Vedat Özdan

15 Eylül 2011

İstanbul Deklarasyonu hangi konulara vurgu yaptı?

Panelist olarak katıldığımız toplantıda konuşmamız şu önerilerle bitmişti:


Panelist olarak katıldığımız toplantıda konuşmamız şu önerilerle bitmişti:

“Peki, ne yapmalı?
1.B20, büyümeyi vuran genişlemeci politikalara daha önceki G20 zirvelerinde taahhüt edildiği gibi son verilmesinin önemine vurgu yapmalıdır.
2.Finansal piyasaları gözeten otoritelerin çok daha hızlı hareket etmeleri ve caydırıcı tedbirler almaları sağlanmalıdır.
3.Emtia piyasaları da izlenmeli ve piyasa çarpıklıklarına hızla reaksiyon verilmelidir. Bu anlamda G20’nin gözü başta LME olmak üzere tüm organize emtia piyasalarında olmalı ve suni olarak yaratılan arz darboğazının tüketicileri vurmasına engel olunmalıdır. 
4.Tezgahüstü piyasaları (OTC) ve vadeli işlemler piyasalarının entegrasyonu sağlanmalı, güvenilir veri ve bilgi akışı herkese ve aynı zamanda temin edilmeli; emtialara yönelik türev enstrümanlarla ilgili olarak küresel ölçekte net pozisyonlara hem kümülatif olarak, hem de yatırımcı bazında sınır getirilmelidir.
5.Bernanke’nin Temmuz ayında yaptığı konuşma Libor’un daha uzunca bir süre düşük kalacağını ima etmiştir. Bu nedenle piyasayı bozan arbitraj olanağı uzunca bir süre reel sektörü ve tüketicileri vurmaya devam edecektir. Bu çarpıklığa son vermek üzere “Financial Deal” yoluyla reel sektöre daha yüksek primle hammadde satışı caydırılmalıdır. Bunun için öncelikle “cost of carry”yi artıracak önlemler alınmalıdır.
6.Bankaların asıl fonksiyonları olan aracılık faaliyetine dönmeleri ve sadece müşterileri adına ve hesabına işlem yapmaları sağlanmalı; bu yapılamayacaksa, en azından bu yolla elde edebilecekleri gelir, operasyonel gelirlerinin belli bir yüzdesiyle sınırlandırılmalıdır.”

İstanbul Deklarasyonu’nda ne dendi?

Yazımızın buradan sonraki kısmı deklarasyonun özetidir:
“Küresel bir çözüm için yeni ve yenilikçi bir bakış açısına ihtiyaç var. Özellikle gıda ve enerji fiyatlarındaki fiyat artışı ve dalgalanma, küresel krizden çıkışta yeni risklere ve belirsizliklere yol açarak, yeni yatırımları ve böylece de arz kapasitesindeki artışı sınırlıyor. 
2000’li yıllarda başlayan fiyat artışları ile kriz sonrasında gözlenen fiyatlardaki dalgalanmanın birbirinden bağımsız değerlendirilmesi gerekiyor.  Özellikle Asya’dan gelen talep artışı uzun dönemli fiyat artışının en önemli nedeni. 
Küresel büyümedeki belirsizlik, dalgalanmanın önemli nedenlerinden birisi. Büyümeyle ilgili negatif ve pozitif haberler emtia fiyatlarına hemen yansıyor. Emtialar küresel ölçekte ticarete konu olurken, politikalar ve regülasyonlar ülkesel kalıyor. Koordinasyonsuzluk, piyasalara dalgalanma şeklinde yansıyor.

Sorun sadece spekülasyon değil 

Piyasalardaki arz ve talep koşullarında gözlenen değişim, emtia fiyatlarındaki artış ve dalgalanmanın en önemli nedeni. Spekülasyon ise ikinci öneme sahip. Fiyatlardaki artışın spekülasyondan kaynaklandığına dair yeterli kanıt yok. Ancak spekülatörlerin de etkisi ihmal edilmemeli. 
Küresel büyümenin kompozisyonu değişti. Yükselen piyasa ekonomileri, dünya ekonomisinde büyümenin motoru oldu. Bu ülkeler gelişmelerinin emtia yaygın kullanım aşamasındalar. Sanayileşmek ve alt yapı açıklarını kapatmak için daha çok emtiaya ihtiyaç duyuyorlar. Bu aşamada spekülasyondan ziyade, piyasa temellerine odaklanmak gerekiyor.

Şeffaflığı artırmalı ve uzun dönemli bakış açısına sahip olunmalı

Aşırı fiyat dalgalanması belirsizliği artırıyor. Şeffaflık olmayınca belirsizlik daha da artıyor. Bu da fiyatların aşırı dalgalanmasına yol açıyor. Emtialarda arz ve talep koşullarındaki değişimlere ilişkin güvenilir uluslararası veri akışının olmayışı fiyat oluşumunu bozuyor. Emtia stoklarının düzeyine dair doğru ve zamanında akan enformasyona ihtiyaç var. 

Emtia fiyatları arasında korelasyon var

Emtia fiyatları birbirleriyle yakından bağlantılı. Birinin fiyatı diğerine, ya üretim ya da taşıma maliyeti yoluyla bağlı. Uluslararası ticarete konu emtialarda tüketici ve üretici ülkelerin ulusal paralarının değerindeki değişimler de fiyatları etkiliyor. Bu anlamda her emtianın fiyatı aynı dinamiklerle oluşmuyor. Entegre bir bakış açısıyla politika oluştururken her emtianın kendi özgü dinamiklerine bakılmalı.  

Piyasanın kötüye kullanımını caydırıcı bir mevzuat çerçevesi oluşturulmalı

Emtia piyasaları için harmonize bir mevzuat yok. Bazı piyasalar için mevzuat dahi yok. Emtia piyasalarında ve finansal piyasalarda piyasanın kötüye kullanımını ve fiyat manipülasyonlarını önleyici temel kurallar geliştirilmeli.  Bazı emtialarda caydırıcı mevzuat oluşturulmalı ve “financial deals” ve “proprietary deals” yapanlar dahil, kötü niyetlileri hedef alınmalıdır.  
 

Diğer

G20, hammaddelerin ihracatı ve ithalatını elinde tutan ülkelerin Dünya Ticaret Örgütü kurallarına uymalarını sağlamalı. Bu yolla uzun dönemde etin ve istikrarlı kurallarla yatırım ve ticaret ortamının önü açılmalı.
Politik ve sosyal gerçekliklerin el verdiği ölçüde fiyat sübvansiyonları kaldırılmalı. 
Fiyat oynaklığını azaltmak için emtia arzı ve stokları artırmalı. Bu amaçla iş ortamı, siyasi ve kurumsal çerçeve iyileştirilmeli.
Özellikle gıda ve petrolde, emtia fiyatlarının artması ve dalgalanması yoksul ülkeleri daha fazla vuruyor ve bu ülkelerde sosyal tansiyonun artmasına yol açıyor. Piyasa mekanizmasının bu ülkelerdeki sorunları çözmesi mümkün değil. G20 bu ülkeleri gözetmeli.”
Özetle G20 Özel Sektör Toplantısı sonucunda kaleme alınan İstanbul Deklarasyonu böyle. İstanbul Deklarasyonu’nun iki önemli çalışmadan ziyadesiyle etkilendiğini vurgulayarak bitirelim. Bunlar:
1) “Policy actions to mitigate the impact of highly volatile prices and incomes on commoditydependentcountries, and to facilitate value addition and greater participation in commodity value chains by commodity-producing countries”, Trade and Development Board, Trade and Development Commission, Multi-year Expert Meeting on Commodities and Development, Third session, Geneva, , Item 4 of the provisional agenda. UNCTAD, 23–25 March 2011.
2)“Global Commodity Markets – Price Volatility and Financialisation”, Alexandra Dwyer, George Gardner and Thomas Williams, Reserve Bank of Australia, Bulletin - JUNE Quarter 2011.
Yazı dizimiz burada sona erdi. 
İlginiz için teşekkür ederiz.