Vedat Özdan

16 Mart 2012

Petrol fiyatlarındaki artış talep kaynaklı mı?

Yer küremizde günde yaklaşık 90 milyon varil petrol tüketiliyor. Önümüzdeki 20 yıl içinde bu rakamın özellikle...

 

Yer küremizde günde yaklaşık 90 milyon varil petrol tüketiliyor. Önümüzdeki 20 yıl içinde bu rakamın özellikle Çin kaynaklı talep artışı nedeniyle günde 100 milyon varile çıkması bekleniyor.

Cari açık veren bir ülkeyiz ve bunun en önemli nedeni petrole bağımlı bir ülke olmamız. Petrol fiyatları Aralık ayından bu yana yüzde 20 artı. Halen vadeli işlemler piyasasında “brent” petrolü 125 dolardan işlem görüyor. Peki neden?

Uluslararası Enerji Ajansı (International Energy Agency) önceki gün Mart Ayı Petrol Piyasası Raporu’nu yayımladı. Tespitler ilginç.

Rapora göre petrol arzında çok ciddi bir azalma var. Bunun en önemli nedeni İran.

İran, halen dünyanın en büyük dördüncü petrol üreticisi.  OPEC ülkeleri arasında da Suudi Arabistan’dan sonraki ikinci büyük petrol üreticisi.

Rapora göre İran petrol üretimi Şubat ayında günde 3 milyon varilden 50 bin varile düşmüş. Bu rakam 2002 yılından bu yana İran’daki en düşük üretim miktarı demek. Yani İran’ın petrol üretimi son 10 yılın en düşük düzeyinde.

Ajans raporuna göre OECD ülkelerindeki endüstriyel petrol stoku son 5 yılının ortalamasının altında. OPEC üyesi olmayan Suriye, Yemen ve Sudan çıkışlı petrol arzında da azalma var.

2011 yılında küresel büyüme yüzde 3,8’di, 2012 yılında yüzde 3,3 olacağı tahmin ediliyor. Bu nedenle dünya petrol talebinde 2012 yılı için sadece günde 800 bin varillik bir artış öngörülüyor. Açıkçası son 3 aydaki anormal artışın nedeni talep kökenli değil.

En önemli etken İran’a askeri müdahale yapılabileceğine dair çıkarılan ABD ve İsrail kökenli haberler.

Ocak ayında AB ülkelerinin İran’dan petrol ithalatını durdurmaya yönelik aldıkları karar da çok önemli bir başka etken. Çünkü İran petrolünün yüzde 90’ı AB ülkelerine ihraç ediliyor. İran, en fazla petrolü Çin’den sonra AB’ye ihraç ediyor.

Ayrıca İran’ın Hürmüz Boğazı’nı kapatma tehdidi de çok önemli. Çünkü dünya petrol trafiğinin yüzde 20’si Hürmüz Boğazı’ndan geçiyor.

Özetle, fiyat artışının kökeninde ABD ve AB kökenli ve adım adım ambargoya dönüşen ticaret kısıtlamaları ve biraz da manüpilatif savaş riski söylemleri var.

Malum, 2012 yılında ABD ve Fransa’da, 2013 yılındaysa Almanya’da seçimler var. Başkanlığa adayken İran’la diyalog kuracağım diyen Obama seçimler yaklaşınca İsrail en büyük müttefikimizdir diyerek, İran’ı vurmaya kadar gidebilecek sert bir söylem kullanmaya başladı. Hatırlayın seçimlerden hemen sonraki Obama; Suudi Kralı Abdullah ile tokalaşırken elini öpecek kadar fazla eğilen, İran’ın nevruzunu kutlayan, İstanbul’da öğrencilerle buluştuğu sırada ezan okunduğu için konuşmasına ara veren, müslüman ülkelerde herkesi “selamın aleyküm” diye selamlayan bir başkandı.

Dış ticaret açığı ABD ekonomisinin en önemli sorunu. ABD ekonomisi halen kırılgan ve Obama’nın İran konusundaki bu söylem değişikliği en başta ABD dış ticaret açığını artırıyor. O nedenle başkanlık seçimlerinde daha çok Yahudi lobisinin desteğini hedefleyen bir iç politika manevrası olarak değerlendirilmesi gereken bu söylem değişikliğine çok fazla itibar etmemek lazım. Ancak AB’in “ambargosu” çok önemli ve somut.

Kısaca petrol fiyatlarındaki artışın nedeni talep kaynaklı değil ve 2012 yılı için yukarıya doğru sert bir çıkışı gerektirecek ciddi hiçbir makro gerekçe yok.