Kriz tecrübesinden biliyoruz ki yatırım bankacılığı faaliyeti, yüksek bonuslar alabilmek amacıyla yöneticilerin çok büyük riskler almasına neden oluyor.
Fiyatların yükseleceği beklentisine göre alınan pozisyonlar yeterli talep olmayınca büyük zararlara yol açıyor. Bu tür faaliyetler, bankaların normal mevduat toplama ve kredi verme fonksiyonlarını da olumsuz etkiliyor. Sonuçta, şişman kedilerin kişisel çıkarları nedeniyle aldıkları riskler, tüm ekonomik faaliyeti kilitleyebiliyor.
Çerçevesi tartışılan yeni sistem, bu sorunu önlemek amacıyla bankaları münhasıran ticari bankacılığa doğru kaydırmayı hedef alıyor.
Mükellef finanse ediyor, 'şişman kedi' kazanıyor, Obama kaybediyor!
Küresel kriz sırasında zora düşen ve batan bankalar yatırım bankalarıydı.
Aracılık faaliyet izni alan bir banka, piyasalarda müşterisinin adı ve hesabına işlem yapar. Ancak yatırım bankaları kendi paralarıyla kendi nam ve hespalarına da işlem yapabiliyor. Buna “proprietary trading” deniyor.
18 aydır, yatırım bankacılığı yapan bankalar ABD’de devletten destek alıyordu. 18 aydır bu bankalara, ki bunların yöneticilerine Obama “şişman kedi” diye hitap etti, vergi mükelleflerinin parasıyla yardım yapılıyor. Bu banka yöneticileri de sanki küresel kriz hiç olmamış gibi yüksek risk alarak “proprietary trading” yapıyor ve yüksek bonuslar alıyorlar.
Bir yıldır başkanlık yapan Obama, geçen hafta Salı günü Massachusetts eyelatinde seçimleri kaybetti. Sonbaharda da Kongre ve Senato seçimleri var.
Obama’nın herkesi kapsayan sağlık sigortası reformuna vergi mükellefleri tarafından verilen tepkileri hatırlayın.
O nedenle Obama, “kızgın mükellef tepkisini” bundan sonra daha fazla dikkate almak zorunda.
Obama ne dedi, kiminle kavgaya hazır olduğunu söyledi?
Obama’nın söylediği şuydu: “Mevduat kabul eden bankalar bundan böyle hedge fon, finansal ortaklık fonu (private equity funds) sahibi olamayacaklar ve kendi nam ve hesaplarına menkul kıymet ve türev ürün alım – satımı yapamayacaklar (proprietary trading).”
Yani, vergi mükelleflerinin parasıyla iflastan kurtarılan bankalar artık aşırı risk alamayacaklar.
Proprietary trading yaparak irileşen, daha teknik tabirle “iflasına izin verilemeyecek kadar büyüyen” bankaların bir kez daha vergi mükelleflerini rehin alması, bu yolla önlenmiş olacak. Dahası, bankalar başka bankaları da satın alamayacak.
Ya ticari bankacılık, ya yatırım bankacılığı?
Obama’nın kavgası esasen mevduat bankalaıryla değil. Açıklanan önlemler, mevduat toplayan, kredi veren ve aracılık işlemi yapan bankaları doğrudan ilgilendirmiyor. Ancak aynı banka proprietary trading de yapıyorsa, plan yasalaşınca yapamayacak. Yani bir banka hem ticaret, hem de yatırım bankacılığını aynı çatı altında yapamayacak.
Büyük buhranda da aynısı yapılmamış mıydı?
1929 yılında yaşanan Büyük Buhran sırasında da ABD’de yeni bir bankacılık kanunu yürürlüğe girmişti. Kanun, spekülatif işlemleri yasaklıyor; bankaların sadece müşterileri adına ve hesabına işlem yapmasına izin veriyor; kendi ad ve hesabına işlem yapmasını ise yasaklıyordu. 1999 yılında bu kanunda değişiklik yapılmış ve ticari bankalara yatırım bankacılığı da yapma izni verilmişti. Şimdi "geriye mi dönüyoruz" deniliyor.
İflasına izin verilmeyecek kadar büyük ne demek?
Literatüre giren yeni bir kısaltmayı da okuyucumuzla paylaşalım: TBTF.
Yani, Too Big To Fail. “İflasına izin verilmeyecek kadar büyük” demek.
Tabir; beraberinde tüm finansal sistemi alaşağı edecek kadar büyük bankalar için kullanılıyor.
Obama planı, iflaslarına izin verilemediği için vergi mükellefini rehin alan yatırım bankalarını küçültmeyi hedef alıyor.
Wall Street mi, Main Street mi?
Main Street (Washington) ve Wall Street (New York) bizim Ankara ve İstanbul gibidir. Birisi devleti, diğer de özel sektörü (özellikle de finans sektörünü) temsil eder. İki kutuplu Amerika derken akla bu iki cadde gelir.
Obama’nın tehditkâr planı Main Street kökenlidir, hedefi Wall Street’tir. Amacı, somut hiçbir dayanağı olmadığı halde kriz öncesine dönmüş olan küresel risk iştahına dur demektir.
Planın Kongre’de oylanması sırasında bu iki cadde farklı lobi ve kulis çalışmaları yapacaktır.
Bakalım kim galip gelecek ?
Plana piyasalar nasıl tepki verdi?
Obama’nın sert çıkışından sonra borsalar haftayı büyük düşüşlerle kapandı. Dow Jones yüzde 4.1, S&P 500 yüzde 3.9, Nasdaq yüzde 3.6 değer kaybetti.
FTSEurofirst 300 endeksi yüzde 1.3, MSCI yüzde 0.6 düştü.
Petrol, endüstri hammadesi tüm emtia fiyatları, tarımsal ürün fiyatları ve kıymetli maden fiyatları (altın, platin ve paladyum) ciddi düşüşler kaydetti.
Analistler ne diyor?
İnsanlar başlangıçta şoke oldu, ama bunun ne zaman yürürlüğe gireceği ve uygulamaya başlayacağı henüz belli değil.
Çok ciddi bir belirsizlik var.
Detaylar belli oluncaya kadar bu konu piyasalarda ciddi bir risk unsuru olarak kalır.
Banka kârlarını düşürücü ve ekonomik aktiviteyi daraltıcı bir öneri.
Bono piyasasının işine yarayacak bir öneri.
Çin’in ve ABD’nin peş peşe banka kredilerini daraltıcı önlemler alması büyümeyi olumsuz etkileyecektir.
Emtia talebi düşecektir.
Dünyada riskten kaçınmayı artıracak bir aksiyon.
Plan en çok kimi etkileyecek?
Söylenen o ki bu plan Kongre'den onay alırsa, bundan en fazla Goldman Sachs etkilenecek. Sonra Morgan Stanley ve JP Morgan. Bu üç banka yatırım bankacılığının, yani proprietary trading’in en büyük oyuncuları.
Goldman Sachs enerji ve emtia piyasalarında hemen hemen en büyük oyuncu. Her gün milyonlarca dolarlık işlem yapıyor. Morgan Stanley de öyle. Her ikisinin de commodty desk’leri çok büyük ve birçok emtia için bu iki banka piyasa yapıcısı pozisyonunda.
Sektör standardı olarak her bankanın kendi parasıyla yaptığı işlemler nedeniyle taşıdığı günlük riski açıklaması gerekiyor. Goldman Sachs’ın günlük riski 40 milyon dolar. Morgan Stanley’inki 33 milyon dolar. JP Morgan’ın ki 30 milyon dolar.
Duyuyoruz ki JP Morgan emtia piyasalarında daha aktif olabilmek için RBS Sempra’yı satın almak üzere. İlginçtir bu sayede çok daha fazla proprietary trading yapmaya hazırlanıyorlardı.
Hatırlayın Barclays Capital kriz sonrasında batan Lehman Brothers’ı (ABD oprasyonunu), Deutsche Bank’ı ve Credit Suisse’i satın almıştı.
Ve biliyoruz ki öteden beri de Barclays Capital’in gözü Goldman Sachs ve JP Morgan’da.
Bakalım ne olacak ?
AB, Obama planına nasıl tepki verdi?
Almanya, Fransa, İspanya ve İngiltere maliye ve ekonomi bakanlıklarından yapılan açıklamalardan anlaşılıyor ki, tabu olarak görünen bankacılık faaliyetlerinin sınırlanması meselesinin bu şekilde tartışmaya açılması faydalı bulunmuş.
Avrupa Obama’ya destek veriyor.
Ancak yapılan açıklamalarda, bankacılık faaliyetlerini regüle etmenin zor olduğu, bazı faaliyetleri yasaklamanın ve ayırmanın zor olacağı ve her ülkenin kendi öznel durumuna göre önlem alması gerektiği de söyleniyor.
Almanya, bu yıl yapılacak olan G-20 toplantılarının birinde (nisanda Washington veya haziranda Seul’de) kendi önerisini de tartışmaya açacak.
Şubat ayında yapılacak G-20 yardımcılar toplantısından, bankalara yönelik yeni bir vergi tavsiyesi çıkabileceğini daha önce yazmıştık.
G-20’nin koordine ettiği Finansal İstikrar Komitesi de (Financial Stability Board) bankaların büyüklüğünü ve ticari faaliyetlerini sınırlayan Obama planını memnuniyetle karşıladıklarını açıkladı.
Komite Obama planına TBTF çerçevesinde ciddi bir öneri olarak bakıyor.
Ancak komitenin, sermaye yeterlilik rasyolarının artırılması, daha iyi gözetim ve denetim yapılması, faaliyetlere kaldıraç sınırı getirilmesi gibi kendi önerileri de var
Komite de kendi önerilerini yapılacak G-20 toplantısına taşıyacak.
Obama’nın planıyla başlayan tartışmaların bankacılık sektörüyle ilgili yeni bir uluslalarası kurallar ve anlaşmalar sistemine doğru gideceği kesin.
Şunu söyleyebiliriz ki, yeni uluslararası finansal mimarinin taslakları oluşmaya başladı.
Ancak plan, kolay para kazananların moralini de bir hayli bozdu.
O nedenle piyasalarda büyük riskler haftaya da devam edebilir.
Haftaya hazırlıklı başlayın diye pazar günü de yazalım dedik...