Yalçın Doğan

07 Haziran 2024

Erdoğan’ın “saray keyfi” kaçtı

Anayasa Mahkemesi’nin devlet yönetiminde, hatta siyasal rejimde köklü değişikliğe yol açan 703 sayılı KHK’nın bazı maddelerinin iptali arasında, Erdoğan’ın Milli Sarayları Meclis’ten alıp, kendisine bağlamasına ilişkin kararı da var

Dolmabahçe Sarayı (Fotoğraf: AA)

Cumhurbaşkanlığı yeminine saatler kala...

Meclis bir anda karışıyor.

9 Temmuz 2018...

Muhalefet milletvekilleri öğreniyor ki...

Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığı yemini etmeden önce...

Aynı gün yayınlanan bir kararname ile Milli Sarayları kendisine bağlıyor.

“Milli Saraylar” denildiğinde...

Dolmabahçe ve Beylerbeyi Sarayları başta, İstanbul’daki saraylar ve kasırlar akla geliyor.

“Saraylar benim”

Osmanlı döneminde saraylar ve kasırlar padişahın kullanım yetkisinde.

Cumhuriyet sonrasında saraylar ve kasırların yönetimi önce Maliye Bakanlığı’na, sonra Meclis’e devrediliyor.

Yaklaşık yüz yıl boyunca Meclis’in yönetiminde olan o sarayları...

2018’de Erdoğan yayımladığı 703 sayılı KHK (Kanun Hükmünde Kararname) ile kendisine bağlıyor, “Saraylar benim” diyor.

Bu karar altı yıl önce Meclis’te büyük gürültülere yol açarken, CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır bunu önceki gün yine Meclis Genel Kurulu’nda hatırlatıyor, sözleri AKP ve MHP sıralarında bu kez sessizlikle karşılanıyor.

Neden?..

Çünkü, Anayasa Mahkemesi’nin devlet yönetiminde, hatta siyasal rejimde köklü değişikliğe yol açan 703 sayılı KHK’nın bazı maddelerinin iptali arasında, Erdoğan’ın Milli Sarayları Meclis’ten alıp, kendisine bağlamasına ilişkin kararı da var.

Saray hukuku

Konunun ayrıntısı sorduğumda, Ali Mahir Başarır dün şu bilgi notunu aktarıyor:

“-2018’de Yetki Kanunu’na dayanılarak, Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı yeminine saatler kala çıkartılan 703 sayılı KHK ile Cumhuriyet’in kurulduğu tarihten bu yana Meclis bünyesinde olan Milli Saraylar Cumhurbaşkanlığına bağlanmıştı.

-O tarihte söylemiştik, TBMM’ye bağlı olan Milli Sarayların kararname ile Cumhurbaşkanlığına geçmesi doğru değildi.

-1924’ten 1933’e kadar TBMM adına Maliye Bakanlığı denetiminde kalan Milli Saraylar 1933 Bütçe Kanunu ile TBMM Başkanlığı’na bağlanmıştı.

-Padişahın iradesinin hâkim olduğu bir sistemden halkı iradesinin esas olduğu Cumhuriyet’e geçerken, padişaha ait olan sarayların halk iradesinin temsil edildiği Meclis’e devredilmesi önemli ve değerliydi.

-2018’de Milli Sarayların Cumhurbaşkanının emrine verilmesi, halkın iradesinin yeniden tek bir kişinin iradesine bağlanması demekti.

-Anayasa Mahkemesi bu devir işlemini şimdi iptal etmiştir.”

703 sayılı KHK

2017’de referandum sonucunda, muhalefetin “dünyada eşi olmayan, ucube rejim” diye tanımladığı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçiliyor, yüz yıllık parlamenter rejim sona eriyor.

Yeni sistem devlet yönetimini çok köklü bir değişime uğratıyor, “tek adam rejimine” geçiliyor.

Pratikte tek adam rejimini sağlayan en önemli araçlardan biri 703 sayılı KHK.

Pek çok ayrıntı içeren değişiklikler dizisi bu KHK’da yer alıyor.

Elektrik satış devir yetkisinden vali yardımcılarının atanmasına, subayların terfiye hak kazanabilmek için her rütbede bekleme sürelerine, kamuda atanma yaşından gençlerle ilgili bazı kurallara kadar, kısaca devlet yönetiminde çeşitli alanlarda yeni düzenlemeler içeriyor 703 sayılı KHK.

Ve asıl önemlisi...

Bütün o yetkileri tek bir kişi kullanıyor.

O nedenle...

Anayasa Mahkemesi’nin 703’ün bazı maddelerinin iptali tek adamı rejimini törpüleyen bir adım.

Altı yıldır Anayasa’ya aykırı

İptal kararı üzerine Saadet Partisi Milletvekili Bülent Kaya konuyu Meclis’te biraz daha açıyor:

“Anayasa Mahkemesi’nin iptali, usule ait değil, yetki gaspına ilişkin bir tespittir.

Cumhurbaşkanı bu kararnameyle TBMM’nin yasama yetkisine müdahale etmiştir.

108 ayrı konuda müdahale ettiğine ve gasp ettiğine dair Anayasa Mahkemesi karar vermiştir.

Yasama yetkisinin yürütme tarafından kullanıldığına dair tespittir, kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırıdır.

Cumhurbaşkanı Meclis’in yasama yetkisine ortak olmuş, kanunlarla düzenlenmesi gereken pek çok konuyu KHK’larla düzenlemiştir.”

Bülent Kaya sözlerini vurucu bir nitelemeyle sonlandırıyor:

“2018’den 2024’e kadar, tam altı yıl Türkiye Anayasa’ya aykırı şekilde yönetilen bir ülke haline geldi.

Bu da yetmezmiş gibi, Anayasa Mahkemesi iptal kararının yürürlüğe girmesi için on iki ay süre verdi. Adeta bu ülkenin on iki ay daha Anayasa’ya aykırı olarak yönetilmesine imkân tanımış oldu.”

AKP iktidarı Anayasa Mahkemesi kararlarını zaman zaman keyfi biçimde uygulamıyor.

O kararların uygulanmayışı ile “ülkenin altı yıldır Anayasa’ya aykırı yönetilmesi” birebir örtüşüyor.

Erdoğan o sarayları şimdi huzur içinde kullanabilir mi?..

Yalçın Doğan kimdir?

Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.

Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.

1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.

Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.

Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almancadan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.