Yalçın Doğan

13 Temmuz 2016

Atletizmde Avrupa'da "Türk" fırtınası

“Türkiye şampiyonaya 48 atletle katıldı, 15’i devşirme"

Paul Kipkosgei Kemboi, Kenyalı. Bilemediniz.

O artık Polat Arıkan, Türk.

Amsterdam’da geçen hafta düzenlenen Avrupa Atletizm Şampiyonasında “Türk olarak” koşuyor, on bin metrede birinci geliyor, Türkiye’ye altın madalya kazandırıyor. Elde var altın, bir.

Vivian Jemutai, Kenyalı. Bilemediniz.

O artık Yasemin Can, Türk.

Amsterdam’da geçen hafta düzenlenen Avrupa Atletizm Şampiyonasında “Türk olarak” koşuyor, beş bin ve on bin metrede birinci geliyor, Türkiye’ye iki altın madalya kazandırıyor. Elde var altın, ediyor üç.

Yasmani Copello Escobar, Kübalı. Bilemediniz.

Ne hikmetse, adı değişmiyor, ama artık o da Türk.

Amsterdam’da geçen hafta düzenlenen Avrupa Atletizm Şampiyonası'nda “Türk olarak” koşuyor, 400 metre engellide birinci geliyor, Türkiye’ye altın madalya kazandırıyor. Elde var altın, ediyor dört.

Türkiye Avrupa’nın ve dünyanın şaşkın bakışları altında atletizmde başarıdan başarıya koşuyor. Tarihinde görmediği başarıya imza atıyor.

Ve gümüşler

 

Stanley Kiprotick Mukche, Etiyopyalı. Bilemediniz.

O artık Ali Polat, Türk.

Avrupa Atletizm Şampiyonası'nda “Türk olarak” koşuyor, on bin metrede ikinci geliyor, Türkiye’ye gümüş madalya kazandırıyor. Elde var gümüş, bir.

Mike Kipruto Kigen, Kenyalı. Bilemediniz.

O artık Kaan Özbilen, Türk. 

Avrupa Atletizm Şampiyonası'nda “Türk olarak” koşuyor, yarı maratonda ikinci geliyor, Türkiye’ye gümüş madalya kazandırıyor. Elde var gümüş, iki.

Ramil Guliyev, Azerbaycanlı. Bilemediniz.

Ne hikmetse, adı değişmiyor. O artık bir Türk.

Avrupa Atletizm Şampiyonasında “Türk olarak” koşuyor, 200 metre ve 400 metre engellide ikinci geliyor, Türkiye’ye iki gümüş madalya kazandırıyor. Elde var gümüş, dört.

Aras Kaya, Kenyalı. Bilemediniz. 

Ne hikmetse, asıl adı bir yerlerde yok. O artık bir Türk.

Avrupa Atletizm Şampiyonasında “Türk olarak” koşuyor, 3 bin metre engellide ikinci geliyor, Türkiye’ye gümüş madalya kazandırıyor. Elde var gümüş, beş.

Atletizmde tarihi zafer.

 

Toplam on iki madalya

 

“Tarihi zafer” burada noktalanmıyor, devamında bronz madalyalar var.

Dört altın, beş gümüş madalyaya, üç de bronz madalya ekleniyor, etti mi sana, toplamda on iki madalya.

Bizde malum medya avazı çıktığı kadar bağırıyor:

“Amsterdam’da fırtına gibi esiyoruz. Milli atletlerimiz zaferden zafere koşuyor, Türkiye atletizm tarihinde bir rekora imza atıyor, takım halinde Avrupa dördüncüsü oluyoruz.”

“Tarihi zaferi”, yukarıdaki “Türk” atletlerle elde ediyoruz.

Dünya basını da, bizim bu zaferi kıskanıyor ve hiç sıkılmadan bizimle dalga geçiyor:

“Türkiye şampiyonaya 48 atletle katıldı, 15’i devşirme.”

Bizim “milli takımda” yedi Kenya, iki Jamaika, iki Etiyopya, bir Küba, bir Azerbaycan, bir Ukrayna, bir de Güney Afrika kökenli atlet var.

“Milli atletlerimizin” bu muhteşem başarısını Tayyip Erdoğan elbette kaçırmıyor ve onları arayarak, kutluyor. Kutlama resmi açıklamayla aziz halkımızın bilgisine sunuluyor.

Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç görevini yapmış insanların huzuru içinde, “milli atletlerimizle milletçe gurur duyuyoruz”  demekten kendini alamıyor. Haklı, nasıl alsın.

 

Haritada yerimiz

 

Hem Erdoğan, hem Kılıç yerden göğe kadar haklı, geride kalan seksen yılda sadece on iki madalya kazanmış bir atletizm tarihi varken, bugünkü şanlı iktidar ile sporda ve bu arada atletizmde de, akıl almaz bir sıçrama ile sadece tek bir şampiyonada on iki madalya birden kazanıyoruz. Ne kadar övünsek azdır.

Ne var ki, elin oğlu bizi çekemiyor. Örneğin, İngiliz Daily Telegraph gazetesi çok ayıp yazıyor:

“Şimdi Türk kimliği altında yarışan bu devşirme atletler, Türk vatandaşlığına geçmeden önce, belki de haritada Türkiye’nin yerini bile gösteremezlerdi. Devşirme atletlerle madalya kazanmak spor ahlakı ile bağdaşmıyor.”

Hatta, daha ağır ifadeler kullanıyorlar. Mesele basit, kıskançlık diz boyu.

 

Olağanüstü kongre

 

Ancak, iş bu alaylarla kalmayacak gibi. İş sanki ciddiye biniyor.

Uluslararası Atletizm Federasyonları Birliği (IAAF) Aralık ayında olağanüstü toplanıyor. O kongrenin konusu şimdiden belli:

“Vatandaşlık değişimi kötüye kullanılıyor ve bu genel anlamda spora, özel olarak atletizme zarar veriyor. Yarışmaların ruhunu zedeliyor. Bunun önüne geçmemiz gerek.”

IAAF Başkanından diğer yetkililere kadar, Amsterdam sonrası herkesin dilinde “Türkiye’nin devşirme atletlerle kazandığı madalyalar.”

Bu yorumlar bir kaç gün daha böyle devam ederse, başkalarının da sesleri yükselirse, ben şahsen “asrın liderinden”, her zamanki gibi, şöyle tumturaklı bir çıkış bekliyorum:

“Eyyy IAAF, eyyy kendini spor ahlakçısı ilan edenler...Türkiye’nin başarısını hazmedemeyenler... Aziz milletim, gördüğünüz gibi, bizim önümüzü yine kesmek istiyorlar, her alanda kestikleri gibi... Ama, başaramayacaklar.”

Şimdi Erdoğan’ı daha iyi anlıyorum. Üç milyon Suriyeliyi neden Türk vatandaşı yapmak istediği artık açıkça ortada.

Onları seçmen yaparak, başkanlık hesapları filan değil.

Eh, üç milyon Suriyeli arasından uluslararası alanda başarı gösterecek herhalde “üç atlet, beş basketçi, birkaç tenisçi, kürekçi” filan çıkabilir. Vatandaşlık hesabı altında bu ufuk açıcı bakış hiç ihmale gelmez. 

 Böylece IAAF da, diğerleri de, ağızlarının payını almış olur. Seyreyle sen o zaman Erdoğan’ın keyfini.

“Milli takım” dedin mi, orada duracaksın, “ne kadar milli” diye sormak gereksiz, sen madalyalara bak, gerisi aldatmacaymış, boş ver bunları.

Aldatmaca!.. Sanki ilk kez.