme, cesaretini gösterecek?

Adam üstelik bir de ve sözüm ona “gazete yöneticisi”.

Sözüm ona, gazetesinin her satırından sorumlu olan biri.

Nuh Albayrak adında biri.

Bugüne kadar “gazetecilik” adına, sağa sola sataşmak dışında ne yapmış, belli değil.

Ancak, şimdi “gazetecilik” yaptığını sanıyor ve “yandaşlık” adına kendini kaybediyor.

Sadece kendini kaybetse iyi, bize ne.

AKP’nin Amerika ile gerginlik politikasını övmek gölgesinde, Cumhuriyet Tarihinde gelmiş geçmiş Türkiye’yi yönetenlere çok, ama çok ağır sözlerle saldırıyor:

“Türkiye’yi artık o... çocukları yönetmiyor.”

Yandaşlık demek böyle bir şey

Son yıllarda ve özellikle AKP iktidarı ile birlikte “gazeteci kılıklı birileri” eski deyimle “zuhur ediyor”.

“Gazeteci kılığına bürünmüş” birileri, sırtını AKP iktidarına dayıyor, TV’lerde ve gazetelerde önlerine gelene saldırıyor, hakaret ediyor, hukuken “suç” işliyor. Sözlerinin endazesi yok.

“Yandaşlık” ayakları ve güveni ile ağzından çıkanı kulağı duymayan, nezaket ve terbiye sınırlarını çoktan geride bırakan bunlar içinde bazıları, son örnek bu adam, geçmiş yıllarda, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ülkeyi yönetenlere “o... çocukları” demek cüretini gösteriyor.

AKP iktidarını savunacağım, derken kendini kaybediyor, hakaret ediyor.

Kimler “o... çocukları”

“Türkiye’yi artık o... çocukları yönetmiyor” sözünün anlamı ortada.

Demek ki, geçmişte Türkiye’yi yönetenler “o... çocukları”.

Cumhuriyeti kuranlar dahil, tek parti döneminden çok partili siyaset hayatına geçişte çarpıcı bir rol oynayan Celal Bayar ve Adnan Menderes ikilisi, Türkiye’ye kalkınma anlayışı ve refah toplumu kavramını aşılayan Süleyman Demirel, Amerikan ambargosu tehdidine rağmen, 1974’te Kıbrıs’a çıkan Bülent Ecevit, Türkiye’ye liberal dönüşümü kazandırarak, serbest piyasa ekonomisi ile ülkeyi dünyaya entegre eden Turgut Özal, onu izleyen Yıldırım Akbulut, Mesut Yılmaz, Tansu Çiller, bugünkü AKP’nin temellerini atan Necmettin Erbakan ve onu izleyen üç AKP’li Başbakan...

Türkiye’yi bu isimler yönetiyor, günahları ve sevaplarıyla...

Her birine, iktidar oldukları dönemlerde olduğu gibi, siyasal eleştiriler saklı kalmak üzere...

Bu adam şimdi “Türkiye’yi geçmişte yönetenlerin hepsini” tek bir nitelik altında topluyor:

“O... çocukları...”

Bu söz üzerine tepkiler çığ gibi, görebildiğim kadarıyla, hala bir özür bile dilemiş değil.

Batıda olsa

Oysa, bu söze ilk tepkinin AKP’den gelmesi gerek.

Çünkü, siyasi iktidarları karalayan, inkar eden, hakaret eden, onlara küfreden bir tavır.

Böyle bir yazıdan sonra Batıda, demokratik ve olgun toplumlarda ne oluyor?

1-Görevi ne olursa olsun, adam önce gazetesinden gönderiliyor.

2-Gazeteciler Cemiyetleri, üyeliği varsa, gazeteciliği korumak adına, üyelikten ihraç ediyor.

3-Bir daha yazı yazması da mümkün olmuyor.

Ya burada?

Bazı gazetelerde bazı yazılar, sosyal medyada hak ettiği tepkiler...

Ama, herhangi bir yaptırım?

Hayır, şu ana kadar yok.

Nasıl olsa, “yandaşlık” sigortası altında, atış serbest.

Dava açabilirler

Ya bu hakarete maruz kalan siyasilerin hayatta olanları, onların aileleri, yakınları?

Onlar da, şu ana kadar, sus pus.

Onlar pekala o adam hakkında dava açabilirler, hakaret ve manevi tazminat davası...

Eğer, bu hakaretlere hiç bir yaptırım uygulanmaz ise, hiç bir şey söylenmemiş gibi, böyle devam ederse...

İnsani değerlerin yerlerde süründüğü, mesleki ilkelerin ayaklar altına alındığı bir ülkede, bundan sonra kimler, kim bilir neler yazabilme, TV’lerde neler söyleyebilme cesaretini gösterecek?..

Evrensel anlamda, günümüz Türkiye’sinde medya ölüm döşeğinde...

Sahnede şimdi onu o döşeğe yatıranların ibretlik gösterisi var.

Bir utanç belgesi olarak.