Yalçın Doğan

26 Kasım 2024

Bunca perişanlık varken bir sen eksiktin Beşiktaş!..

"Büyük takım" kimliğini çoktan kaybetmiş!..

Spor yorumcusu, hele futbol yorumcusu hiç değilim. Ama, maçları yıllardır izliyorum, sıradan bir seyirci olarak.

Fanatik bir Beşiktaşlıyım. Otuz yıldır kongre üyesiyim.

Başarıların tadını çıkardığım yılları unutmuyorum. Efsane Başkan Süleyman Saba yönetiminde teknik direktör Gordon Milne ile kazanılan şampiyonluk öykülerini aktardığım dizi yazıları da unutmuyorum.

Ne var ki...

Son şampiyonluğunu kazandığı 2020-21 sezonundan sonra...

Beşiktaş tam bir çöküş yaşıyor. Aslında çöküşün kulübü bir kanser gibi sarması daha önceye dayanıyor.

Şampiyon olmayabilir, maçları kaybedebilir ancak, bütün sorumlularıyla, teknik heyeti ve futbolcularıyla bu ölçüde aciz, ruhsuz, sorumsuz, ne yaptığını bilmeyen, saçma sapan bir takıma (kulübe) dönüşmesi karşısında, son Göztepe yenilgisi bardağı taşırıyor. Her Beşiktaşlı gibi, ben de isyan etme hakkımı kullanıyorum.

Kolay goller

Beşiktaş’a bakarken...

Ahmet sağda oynasın, Hans solda oynasın, Dimitri libero olsun, John forvette kalsın gibi, bir bakışa sahip değilim ve olamam, çünkü öyle bir teknik bilgim yok. Zaten işim değil. O kararın sahipleri belli.

Ama, maçları izlerken şunu görüyorum.

Beşiktaş duran topları kullanamıyor, tersine rakipler duran toplarla Beşiktaş kalesinde kolay gol buluyor.

Acemice çok top kaybediyor, paslar yüksek bir yüzdeyle yerini bulmuyor.

Fizik gücü çok zayıf, pres yapamıyor ama, pres altında fena eziliyor.


"Büyük takım" kimliğini çoktan kaybetmiş!..

Kanser nerede?

Sorun teknik kadro ile birlikte yönetimin kararlarında ve...

Boşa harcanan milyonlarca lirada.


Türkiye’de büyük takımların borç içinde yüzdüğü sır değil, Beşiktaş’ın da öyle. Hesapsız harcamalar, yüksek transfer ücretleri. Bir futbolcu o transfer ücretini hak ediyor mu, o ücrete rağmen, takımda ne kadar yer alıyor, sorgulanması gereken en çarpıcı noktalardan biri.

Kamu Aydınlatma Platformu’na 31 Ağustos 2024 itibariyle bildirdiğine göre...

Beşiktaş’ın borcu 10 milyar 428 milyon 60 bin 569 lira.

Bu borç nasıl oluşmuş?..

Kim, nereye, ne kadar harcamış?..

O harcamalardan hangi verim alınmış?..

Nereden, ne kadar gelir elde edilmiş?..

Gelirlerini arttırmak için ne yapılmış?..

Şöyle bir on beş yıl geriye giderek bu sorulara yanıt verilmesi gerek.

Takımın çöküşünde rol oynayan etkenlerden biri bozuk mali yapı olsa gerek.

Son kalan keyif

Bugün Türkiye...

Her alanda baskı artarken...

İnsanlar daha yoksullaşırken...

Adalete ulaşmak daha zorlaşırken...

Toplumsal şiddet artarken...

Dile getirilmesi gereken bin türlü sorun varken...

Bu perişanlıkta bir sen eksiktin Beşiktaş!..

Son kalan birkaç keyiften birini de, milyonlarca taraftarın elinden alıyorsun Beşiktaş!..

Yazıklar olsun sana Beşiktaş!..

Çocuklardan, annelerden ne istiyorsunuz?

31 Mart yerel seçimlerinde, başta anneler olmak üzere, AKP’nin ailelere verdiği bir söz var. O sözün önemli temsilcisi AKP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Murat Kurum. Mitinglerde diyor ki

Murat Kurum:
"Gece ve hafta sonu çalışan annelerimiz için müjdeyi veriyorum. Her mahalleye kreş yapacağız, bu kreşler 7 / 24 çalışacak. Biz söz verdik mi, tutarız."

Bu sözler o tarihte AKP’nin sosyal medya hesaplarından sürekli duyuruluyor.

Bugün ne oluyor?..

Kreş açma sözü veren Murat Kurum Milli Eğitim Bakanlığı ile ortaklaşa, CHP’li belediyelerin açtığı kreşlerin kapatılacağını, yenilerinin açılamayacağını bildiriyor.

Neden?.. Çünkü, CHP’li belediyeler yurttaşlara farklı hizmetler sunuyor, prestijleri artıyor.

AKP bu hizmetleri engellemek amacıyla, CHP’li belediyelerin:
-Yatırımlarını frenlemek,
-Otopark gelirlerine kadar, her türlü gelirlerini azaltmak,
-Sigorta borçlarını tahsil etmek,
Mali kaynaklarını çıkmaza sürüklemek, arada konserlerini soruşturmak için aklına ne gelirse yapıyor.

Olmadı, kayyım atamalarıyla belediyelere el koyuyor.

Bakıyor ki, oyları düşüyor, o zaman belediye hizmetlerini engellemekten başka çare bulamıyor.

Son harekat CHP’li belediyelerin açtığı kreşleri kapatmaya kalkmak. Seçim sırasında kendi verdiği sözü çiğnemek!.. Zaten hangi sözünde duruyor ki!..

Hizmeti engellemek amacıyla attığı her adım kendisini halktan biraz daha uzaklaştırıyor.

Artık bunu bile göremiyor.

Yalçın Doğan kimdir?

Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.

Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.

1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.

Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.

Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almancadan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.