Yalçın Doğan

12 Mart 2025

Birleşerek bölünmek: Suriye Özerk Kürt Bölgesi'ne doğru

SDG kendi bütünlüğünü koruyarak, Şam Yönetimi ile birleşiyor. Ama birleşirken, yeni bir özerk bölge ortaya çıkacağı için, birleşirken, Suriye bölünüyor. Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunan Türkiye’yi düşündürmesi gereken bir durum

Eğri büğrü, anlaşılmaz şekiller gibi, HTŞ lideri Ahmet Şara ile SDG lideri Mazlum Abdi’nin imzaları.

Sosyolojik olarak, imza biçimi kültürün aynası gibi.

Şara ile Mazlum Abdi arasındaki “SDG’nin Devlet Kurumlarına Entegre Edilmesi” anlaşması altındaki iki imza dikkatimi çekiyor. O iki imzanın şekli anlaşmanın olağanüstü önemini elbette azaltmıyor, orası ayrı.

“Entegre” Türk Dil Kurumu Sözlüğü’ne göre, “birleşmek, bütünleşmek” anlamını taşıyor. Dolayısıyla, SDG Suriye Rejimi ile bütünleşmiş oluyor. Anlaşma öyle ama, öyle mi?..

SDG nedir?

Kısaca SDG...

Suriye Demokratik Güçleri Kuzey ve Doğu Suriye’de isyancı teröristlerden oluşan, İŞİD’e karşı kurulmuş, Amerikan destekli, Kürt liderliğinde askeri bir güç. Suriye’deki PKK / YPG’nin ta kendisi.

Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekatlarında Türkiye ile çatışmalara giren terörist grup.

Esad Rejimi SDG’yi “halka zulüm uygulayan bölücü teröristler” olarak tanımlıyor.

Bu yapı şimdi Ahmet Şara ile anlaşma imzalıyor.

4 Mart’ta tehdit

Bu anlaşmayı yeniden ele almak üzere, şimdi 4 Mart’a dönüyorum.

İsrail’in etkin gazetesi Haaretz 4 Mart tarihinde önemli bir yorum yayınlıyor. Öcalan’ın PKK’ya yaptığı çağrıyı değerlendirirken:

“PKK’nın ateşkes kararı İsrail’in Suriye’nin güneyindeki varlığına tehdit oluşturabilir.

(...) PKK uzantısı YPG’nin de Şam yönetimiyle uzlaşarak yeni yapılanmaya entegre edilmesi Türkiye’nin Suriye’de elini güçlendirebilir, bu da İsrail’in aleyhinedir.”

SDG-Şam Yönetimi entegre anlaşması 10 Mart’ta imzalanıyor, İsrail Gazetesi bu haberi bir hafta önceden veriyor!..

6 Mart Katilamı

Tesadüfe bakın ki, bu yazıdan iki gün sonra, 6 Mart’ta...

Lazkiye’de aranan bir şüpheliyi köylülerin vermemesi üzerine başlayan çatışmalar Tartus’a yayılıyor ve Alevilere dönük soykırıma dönüşüyor. Bini aşkın sivil insan öldürülüyor, kadınlara tecavüz ediliyor. Vahşet üstüne vahşet.

Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu:

“Kadınların kaçırılması, keyfi gözaltılar, işkenceler, faili meçhul cinayetler, sürekli aşağılama olağan bir hal almıştır. Buna rağmen, saldırıya uğrayanlar, ‘devrik Esad güçleri’ olarak yaftalanmaktadır. Yaşananlar sadece son katliamdan ibaret değildir.

Son katliamda ‘nerede bir Alevi görürseniz öldürün, aynı şey Dürziler için de geçerlidir, Suriye ya Sünnilerin olacak ya yakacağız’ gibi soykırım çağrıları katliamın organize edildiğini göstermektedir.

Colani ve geçici hükümetin sorumluluğu görmezden gelinemez.”

Açıklamada Ahmet Şara suçlanırken, basının haberleri çarpıttığı iddiasına yer veriliyor. Soykırım Birleşmiş Milletler’e kadar yansıyor.   

Afrika kabilelerinde bile geride kalan, Orta Çağ’dan kalma mezhep kavgaları bu coğrafyaya altı yüz yıl sonra hala hükmediyor.

Saldıran mezhepçi güçler “Suriye’nin kıyı bölgelerini özgürleştirme” nidaları arasında cinayet üstüne cinayet işliyor.

Türkiye’ye görev düşüyor:

Alevilerin korunmasını ve saldırganlara en ağır cezalar verilmesini sağlamak üzere Şam Hükümeti ile görüşmesi gerekiyor.

20 Şubat ve Amerika

Katliamın dumanı tüterken, sürpriz bir haber Suriye’de ve bölgede yeni bir siyasi oluşumun, belki de yeni bir haritanın kapısını aralıyor.

SDG, yani PKK’nın Suriye’deki yapılanması YPG lideri Mazlum Abdi ile Ahmet Şara arasında “entegre anlaşması” imzalanıyor. Anlaşma dini ve etnik ayrımcılık yapılmaksızın, tüm Suriyelilerin siyasi sürece ve tüm devlet kurumlarına liyakat temelinde katılma haklarını garantiye alıyor.  

Kürtleri Suriye’nin ayrılmaz parçası olarak tanıyor, anayasal haklarını garanti ediyor. SDG yeraltı ve yerüstü kaynaklarıyla Şam Yönetimine katılıyor.

Amerika’nın hazırladığı bu anlaşma 20 Şubat’ta iki tarafa da dikte ediliyor. Önceki gün ise, Mazlum Abdi’yi bir Amerikan helikopteri Şam’a getiriyor.

Mazlum Abdi Trump’ın yemin törenine davetli çok az yabancıdan biri, Amerika’nın “bizim stratejik ortağımız” dediği kişi ve grup.

Irak’taki gibi

“Tamam YPG bitti, Şam Ordusu’na katılıyor” diye zil takıp oynamadan önce anlaşmanın perde arkasına bakmak gerek.

-YPG silah bırakmıyor. Suriye Ordusuna katılarak, o ordunun tanımı genişliyor.

-Öcalan’ın çağrısına ‘bize ait değil’ diyerek, Amerika’nın istediği yolu izliyor.

-Anlaşmanın düğümü, Kürtlerin anayasal haklarının tanınmasında yatıyor.

Anlaşma PKK / YPG’yi, Şam Yönetimine “entegre” ediyor ya...

Nasıl edecek?..

PKK / YPG kendi bütünlüğünü koruyarak, Şam Yönetimine katılıyor, anayasal güvence ile de...

Fırat’ın doğusunda Suriye Kürt Özerk Bölgesel Yönetimi’nin kurulmasının yolu açılıyor.

Amerika o nedenle bu işin başından sonuna kadar içinde, Suriye’deki eli kolu olan YPG’yi neden tasfiye etsin ki!..  

Tıpkı Kuzey Irak Kürt Özerk Yönetimi gibi, Amerika şimdi de aynı oluşumu Suriye’de gerçekleştirme amacında.

Kaç yıl sonra bilinmez...

Suriye ve Irak Kürt Özerk Yönetimlerinin birleşmesine tanık olabiliriz!..

Türkiye için anlamı

“‘Entegrasyon” fiilen gerçekleştikten sonra...

Türkiye’nin Suriye’ye askeri operasyon yapması çok güçleşecek.

Siyasi açıdan ise...

SDG kendi bütünlüğünü koruyarak, Şam Yönetimi ile birleşiyor.

Ama birleşirken, yeni bir özerk bölge ortaya çıkacağı için, birleşirken, Suriye bölünüyor.

Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunan Türkiye’yi düşündürmesi gereken bir durum.