Yalçın Doğan

09 Haziran 2018

Erdoğan iyice dağıldı

Allah nazardan saklasın, ne oluyor her şeye hakim, reislerin reisi büyük Reis’e?

Bir zamanlar Bingöl’de miting alanında halka sesleniyor:

“Diyarbakır...”

İnsanlar şaşkın...

Erdoğan devam ediyor:

“Diyarbakır...”

Halk birbirine bakıyor, “ne diyor” diye. Erdoğan hafif hafif sinirleniyor:

“Cevap vermiyorsunuz...”

Sonra yine devam, nerede olduğunun galiba farkında değil:

“Diyarbakır...”

Üst üste beş kez aynı pot, Bingöl’de halka “Diyarbakır” diye sesleniyor. Bu kez yanındakilere dönüyor:

“Ama, duymuyorlar...”

Bingöl’deki halka “Diyarbakır” diye seslenirken, önceki akşam CNN TÜRK’te aynı kafa karışıklığı devam ediyor:

“Bugün Mersin’de yaptığımız mitingde...”

Araya programa katılan gazetecilerden (!) biri Erdoğan’a fısıltı halinde duyurmaya çalışıyor:

“Tarsus’da...”

Elem tere fiş, kem gözlere şiş, nazar mı değiyor ne?

Bu kez gerçekten Diyarbakır’da ne oluyor?

Tam konuşurken, daha doğrusu önündeki prompterden okurken, prompter aniden yirmi saniyelik arıza yapıyor ve duruyor.

Erdoğan da arıza yapıyor ve duruyor.

Zaten geçen akşam yine CNN TÜRK’te benzer bir olay yaşanıyor.

Gazeteciler (!) soruyor, Erdoğan önündeki kağıttan okuyor.

Allah nazardan saklasın, ne oluyor her şeye hakim, reislerin reisi büyük Reis’e?

“Aldatılmadık, yok aldatıldık”

Erdoğan,

-2008 Filistin konusunda İsrail Başbakanı için:

“Başbakan Olmert beni sırtımdan bıçakladı, beni aldattı...

-2010 Harp Akademileri Komutanlığında:

“Aldanan olmadık, aldatan da olmadık..”

-2011 Amerikan PBC TV’de:

“Beni kimse aldatamaz...”

-2014 Şubat Memur - Sen toplantısında:

“Paralel örgüt büyük ihanet içindeymiş, aldatıldık, safmışız...”

-2015 Mart Harp Akademilerinde:

“Ergenekon ve Balyoz’da aldatıldık...”

-25 Haziran 2016 TÜSİAD’da:

“AB bizi hep oyaladı, hep aldattı...”

-5 Nisan 2017 muhtarlar toplantısında:

“Ne aldanan olduk, ne aldattık...”

-19 Nisan 2017 El Cezire TV’de:

“Obama bizi PYD ve YPG konusunda aldattı...”

-28 Eylül 2017 Irak Referandumu nedeniyle:

“Barzani’nin böyle bir yanlışa düşeceğine inanmıyorduk, aldanmışız...”

-26 Mayıs 2018 Erzurum’da mitingde:

“Ne aldandık, ne aldattık...”

-8  Haziran 2018, önceki akşam CNN TÜRK’te:

“Bunlar ihanet şebekesi imiş, aldatıldık...”

Onu herkes aldatıyor, Obama, İsrail, Barzani, FETÖ, Avrupa Birliği... Bunlar bizim bildiklerimiz...

Bir söylediği bir söylediğini tutmuyor.

“Ben ekonomiyi bilirim”

Ya ekonomi performansı? Ağzını her açtığında “faizler düşecek” diyor. Sadece dün, bugün değil, yıllardır.

Ağzını her açtığında Merkez Bankasına söylemediğini bırakmıyor.

Ne var ki, dolar 4.90 liraya vurduğunda ve sonrasında Merkez Bankası Erdoğan’ı filan dinlemiyor, çünkü ekonomi Erdoğan’ı dinlemiyor, Merkez Bankası faizleri yükseltiyor.

Faizler on beş günde yüzde 13.5, yüzde 16.5, derken yüzde 17.75’e yükseliyor. Dolar önce düşüyor, ama daha sonra buna rağmen yine de yükseliyor.

Yüzde 17.75 ile Türkiye dünyada en yüksek faiz veren dördüncü ülke oluyor.

Ama, o hala “ben ekonomi bilirim” diyor. Hala “faizler düşecek” diyor.

Desin, kalesinde bir golü de oradan görüyor.

Ya köprü satmak

1983 seçimlerinde ANAP lideri Turgut Özal, Halkçı Parti lideri Necdet Calp ve Milliyetçi Demokrasi Partisi lideri Turgut Sunalp arasındaki mücadeleye damga vuran sözler TRT’te üç liderin katıldığı açık oturumda yaşanıyor.

Orada Özal:

“Köprüyü satacağım” diyor.

Halkçı Parti lideri Calp yumruğunu masaya vuruyor:

“Sattırmam efendim, sattırmam...”

Özal ısrarcı:
“Görürsünüz, hem de bal gibi satarım”.

Bu tartışma iki gün önce Erdoğan’ın dilinde tam tersine dönüşüyor:

“Birinci köprüyü rahmetli Demirel yaptı. O zaman komünistler ‘biz köprüyü satacağız’ diyordu, rahmetli Özal da ‘satamazsınız’ diyordu.

Erdoğan’ın kafası öyle karışık ki, gerçeğin tam tersini söylüyor.

 

Yoksa iktidarın sonu mu?

Erdoğan iyice dağılmış durumda. Hiç bir seçimde olmadığı kadar. On altı yıldır olmadığı kadar.

Herhalde moral bozukluğundan. Morali neden bozuk?

Belki de, on altı yıllık iktidarının son günlerini yaşamakta olduğundan...

Bunu hissettiğinden...

Yoksa, gerçekten “Abbas yolcu” mu?