Depremden, hele 1999 İstanbul depreminden söz açıldığında, jeoloji profesörü Celal Şengör yıllardır aynı deyimi kullanıyor: “Çok yakışıklı bir deprem”. Yani, şiddetli ve çok zarar veren bir deprem.
İstanbul ya da Marmara’da beklenen bir deprem için Prof. Şengör yine aynı dili kullanıyor: “Çok yakışıklı olacak”. Kendisi ile telefonda konuşurken, bu sözlerini gülerek destekliyor.
Prof. Şengör bir röportajında hiç yakışıklı olmayan sözler söylüyor. Yakışıklı değil de, ne demek, acaba Şengör Hocanın “akıl sağlığı yerinde mi, kavram kargaşası mı yaşıyor” gibi, sorulara takılıyor insan.
Hangisinden başlamalı? Örneğin, “insanlara dış yedirmek işkence değildir” diyor. Hoca ne diyor derken, o tamamlıyor: “Ben bal gibi yerim”.
Buyur hoca, elini tutan mı var, buyur istediğin kadar ye. Zaten bu sözlerinle yeteri kadar yemiş oluyorsun.
Celal Hoca ile karşılıklı oturup sohbet etmişliğim yok ancak, telefonda konuşmalarımız var. Batılı, iyi eğitim görmüş, varlıklı bir aileden gelen, iyi bir jeolog. Ne var ki, siyasal ve sosyal alanda insanın tüylerini diken diken eden tavra sahip.
Darbeyi savunuyor
Örneğin, darbeleri savunuyor, diktatörleri koruyor.
Öyle ki, parti liderleri ya da başbakanları, Demirel ve Ecevit dahil, “herif” diye niteledikten sonra:
“Evren’in yaptığı her şeyi istisnasız onaylıyorum”.
İdamları, işkenceleri, kaybolan insanları, sürgünleri, yıkılan aileleri, söndürülen hayatları hep onaylıyor. Geride kalan darbe günlerini özlüyor:
“Bu toplum oligarşi ile yönetilmeli”.
Oligarşi, yani küçük bir zümrenin iktidarı. Siyasi, dini, askeri, finansal gruplardan herhangi birinin ayrıcalıklı yönetimi, despotluk. Demokrasi ile ilgisi yok. Zaten demokrasiye inansa, Evren’e açık çek vermez.
Asıl sana yuh
Celal Şengör sadece darbeleri savunmakla kalmıyor, toplumun hem siyasi, hem sosyolojik olarak sembolleştirdiği bazı isimlere de saldırmaktan geri kalmıyor:
“Deniz Gezmiş gibi bir eşkıyaya kahraman denildiğini gördüm, yuh be”.
Asıl sana yuh be hoca, asıl sana yuh. Dünyanın her yerinde ve her döneminde devrim için yola çıkanlar, sadece o ülkede değil, başka ülkelerde de kahraman mertebesine çıkar.
Bu da bir yana, yıllardır toplumun önemli bir kesimi için sembol olan, devrim uğrunda hayatını vermiş genç bir insan hakkında bu biçimde konuşmak, o toplum kesimine hakaret, saygısızlık ve kendini bilmezlikten başka bir şey değil.
Hoca sen devrime inanmayabilirsin, sen diktatörlere secde edebilirsin ama, devrim uğruna ölmüş bir insana “eşkıya” diyemezsin. Sen hiç zaman yitirmeden, o kesimden özür dilemelisin, hemen, acilen.
Kim 'zavallı' acaba
Sadece Deniz Gezmiş mi, profesör unvanı taşıyan bu vatandaştan “Kemal Sunal” da nasibini alıyor. Hoca, Sunal’ı “komiklik yapan bir zavallı” olarak tanımlıyor.
Sunal ortalama Türk insanının beğenisi kazanan bir aktör. O kadar ki, çevirdiği filmler her gece, evet her gece, herhangi bir TV kanalında hala gösteriliyor. İnsanlar izledikleri filmleri döne dolaşa bir kez daha izliyor. Bu durum sosyologların dikkatini çekiyor, hoca biliyor musun, senin zavallı dediğin “Kemal Sunal üzerine doktora tezi yazılıyor”.
Ortalama Türk insanının zevki ile bağdaşmayabilirsin, sanat anlayışı ile hiçbir ortaklığın olmayabilir ama, tıpkı Deniz Gezmiş’te olduğu gibi, Sunal’ı beğenen milyonlarca insana hakaret edemezsin.
“Ben Sunal’a zavallı diyorum, onu beğenenlere değil” dediğini, duyar gibiyim. Sunal’a zavallı diyerek, onu beğenenlerle alay ediyorsun. Onların değerlerini küçümsüyor, aşağılıyorsun.
Bu sözlerini okuyunca, insanın aklına ister istemez bir soru takılıyor, “gerçek zavallı kim acaba”.
Bilim hoşgörüdür, her düşünceye saygıdır, kuşkudur. Celal Hoca sen nasıl bir “bilim adamısın” (!) ki, başkalarının değer yargılarıyla alay edip, işkenceyi onaylıyor, diktatörlere çanak tutuyorsun.
Bu ilk vukuatın değil
Herkes istediği gibi düşünür, saygıyla karşılamak gerek, diye bir doğru bir genellemeden yola çıkıldığında, senin söylediklerini de “evet o da öyle düşünüyor, olabilir” deyip geçmek mümkün.
Ancak, sen insanlık değerlerini aşağılayan, işkenceyi hoş gören, başkalarının değerlerine saygı göstermeyen, bilimle taban tabana ters bir tutum sergiliyorsun. Üstelik, bu senin ilk vukuatın da değil.
Celal Şengör sen şöyle bir kenara çekilip, sesini çıkarmadan “insan hakları, felsefe, demokrasi, toplumsal değerler” üzerine kitap karıştırsan, belki sana yarar sağlayabilir.
Bu saatten sonra pek umudum yok ama, hani belki, yine de…