Yalçın Doğan

13 Aralık 2016

çArşı’nın mesajı

Bugün tek bir teselli var, çArşı’nın mesajı...

Beşiktaş taraftarlarından “Kartal Yuvası’ndan” da bir gencin hayatını kaybettiği o melun terör saldırısı sonrasında, bir süre önce çArşı’nın attığı bir tweet aklıma geliyor.

Güneydoğu’da arka arkaya polislerin şehit düşmesi üzerine çArşı:

“Siz bize yine biber gazı atın, TOMA’larla su sıkın ama, artık ölmeyin.”

İnsanın gözlerini yaşartan bu cümlenin pek çok hikâyesi var.

çArşı ve polisler epey sık karşı karşıya geliyor. Çeşitli nedenlerle. Ve genellikle polis çArşı’ya müdahale ediyor, müdahale ederken, bazen biber gazı atıyor, bazen TOMA’larla basınçlı su sıkıyor. Yani, çArşı ve polis açıkça çatışıyor.

Ama terör, çArşı-polis ilişkisini değiştiriyor. İki tarafı da sakinleştiriyor. Sakinleşmeye ilk adım çArşı’dan.

Buna karşılık, terörün değiştiremediği, bir türlü sakinleştiremediği ilişki türü o kadar fazla ki. Özellikle siyasette.

Konuşmasının ve yazmasının dozunu genellikle kaçıran Aydın Ünal adındaki AKP milletvekili kendisi ve ait olduğu siyasal grubun ötesinde kim varsa, hatta doksan yıllık CHP varsa bile, gözü kararıyor, yaptığı “terörist örgütler” sıralamasına CHP’yi de katıyor, PKK ve IŞİD ve FETÖ ile birlikte.

Bu kişi bir ara Cumhurbaşkanı Danışmanı.

Yasin Aktay isimli bir başka AKP’li ise, 44 insanımızın hayatına kastedilen terör gecesinde televizyonlara demeç veriyor:

“Terör son derece azalmış durumda.”

Benzer siyasal yaklaşımlar terörle mücadelenin ne kadar zor olduğunu gösteren örnekler.

Bu insanların çArşı’dan öğrenecekleri çok şey var. Öğrenebilirler mi, kolay görünmüyor.

Tam bir sarmal

“Başkanlık sistemini” öngören anayasa değişikliğinin Meclis’e sunulduğu gün, terörün İstanbul’da yeniden azgınlaşması pek çek kesimde aynı yoruma yol açıyor:

“Başkanlığa dinamit...”

O gün, o lanet terörü tezgahlayan alçaklar anayasa değişikliğini hedef alıyorsa, aslında kendilerini hedef alıyor, farkında değil.

Çünkü, her terör eylemi, terörle mücadele adına, siyasal rejimi biraz daha otoriterleşmeye itiyor. Anayasa değişiklik istemi biraz da bunun için.

Terör otoriterleşmeyi, otoriterleşme terörü, terör yeniden otoriterleşmeyi ve otoriterleşme yeniden terörü tetikliyor. İçinden çıkılmaz, tam bir sarmal.

Terör, dinamit attığını sandığı, Başkanlık sisteminin kabulüne katkıda bulunuyor.

Kör uçuş

Getirilmek istenen o başkanlık sistemi ki, demokrasinin olmazsa olmaz koşulu, kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırıyor.

Başkan yürütmenin kendisi. Başkan aynı zamanda parti başkanı olacağı için milletvekillerini, yani “yasamayı” seçiyor. Yürütme yasamayı yutmuş oluyor.

Başkan aynı zamanda Meclis ile birlikte yüksek yargı organlarının üyelerini seçiyor. Yürütme ve yutmuş olduğu yasama, bu kez yargıyı yutuyor.

Demokrasiden eser bırakmayan bir sistem.

Üstelik, buna 316 AKP milletvekili gözü kapalı imza atıyor. Gözü kapalı, çünkü imza attıkları tarihte, nasıl bir değişikliğe imza attıklarını bilmiyorlar.

Kör uçuş.

Böyle bir sistem yok dünyada.

Sistemin “check and balance,” denetleme ve dengeleme yönü ise, sıfır. Başkanın önü açık.

Sistemin yürürlük tarihi ayrı bir “model.”

Tayyip Erdoğan 2019’a kadar Cumhurbaşkanı, iki buçuk yıllık uygulamaya bakıldığında, zaten “partili başkan” gibi, ondan farksız. Her şeye o karar veriyor. Her türlü atama onun iradesinde.

Öngörülen başkanlık sistemi 2019’da yürürlüğe girebilir, eğer Meclis’ten onay alır, referandumda kabul görürse.

Başkan beş yıllığına iki kez seçilebiliyor. Eğer, Erdoğan seçilirse, bu durumda 2019, artı iki çarpı beş, on yıl, geliyoruz 2029’a. Bir de şimdiki süresi var, on beş yıl tek başına iktidar.  

Astığı astık, kestiği kestik.

Sistemin yürürlük tarihini 2019’a ayarlamaları boşuna değil.

Kamu vicdanı

Terör almış başını gidiyor.

Onun ötesinde, hemen her hafta bir yerde bir felaket. Ya maden çöküyor, insanlar altında kalıyor ya çocuk yurdu yanıyor, çocuklar ölüyor ya inşaat çöküyor ya çocuk ve kadınlara taciz nedeniyle cinayetler birbirini izliyor ya başka bir felaket.

Ve bunlara sebep olanlar, önce gözaltı, tutuklama ve buna benzer bir şey, ama sonra adım adım tahliye, sorumluların serbest bırakılması.

Kamu vicdanı hiç bir zaman tatmin olmuyor.

Buna karşılık, gazeteci tutuklamaları, yasaklamalar, medyaya baskı ve sansür. Sivil toplumun yok edilmesi.

Henüz başkanlık gelmeden, pratikte durum bu ise, yarın başkanlık gelirse, neler yaşayacağımız ortada.

Ve eğer terör de böyle can almaya devam ederse, demokrasiden daha da uzaklaşacağımız yine ortada.

Malum, birbirini tetikleyen terör-otoriterleşme sarmalı.

Ve ekonomi.

“Yetmez ama ekonomi.”

Terör ve felaketler ve küçülen bir ekonomi, yoksullaşma istikametinde bir halk.

Dibe vurduğumuzun resmidir.

Bugün tek bir teselli var, çArşı’nın mesajı.