“-Türkiye Futbol Federasyonu, Türkiye Jokey Kulübü, Reklam Kurulu gibi kurumların yanı sıra, RTÜK ve BDDK başta olmak üzere...
Türkiye’de otuz farklı kurumun çeşitli yollarla Internet sitelerine ve yayınlanan haberlere erişim engelleme yetkisi bulunuyor, yani Internet sansürü.
-2014-2022 arasında 543 farklı hakimlik tarafından verilen 6 bin 509 farklı kararla erişimi engellenmiş 35 bin 23 haber, kaldırılan, çıkartılan veya silinen 29.253 haber tespit edilmiştir.
-Internet sansürleri sadece güncel haberleri değil, geçmişteki önemli olayları da kapsamaktadır.
-Anayasa Mahkemesi Şubat 2023 tarihinde 503 bireysel başvuruyu birleştirip, erişim engellemelerinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine karar vermiştir.
Ancak, 503 ihlal kararından 369 ihlal kararına bugüne kadar hala uyulmamıştır.”
İfade özgürlüğü açısından büyük önem taşıyan bu sözleri Bilgi Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Yaman Akdeniz’in verdiği konferanstan aktarıyorum. Tuttuğum notlardan değil, kendisinden aldığım doğrudan konuşma metninden.
“İfade özgürlüğü derneği”
“İnternet sansürünün yıkıcı etkisi” başlığını taşıyan bu konuşmasını Prof. Akdeniz, Basın Konseyi’nin düzenlediği törende yapıyor.
Prof. Akdeniz, 2009 yılından bu yana Internet sansürü üzerinde çalışmalar yürütüyor. “İfade Özgürlüğü Derneği” bünyesinde internet sansürlerini izliyor, gerektiğinde Anayasa Mahkemesi’ne başvuruyor.
AYM nerede?
Anayasa Mahkemesi... Kısaca AYM...
Artık hepimiz ezberliyoruz, Anayasa’ya göre, AYM kararları kesin ve bağlayıcı, uygulanması mutlaka şart.
Gezi davasından tutuklu Can Atalay’ın milletvekili seçilmesine rağmen, hapiste tutulmasının “hak ihlali” olduğuna karar veriyor AYM.
Bağlayıcı olmasına rağmen, karar uygulanmıyor. Hatta, AYM kararına karşı çıkan Yargıtay, üstüne üstlük ihlal kararı veren AYM yargıçları hakkında suç duyurusunda bile bulunuyor.
Yargıtay’ın Can Atalay için verdiği karar TBMM’de okunuyor, Atalay’ın milletvekilliği düşürülüyor.
Olay hukuk devleti ve demokrasi açısından olağanüstü önem taşıdığı için Can Atalay konusunu günlerce konuşuyoruz.
İfade özgürlüğü
Can Atalay örneğine ek olarak, AYM kararlarına uyulmayışın farklı bir boyutu daha var.
İfade özgürlüğü açısından...
Prof. Akdeniz’in verdiği bilgiye göre:
İfade özgürlüğü bağlamında, AYM’nin verdiği 503 ihlal kararından 369’u uygulanmıyor, 134’ü hakkında yeniden yargılamaya gidiliyor.
İfade özgürlüğünün internet üzerinden tehdit altında bulunduğunu gösteren çarpıcı bir boyut.
71 milyon 380 bin kişi
İnternet sitelerine, oradaki haberlere, sosyal medyaya getirilen erişim engellemeleri; daha net deyimle internet sansürü sanıldığının çok ötesinde etkili.
Dün Google’a bakıyorum, 2023 yılı istatistiklerine göre:
Türkiye’de 71 milyon 380 bin internet kullanıcısı var.
Bu nüfusun yüzde 83.4’ünü denk geliyor.
İnternet kullanmayan küçük bir azınlık var.
Bu açıdan bakıldığında...
Günde 2 saat 44 dakika
Kullanıcı sayısı ötesinde başka bir veri daha var.
TRT Haber’den İlhan Güzel’in 7 Şubat 2024 tarihli haberine göre:
“Türkiye’de insanlar günün 2 saat 44 dakikasını sosyal medyada geçiriyor, İnternet kullanıyor.
Bu dünyadaki ortalamanın epey üstünde.
Türkiye’de Youtube 57 milyon 500 bin, Instagram 57 milyon 100 bin, Facebook 34 milyon, X 20 milyon 670 bin kullanıcıya sahip.
Bu açılardan Türkiye dünyada ilk on bir ülke arasında.”
Erişim engeline gidildiğinde, ifade özgürlüğü kısıtlamasının ne kadar yüksek bir nüfusu etkilediği ortaya çıkıyor.
Yeni tehdit: “Etki ajanlığı”
31 Mart seçimlerinden sonra siyasette en çok konuşulan konu “yumuşama ya da normalleşme.”
Ne demek bu?..
Asgari demokratik ölçülere dönmek, en başta yasaklarla ve yolsuzluk iddialarıyla mücadele etmek. Basın ve ifade özgürlüğünde kısıtlamalara son vermek. Hukuk devletine dönmek.
Ancak, ne görüyoruz?..
İnternette erişim engelleri devam ederken, AYM kararları bu alanda da uygulanmazken...
Başımıza şimdi bir de “etki ajanlığı” denilen bir girişim çıkıyor, basın ve ifade özgürlüğünü daha da tehdit edecek bir uygulama.
“Yumuşama ya da normalleşme...”
Bu mu?..
Adı var ama, o yönde henüz bir adım yok, hatta tersine.
Yalçın Doğan kimdir?Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı. 1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor. Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı. Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almancadan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir. |