Yalçın Doğan

04 Kasım 2020

Bir zamanlar biz...

O kahraman ve özverili kurtarıcılara ne kadar teşekkür etsek az, hepimize yeniden "bir zamanlar biz" duygusunu yaşattıkları için...

Önceki akşam İzmir metrosu...

Metroya "o kahramanlar" biniyor. Saatler boyu büyük özveri ve tevazuyla görevlerini yerine getiren, o kahramanlar... "Enkaz altından insanları hayata döndürenler..."

Yorgun ve gergin geçen ağır çalışmanın ardından evlerine ya da kaldıkları yere gitmek üzere metroya biniyorlar. Üstleri başları toz toprak...

Metroya biniyorlar...

"Üstleri başları toz toprak olduğu için vagonun koltukları kirlenmesin diye, oturmuyorlar, ayakta gitmeyi tercih ediyorlar.

Yolcular onlara oturmaları için ricada bulunuyor.

Onlar yine oturmayınca...

Vagondaki tüm yolcular ayağa kalkıyor ve yolculuk hep birlikte ayakta devam ediyor."

Tasada ve kıvançta ortak

Günümüzde bu bir istisna... Ama, bir zamanlar biz işte buyuz...

Komşuda bir cenaze olduğunda, bütün mahalle yas tutuyor, kimse evinde TV ve daha eskiden radyo bile açmıyor, "saygıdan..."

Mahallede birinin sorunu olduğunda, herkes yardıma koşuyor, "dayanışmadan..."

Mahallede biri sevinçli bir olayla karşılaştığında, herkes aynı sevinci paylaşıyor, "sevgiden..."

O mahalle bir semttir, bir kenttir, bütün bir ülkedir.

Bir zamanlar biz...

"Tasada ve kıvançta ortak bir ulusun" üyeleriyiz. Anayasa'nın başlangıç ilkesinde de, yazdığı gibi.

Bir zamanlar biz... Şimdi metroda bazı istisnalarla olduğu gibi, bir zamanlar biz...

Doğru, "bir zamanlar..."

Cadılar bayramı

İstanbul Bebek... Bir yalı... 31 Ekim günü... İzmir depreminin ertesi günü...

250 milyon lira değerinde olduğu yazılan o yalıda...

- Vur patlasın, çal oynasın... Sazlı, sözlü bir parti...

- Yaklaşık 270 kişi katılıyor, sosyal mesafe kuralları hiçe sayılıyor.

Neymiş o?..

"Hanımlar ve beyler Cadılar Bayramı’nı kutluyor."

Neymiş o?..

Dünyanın çeşitli ülkelerinde her yıl 31 Ekim’de kutlanan, Cadılar Bayramı’nda ürkütücü kostümlerle maskeli balolar düzenleniyor.

Avrupa’dan Amerika’ya, Uzak Asya’ya kadar her yıl görkemli festivallerle kutlanan Cadılar Bayramı’na o ülkelerde bu yıl ara veriliyor, "pandemi" nedeniyle.

Pandemi dışında, bizde çok daha özel bir durum var. Bir gün önce, 30 Ekim’de İzmir depremle ağır hasara uğruyor, yüzden fazla insan hayatını kaybediyor.

"Ne gam!.. Cadılar Bayramı!.. Vur patlasın, çal oynasın!.."

Bir zamanlar biz...

"Tasada ve kıvanç ortak olan biz..."

Çoktan geride kalıyor o yıllar, o duygular, o saygı... Metrodaki istisna hariç.

Şimdi geldiğimiz yer "kutuplaşma, olağanüstü bölünme."

O kadar ki, depremden dolayı, "Gavur İzmir cezasını gördü" diye göbek atanlar bile var.

Van AKP il kongresi

Pandemi nedeniyle...

Madencilerin yürüyüşü yasak!..

Baroların genel kurulları yasak!..

Herhangi bir açıklama için toplanmak yasak!..

Hatta ve hatta... Ve asıl ve can alıcı olan...

Ulusal bayramların bile kutlanmasını kısıtlama gerekçelerden biri, yine pandemi...

Virüs bulaşabilir ya... Toplanmak yasak ya...

Her zaman değil!..

"Bakın AKP il kongrelerine... Tayyip Erdoğan katılıyor... Kongreler şakır şakır toplanıyor... Orada yasak yok... Virüsün bulaşma tehlikesi es geçiliyor..."

Pandemiden ayrı olarak...

31 Ekim Van. AKP il kongresi... İzmir depreminin üzerinden 24 saat geçmemiş...

"Kongreye katılan Tayyip Erdoğan müzikle karşılanıyor... İzmir... O çok uzakta..."

Bir zamanlar biz... Dayanışma, sevgi , saygı...

Göreve başlarken, "herkesi kucaklamak" sözü veren ülkenin Cumhurbaşkanı, İzmir depreminin üzerinden 24 saat geçmeden müzikle karşılanıyor!..

Bir zamanlar biz...

Kahramanlar

Buna karşılık...

Depremde kurtarma görevini üstlenen insanlarımız...

"Günümüzün kahramanları..."

İzmir depreminde deprem kurtarma faaliyetine katılan görevlilerin ne kadar iyi yetişmiş olduğu bir kez daha gözler önüne seriliyor.

Bir insanı yeniden hayata döndürmek...

O ne muhteşem duygu olmalı ki, TV’lerin başında o anı merakla paylaşmak isteyen milyonlarca kişi ve olayı aktaran spikerler göz yaşlarını tutamıyor.

Oturdukları yerden "hem kurtaran, hem kurtulan insanları alkışlıyor."

Sadece ve sadece o kurtarma anları...

"Bizi, hepimizi eski günlere götürüyor..."

O kahraman ve özverili kurtarıcılara ne kadar teşekkür etsek az, hepimize yeniden "bir zamanlar biz" duygusunu yaşattıkları için...

Şişli'de toplanma alanına AVM

Kurtarma anlarını tam canlı canlı yaşarken, bir telefon... Eski bir dostum, ekonomi profesörü Cevdet Erdost bağıra bağıra anlatıyor:

"Yetti artık... İnsan gibi yaşamak istiyoruz. Üç karışlık yeşil alanımıza göz diktiler, AVM yapılacakmış..."

Erdost devam ediyor, şimdi sıkı durun:

"AVM yapılacak olan yer bizlerin depremde toplanma alanı!..

Teşvikiye Nişantaşı’ndaki Marmara Üniversitesi’nin eski kampüs arazisine AVM ve yüksek katlı konutlar yapılması için Şişli Belediyesi tarafından 2020 Nisan ayında inşaat ruhsatı verilmiş. Gece gündüz çalışan iş makinaları tüm canlı yuvalarını ve bitki örtüsünü tıraşlayarak, hafriyata devam ediyor.

Pek çok yere başvurduk ama, birkaç gün önce İzmir’de yaşanan felakete rağmen, bizlerin depremde toplanma alanında yürütülen inşaat çalışmalarını durdurmaya gücümüz yetmedi.

İşin can alıcı noktalarından biri, bu alan gerek İstanbul Büyükşehir Belediyesi, gerek Şişli Belediyesi imar planlarında ‘deprem toplanma alanı’ olarak görülmektedir. Ağaçlık yeşil alanıyla bu arazi ayrıca, Teşvikiye Mahallesinin akciğeridir."

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ile Şişli Belediye Başkanına bir kez daha duyurulur!..

Bizi biz yapan günler niyetine!..