Yalçın Doğan

25 Nisan 2017

13 Numaralı Forma: Erdoğan...

Yıllarca sol ile muhafazakarlar arasında gidip gelen Fransa, şimdi alışılmışın dışına çıkıyor

Ayhan, Yiğit, Oral, Değer, Güngör ve Erdoğan...

1950’lerin başından itibaren fırtına gibi esen Galatasaray voleybol takımı.

Hele de 1954, 55’lerde bu takım aynı zamanda tam kadro halinde voleybol milli takımı.

Soy isimleriyle söylersek, Ayhan Demir, Yiğit Ayaşlıoğlu, Oral Yılmaz, Değer Eraybar, Güngör Demirbaş, ayrıca Sinan Erdem’i de eklemek gerek ve Erdoğan Teziç.

13 numaralı formasıyla, hem Galatasaray’da, hem milli takımda uzun süre voleybol oynayan Erdoğan Teziç, ne yazık ki, iki gün önce aramızdan ayrılıyor. O efsane takımdan bugün hayatta kalan sadece Oral Yılmaz.

Teziç 1950’lerde voleybolda ne kadar efsane ise, 1960’lardan sonra da, yine efsane, bu kez anayasa profesörü olarak.

Anayasa hukuku ile ilgili ne zaman bir sorun varsa, ilk aradığım isimlerin başında Erdoğan Hoca geliyor. Tam bir hoca titizliği ile konuyu enine boyuna anlatıyor.

İster üniversitede hoca olarak, ister YÖK Başkanı olarak, insanlarla kurduğu diyalog imrenilecek türde. Ne de olsa, “katıksız sporcu ruhu”.

Her zamanki gibi, mantıklı, makul, Cumhuriyetçi ve demokrasiye bağlı bir anayasa hocası.

Çağdaş bir bilim adamı.

Teziç ve referandum

 

Son konuşmamız bundan yirmi gün kadar önce. Referandum üzerine.

“Hayır” çıkma olasılığının yüksek olduğunu vurguluyor ve fakat ekliyor:

“Ancak, dürüst bir seçim olması koşuluyla. Bu anayasa kabul edilse bile, Türkiye uzun süre böyle bir rejimle yönetilemez, sonunda yine parlamenter rejime dönülür”.

Çok uzun konuşamıyoruz, “hasta olduğunu” söylüyor.

Yine de, bu kadar kısa süre içinde çok değerli bir ismin daha yokluğunu ve acısını hissedeceğim aklımının ucundan geçmiyor.

Hem Türkiye Cumhuriyeti Liyakat Ödülü, hem Fransa Legion d’Honneur ki, Fransa’nın en yüksek onur ödülünün sahibi.

Öyle “onurlu” ki, Fransa Meclisi Ermeni Soykırımı İnkar Yasasını kabul edince, Fransızlara ödülünü geri veriyor.

Türkiye çok değerli bir bilim adamını, ben yakın bir dostumu yitiriyorum.

Türkiye gelmiş geçmiş en demokratik, en çağdaş anayasaya, 1961 Anayasasına hem de genç yaşında imzasını atmış bir bilim adamını kaybediyor.

1961 Anayasasını hazırlayan o yıllarda uluslararası üne sahip, dev gibi bilim adamlarının yanında, genç bir hoca olarak.

Elveda Erdoğan Hocam, elveda...

 

Ya Fransa

 

Ve Fransa Cumhurbaşkanlığı seçimleri... Çok ayrı bir konu.

Ben “anket” diye buna derim.

Fransa’da Cumhurbaşkanlığı seçimleri için on bir aday yarışıyor. Orada da “anketler” yapılıyor. Ve anketlerin çoğu aynı noktada birleşiyor:

“İlk turda merkezin bağımsız adayı Emmanuel Macron ile aşırı sağcı Marine Le Pen çıkar. İkinci turda Macron Cumhurbaşkanı seçilir”.

Anketlerin ilk sonucu, tahmin ettikleri gibi çıkıyor. Macron ve Le Pen ilk turu kazanıyor. Haftaya pazar ikinci turda ikisi yarışıyor.

Bizim anketçilerin kulakları çınlasın.

İki adaya gelince...

Macron: Rakipleri tarafından “vahşi kapitalizmin temsilcisi” olarak eleştiriliyor. İki yüz yılı aşkın süredir Avrupa’da ve Amerika’da finans dünyasının en büyük temsilcilerinden Rothschild Hanedanında banker olarak çalıştığı için sürekli “büyük sermayenin adamı” olarak niteleniyor.

Eleştirilerin ötesinde, dışa açık bir ekonomiyi, Avrupa Birliğini savunuyor, reformist, felsefe mezunu, piyano çalan, sosyalistlerin yanında politik tecrübeden geçen genç bir politikacı.

“Merkezde” odaklanan Macron seçimde Fransa Solunu kendine çekiyor. Fransa Solu çok uzun yıllar sonra böylesine ağır bir yenilgi alıyor, adayları yüzde 6.2 oyla ikinci tura bile kalamıyor.

Le Pen: Aşırı sağcı olmakla birlikte, son bir yıldır ırkçılık söylemlerini neredeyse siliyor, hatta bunları dile getirenleri partiden ihraç ediyor.

Aynı nedenle babası Le Pen’i bile partiden ihraç ediyor.

Oysa, partisi “Ulusal Cephe’nin” kurucusu babası.

Eskiden beri partisinin karşı olduğu kürtajı kabul ettiği gibi, idam cezasına verdiği desteği de kaldırıyor.

Asıl mesleği avukatlık. Avrupa Parlementosu milletvekili olarak, o parlamentonun en etkin ikinci milletvekili olarak anılıyor.

 

Biri 39, diğeri 48 yaşında

 

Fransa’nın yeni Cumhurbaşkanı ya 39 ya da 48 yaşında olacak.

Macron 1977 doğumlu, halen 39 yaşında.

Le Pen 1969 doğumlu, 48 yaşında.

Fransa gibi lider bir ülkeyi yönetmeye aday iki isim de, siyasal görüşleri ne olursa olsun, çok genç insanlar. Darısı bizim başımıza.

Yıllarca sol ile muhafazakarlar arasında gidip gelen Fransa, şimdi alışılmışın dışına çıkıyor.

Ya merkez ya aşırı sağ.

Anketlere göre, şans yüzde 62 ile Macron lehinde.