Yalçın Doğan

03 Nisan 2018

“Dolar dört, Avro beş, halk yedi”

Mehmet Şimşek hâlâ nasıl istifa etmiyor, şaşmak gerek

3 Nisan 1919, efsanevi tiyatro sanatçımız, ilk kadın tiyatro sanatçısı Afife Jale sahneye çıkıyor.

Bugün 3 Nisan 2018. Ondan yaklaşık yüz yıl sonra, 27 Mart 2018’de Meclis Başkanı İsmail Kahraman kadın sanatçıları tiyatro sahnesinden indiriyor.

Osmanlı’nın son dönemine rastlayan tarihlerde Afife Jale sahneye çıktığı için büyük baskılarla karşılaşıyor. “Müslüman Türk kadını sahneye çıkmaz” diyerek, Osmanlı’nın İçişleri Bakanlığı oyunu basıyor ve Afife Jale’yi yakalıyor.

1923’te Mustafa Kemal bu yasağı kaldırıyor ve Afife Jale ile birlikte Türk kadın sanatçılarına sahne yolu açılıyor.

1919’da İçişleri Bakanlığının yasağını, yüz yılı sonra Meclis Başkanı tekrarlıyor. Yüz yıl sonra...

Meclis Başkanının bu yasağı...

Başka söze gerek yok.

Çevre katliamı

Bursa Osmangazi köyünde 25 bin 600 metrekarelik adada yüzlerce zeytin ağacı kesiliyor.

“Zeytin ağaçlarının kesimiyle açılan alanın bir hafriyat şirketine devredileceği söyleniyor, hafriyatı dökmek üzere kullanılması için”. (CHP Bursa milletvekili Erkan Aydın, TBMM Tutanak, 29 Mart 2018, s.9).

Gökova’da birinci derece SİT alanı ikinci dereceye indiriliyor, 22 bin hektar imara açılıyor. Denizde ve karada.

Bu ve benzeri pek çok karar, rant uğruna çevre katliamı, başka söze gerek yok.

Makam araçları

İnanmak zor...

Kiralanan araçlar hariç,  Türkiye’de 200 bin, evet iki yüz bin makam aracı var.

“Buna karşılık, örneğin Almanya’daki makam araç sayısı sadece 10 bin, evet on bin. Burada 200 bin, orada 10 bin. Bu araçların maliyeti hariç, yakıt, onarım ve bakım masrafları yine hepimizin cebinden çıkıyor”. (CHP Adana milletvekili Zülfikar İnönü Tümer, TBMM Tutanak, aynı yerde, s.8).

Başka söze gerek yok.

Çiftlik Bank

Hani şu ünlü “Tosuncuk” 1 Eylül 2016’da New York’ta kurduğu şirket üzerinden halktan para toplamaya başlıyor. Önce New York’ta, sonra KKTC’de benzer girişimde bulunuyor.

“Yüksek faiz ve yatırım” palavralarıyla karışık, kısa sürede 132 bin 322 katılımcının katkısıyla halktan bir milyar 140 milyon lira para çarpıyor.

Önce HDP fark ediyor. 25 Aralık 2017’de “Çiftlik Bank” ile ilgili Meclis araştırma önergesi veriyor. Önerge her zamanki gibi, AKP oylarıyla red ediliyor.

Ancak, SPK uyanıyor, üç gün sonra, 28 Aralık 2017’de Çiftlik Bank hakkında suç duyurusunda bulunuyor.

Dolandırıcılık patlayınca, 21 Şubat 2018’de Gümrük Bakanı Bülent Tüfekçi inanılmaz bir itirafta bulunuyor:

“Çiftlik Bank benzeri, insanlarımızı kandıran on bir organizasyon daha var”.

HDP İzmir milletvekili Müslim Doğan başka bir rakamdan söz ediyor:

“On bir değil, otuz yedi tane daha benzer organizasyon var”. (TBMM Tutanak, aynı yerde, s.17).

Müslim Doğan’ı CHP Bursa milletvekili Erkan Aydın tamamlıyor sorularıyla:

“Bu tosuncuk bu paraları nasıl toplamış?.. Bu paralar KKTC’ye., Amerika’,.a Dubai’ye ve Uruguay’a nasıl gitmiş? Kimler var bunun arkasında?..” (TBMM Tutanak, aynı yerde, s.21).

Evet, kimler var? O suç duyurularına rağmen, tosuncuk nasıl kaçabiliyor?

Hazine garantili yollar

Yollar, yollar, geçitler...

Hazine garanti veriyor, “kar garantisi”...

“Şu kadar sürede, şu kadar kar edeceksin” garantisi ile... Eğer, o sürede o yollardan ve geçişlerden ilgili şirket önceden belirlenen karı elde edemiyorsa, üstünü Hazine tamamlıyor, yani “biz, ödediğimiz vergilerle”.

İşte, 2017 itibariyle bir kaç örnek.

“-Avrasya Tüneli, 960 milyon dolar.

-Kuzey Marmara Otoyolu, 2 milyar 738 milyon dolar.

-Kuzey Marmara Otoyolu Odayeri, 1 milyar 40 milyon dolar.

-Kuzey Marmaram Otoyolu Akyazı, 1 milyar 634 milyon dolar.

-Gebze - Orhangazi - İzmir Otoyolu, 4 milyar 956 milyon dolar”. (CHP Denizli milletvekili Kazım Arslan, TBMM Tutanak, aynı yerde, s.57).

Başka söze gerek yok.

“Reis” yalnızlaşıyor

Nereden ve kimden gelirse gelsin, hangi konuda olursa olsun, en yakın çalışma arkadaşlarına bile tahammülü yok Tayyip Erdoğan’ın.

Dolar 4 lira, Avro 5 liraya yükselmiş, ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek ister istemez uyarmak ihtiyacını hissediyor:
“Sorun reel sektörün döviz borçları. (...) Ekonomi büyüyor ama, yağmur yağacak. Tedbir alıyoruz, dövizle borçlanmaya sınır getireceğiz”.

Yükselen kur karşısında bir iktisatçının, hem de ekonomiden sorumlu bir iktisatçının en doğal sözleri.

Vaaay, sen misin bunu söyleyen? Erdoğan küplere biniyor:

“Yok ekonomi şöyle, yok böyle, diye atıp tutuyorlar. Yok kur şöyle oldu, böyle oldu diye. Batsın sizin kurunuz ya. Ne kuru, her şeyi ile yoluna devam eden bir Türkiye var. inanmıyorsan, kusura bakma arkadaş, biz bu işe inananlarla yolumuza devam ederiz”.

Bu ağır sözlerden sonra Mehmet Şimşek hâlâ nasıl istifa etmiyor, şaşmak gerek.

Boğaziçi öğrencilerinden Gezi eylemcilerine, muhalefet partilerinden kendi bakanlarına, sokaktaki vatandaşa kadar, kim doğruları söylüyorsa, karşılarında en sert tepkiyle Erdoğan’ı buluyor.

Onun her tepkisi kendisini biraz daha yalnızlığa itiyor. İçerde ve dışarıda yalnızlık.

Buna rağmen, oy oranı hala yüzde 45’lerde...

Neden?

Kurun son yükselişi karşısında, sosyal medyada bir espri var:

“Dolar dört, Avro beş, halk yedi...”

Yukarıda gelişigüzel seçtiğim örneklere bakılırsa, doğru, halk hâlâ “yedi”.