Yalçın Doğan

15 Eylül 2018

698 varken “Merkez Bankası Bağımsızlığı” ha...

Tasarrufun yolu köprü, Kanal İstanbul, yollar, yazlık saray gibi büyük yatırımlara ara vermekten geçiyor

-Polislerin kıyafeti,

-İlaç fiyatları,

-Zeytinliklerin aşılanması,

-Fizyoterapi merkezlerinin çalışma usulü,

-Öğrenci bursları,

-Emniyete araç, gereç satın alınması,

-Tütün ve alkol zammı,

-Sel ve su baskınlarına karşı korunma,

gibi inanılmaz ayrıntılardan başlayarak:

-Otoyol ve köprü yapımı,

-Yeni üniversite açma,

-Sporda şiddeti önleme,

-Kamuda işçi ücretleri ve memur aylıklarını belirleme,

gibi biraz daha geniş kararlar üzerinden devam edersek:

-Bütçeyi hazırlamaya,

-Yeni vergi getirmeye,

-Uluslararası anlaşmalara karar vermeye,

-Tarım reformuna,

-İstediği zaman seçimleri yenilemeye,

-Dış politikaya,

-OHAL ilanına,

ve daha bir sürü genelde, ayrıntıda bir ülke yönetiminin gerektirdiği uygulamalar açısından akla ne geliyorsa,

her türlü kararı Tayyip Erdoğan tek başına alacak ve fakat “bağımsız olduğu için Merkez Bankası’nın yükselttiği faizlere karışmayacak”!..

 Hatta, o kadar karışmayacak ki, Merkez Bankası faizleri “kendi iradesi ile” yükseltmiş olduğu için biz “Sayın bağımsız Merkez Bankası, diyerek, bu bağımsızlık karşısında ceketlerimizi ilikleyeceğiz”!..

Ya bilgisizlik ya çarpıtma ya da “yaranma” psikolojisi!..

Ya ekonomik analiz?.. O hak getire!..

O ünlü kararname

Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildikten sonra, seçimin ardından yayınlanan ilk KHK 698 sayılı KHK.

Orada Cumhurbaşkanının yetkileri sıralanıyor, pek çok yasaya gönderme yapılıyor. Benim yukarıda bazı örneklerini aktardığım yetkiler o KHK’da yer alıyor.

Adı üstünde zaten, “Cumhurbaşkanlığı sistemi”.

Bütün bu yetkilerini kullanırken, Cumhurbaşkanı sorumsuz. O kararları verirken, “neden verdin, nasıl verdin, amacın ne, bu yanlış, bu doğru” gibi sorgulama hakkı yok. Hiç kimsede olmadığı gibi, Meclis’te bile yok.

Bütün bu yetkilerle donatılmış, dünyada eşi, benzeri bulunmayan “denetim ve denge” (check and balances) mekanizmasından yoksun böyle bir sistemde Merkez Bankası faizlerde müthiş bir artışa gidiyor ve “kararını bağımsız” alıyor!.. Yok ya!.. Ciddi misiniz?..

Hala, “Merkez Bankası bağımsız karar aldı” demek en hafif deyimle “ayıp” ve herkesi kandırmaya çalışmaktan öte bir anlam taşımıyor.

‘Reis’e’ desteğin iki yolu

Dün yazılı medyayı tarıyorum. İki nokta dikkatimi çekiyor.

1-Yandaş medya faizlerin dramatik yükseliş haberini neredeyse “saklamak” telaşıyla birinci sayfaların dibine yerleştiriyor.

Bir ülkede faizler bir anda yüzde 35 oranında arttırılarak, yüzde 17.75’ten yüzde 24’e çekiliyor ki, bu artış o ülkenin bir seferde gördüğü en yüksek artış, halen dünyada Venezuella’dan sonra dünyadaki en yüksek ikinci faiz oranı, bu sanki önemsenmiyor gibi.

Neden?

a)Çünkü, bu ölçüde yüksek faizin sonuçları, hele de enflasyon yükselirken, ekonomik durgunluğa yol açabilecek türde. Ne var ki, şu anda gerekli ve çok ciddi bir adım.

b)Ayrıca malum, “Reis” faizlerin artışına karşı, ne de olsa, “faiz haramdır” gibi, ekonomiyle uzak yakın ilgisi olmayan, ideolojik bir takıntının eseri.

Faizlerin yükseldiğini manşetlerden duyurup, “Reis’i” kızdırmanın şimdi ne alemi var?

2-Bu artışın “Reis’in kararı olmadığını” savunmak amacıyla, köşelerde “Merkez Bankası bağımsızdır” tezini kahramanca savunmak olayın tamamlayıcı adımı.

Ayıp be!..

Elin oğlu Londra’dan yazmış

Bizim medya pek çok uygulamayı yansıtırken yaptığı gibi, bu sefer de sınıfta çakıyor. Aslında şaşacak bir şey yok.

Ancak, şu var.

Yabancı basın ta uzaklardan olayı yorumlarken bir bilgi aktarıyor. Berat Albayrak’ın bir süre önce, Londra’da faiz artışı için Erdoğan’ı ikna ettiğini” öne sürüyor.

Bu bilgi doğru da olabilir, yanlış da.

Bununla birlikte, elin oğlu bile farkında ki, faizlerin yükseleceğinden Erdoğan’ın buz gibi haberi var. Yani, “Merkez Bankası bağımsız değil”.

Erdoğan ses çıkartamıyor, çünkü TL karşısında doları aşağı çekmenin kaçınılmaz araçlarından biri faizleri arttırmak.

Her kararda mutlaka “Reis’i kollamak” ana ilke olunca, her türlü çarpıtma “mubah” sayılıyor.

İlle de tasarruf

Haberlerde ve köşelerde eksik olan çok önemli bir ekonomik bilgiyi vurgulamak gerek:

Tek başına faizleri yükseltmek yetmiyor. Buna sıkı maliye politikasının eşlik etmesi şart. Yani, çok ciddi tasarruf. Bunun da şartı köprü, Kanal İstanbul, yollar, yazlık saray gibi büyük yatırımlara ara vermekten geçiyor.

İnsanlar zaten yükselen fiyatlardan dolayı ister istemez tasarrufa gidiyor, zorunlu olarak.

Mesele devletin tasarrufu, hala eksik olan o.