- 21 kuruşluk düğmeyi 25 kuruşa satan manifaturacı bir yıl hapse mahkûm oluyor, üç yıl da ticaret yapmaktan uzaklaştırılıyor.
- Tuzun kilosunu 11 kuruş yerine 12 kuruşa satan bakkal altı ay hapse mahkum ediliyor.
- Peynir, süt, yumurta, et, zeytin, tereyağ gibi ürünlerde üretici, toptancı ve perakende fiyatları belirleyen listeler yayınlanıyor. Hükümetçe belirlenen bu fiyatlara uymayanlar üç yıl hapis ve altı bin lira para cezasına çarptırılıyor.
- Terzi, doktor, diş hekimi gibi serbest meslek sahiplerinin verdikleri hizmet karşılığı alacakları ücretler hükümetçe belirleniyor. O ücretin mesleğin icra edildiği ofislerin duvarına asılması zorunlu kılınıyor.
- Hükümetin fiyatları belirleme politikası şeker darlığı üzerine başlıyor, kum ve tuğlaya sıçrıyor.
- Fiyatı belirlenen mal sayısı bir anda elli dörde fırlıyor. Uymayanlara getirilen cezalarla birlikte.
Çok gerilerde kalan, 1956 ile 1958 arasındaki uygulamalar.
1940 - 42 arası
1956 - 58’den geriye gidiyoruz.
İkinci Dünya Savaşı yılları... CHP Tek Parti dönemi... Başbakan Refik Saydam...
Piyasada başgösteren mal darlığı ve fiyat artışları karşısında, hem darlığı gidermek, hem stokçularla, yani karaborsa ile mücadele etmek, hem de fiyat artışlarını önlemek amacıyla bir yasa çıkartılıyor:
Milli Korunma Kanunu.
Dönemin ekonomi politikasına uygun, tipik devletçi bir adım. Yasa hükümete ekonomi alanında geniş yetkiler tanıyor.
“Halkın ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla firmaları denetlemek, yeni kurallara uymayanların mallarına, bedelini ödemek suretiyle el koymak, o malları kar etmeden satmak...”
Savaş koşullarında daralan ekonomi, artan karaborsacılık ve yükselen fiyatlar karşısında CHP 1940 yılında bu “otoriter” yasayı çıkartıyor, iki yıl süreyle katı biçimde uyguluyor.
Liberalizmden sapma
1950 yılında Demokrat Parti “liberal bir anlayışla” iktidara geliyor. İlk beş, altı yıl işler ekonomik açıdan iyi giderken, 1956’dan itibaren bozulmaya başlıyor.
Ve Demokrat Parti 1940’da CHP’nin çıkardığı Milli Korunma Kanununu 1956’da uygulamaya başlıyor.
Fiyat listeleri yayınlamak, aksine davrananları mahkum etmek gibi, yukarıda sıraladığım önlemler Demokrat Parti’nin başvurduğu yaptırımlardan bazı örnekler.
Mal darlığı (kıtlığı), karaborsa ve aşırı fiyat artışları alıp başını gidiyor. “Liberal” söylemle iktidara gelen ve ilk yıllarda bunu uygulayan DP, 1956’dan sonra devletçi politikalara dönüyor.
Gazetelere ilan, çağrı
1958 yılına girildiğinde, hükümet gazetelere ilan veriyor, “vatandaşlara çağrıda” bulunuyor.
“Karaborsacılarla, stokçularla fiyat artışlarıyla topyekün mücadele için...”
Nerede bir stok mal ya da aşırı fiyat görülürse, vatandaşların bunu derhal ilgili makamlara bildirmeleri isteniyor.
Ekonomide işler öyle sarpa sarıyor ki, DP sonunda IMF’ye gitmek zorunda kalıyor.
1958 devalüasyonu
Ekonomi tarihine “4 Ağustos kararları” başlığı ile geçen 4 Ağustos 1958’de IMF ile imzalanan anlaşma (stand by) gereği:
-Milli Korunma Kanunu kaldırılıyor.
-Türk Lirası dolar karşısında tarihin en yüksek devalüasyonuna uğruyor, 2.80 TL olan dolar 9 TL’ye yükseliyor.
-Kamu yatırımları durduruluyor.
Anlaşma karşılığı IMF’den alınan para ile dış borç taksidi ödeniyor.
Erdoğan’ın çağrısı
Şimdi durup dururken, bu ekonomik tarihi neden hatırlamak?..
Tayyip Erdoğan dün partisinin grubunda konuşurken ekonomiye de bir bölüm ayırıyor ve bir çağrıda bulunuyor:
“Sevgili milletime seslenmek istiyorum. Ürünlerde alışılmadık, görülmedik şekilde fiyat farkı varsa, bunu belediye zabıtılarına iletin.
(...) Stokçular belirlenirse, bunun gereğini yaparız”.
Bu çağrı bana 1958 yılında hükümetin gazetelere verdiği ilanı hatırlatıyor, halkı aşırı fiyatları bildirmeye davet eden ilanı.
Hemen altını çizmek gerekiyor.
Bugün bir kriz var ama, bu 1958 krizi gibi değil.
Şu anda ne kıtlık var, ne hükümet fiyat listeleri yayınlıyor, ne de aşırı fiyat uygulamalarına karşı Milli Korunma Kanunu gibi yasalar çıkarılıyor. Ya da insanlara ceza veriliyor.
Şu anda devalüasyon var, faiz artışı var, zamlar var. O zamlardan dolayı piyasada fiyat artışları var. Ve fiyat artışlarına karşı uyarı var.
Erdoğan’ın çağrısı “devletçi bir adım”.
Serbest piyasa ekonomisinden yavaş yavaş uzaklaşmayı gösteren başka adımlarla birlikte.
Genel anlamda “otoriter tavır” yüzünü şimdi ekonomiye çeviriyor.