Önce,“temporary injunction” (bir tür yürütmeyi durdurma kararı) talebiyle Alman Anayasa Mahkemesi’ne gelen ESM’nin akıbetiyle iligli son durumu paylaşalım.
ESM, avro kullanan ülkeler için kurulması planlanan daimi bir kurtarma fonu. ESM’in geçici versiyonu olan ve 1 Temmuz tarihinde ömrünü tamamlayan EFSF’in yerine geçmek üzere,aynı tarihte yürürlüğe girmesi gerekiyordu. ESM’in kabulüne ilişkin yasa 29 Haziran’da Alman Parlamentosu’nda kabul edilmişti. Ancak Alman Anayasa Mahkemesi’nin talebi üzerine Alman Cumhurbaşkanıtarafından imzalanmadığı için 1 Temmuz’dayürürlüğe giremedi. Böylece, Avro Bölgesi” ne geçici, ne de kalıcı bir kurtarma fonu olmaksızın krizle baş başa kalmış oldu.
2 Temmuz tarihinde Alman Anayasa Mahkemesi ESM’le ilgili kararını 10 Temmuz’da vereceğiniaçıklamıştı, ancak 10 Temmuz’da nihai karar çıkmadı. Anayasa Mahkemesi, “kısıtlı bir zaman içinde verilecek bir kararın avroyu kurtarma çabalarını boşa çıkarabileceğini ve kararınpiyasaları çok olumsuz etkileyebileceğini” gerekçe göstererek, karar açıklamadı. Mahkeme, kararını çabuk açıklamasını sağlamaya yönelik kamuoyu “baskısının” artması üzerine, 15 Temmuz günü konuyla ilgili kararını 12 Eylül günü vereceğini açıkladı.
Fed ne dedi?
Bir önceki “Açık Piyasa Komitesi”toplantısı sonrasında Fed, ABD ekonomisi için “ılımlı genişleme” tabirini kullanmışken, Çarşamba günkü toplantı sonrasında“muayyen yavaşlama” tabirini kullandı.
Fed, beklentilerin aksine yine “Q3” tabir edilen ilave parasal genişleme kararı almadı. Ancak “gerekirse destekleyici önlemler almaya hazırız”dedi. Bu anlamda Q3 bekleyenler, 12 – 13 Eylül tarihinde yapılacak bir sonraki ECB toplantısınakadar hayallerini ertelemek zorunda kaldı.
Fed ayrıca faiz artırırımına başlamak için “geç 2014” ifadesini yineledi. Bu nedenle faiz artırım kararının 2015’e kadar ertelenebileceğini düşünenler de yanılmış oldu.
Bir tespit: ABD’de işsizlik oranı yüzde 8,2. Fed,ABD başkanlık seçimlerine kadar bu oranın düşmesini istiyor.Ama işsizlik oranı,maalesef arzu edilen hızda düşmüyor. Fed bu durumdan çok rahatsız. Çünkü Fed, gevşek para politikasının (düşük faiz, operational twist vs.) büyümeyi artırmakta ve işsizilik oranınınıdüşürmekte,daha etkin olacağını düşünüyordu..
ABD ekonomisi ikinci çeyrekte sadece yüzde 1,5 büyüdü. Büyümedeki muayyen yavaşlamanın en önemli dış nedeni, Avrupa borç krizinin giderek derinleşmesi.
ECB toplantısı öncesinde neler olmuştu?
ECB başkanı Draghi geçen hafta Londra’da “avroyu kurtarmak için ne gerekiyorsa onu yapacağız” demişti. Piyasa yorumcuları bu açıklamayı, “ECB, İtalya ve İspanya tahvillerini satın almaya başlayacak”diye yorumlamış ve ECB’den bu yönde bir aksiyon gelmemesi halinde, bunun piyasaları hayal kırıklığına uğratacağını iddia etmişti.
ECB’nin görevi, krizin nedenleri ve çözüm yoluyla ilgili Merkel’in görüşlerini bu köşede etraflıca yazmıştık. Önceki gün (Çarşamba) Almanya Merkez Bankası Başkanı Weidmann’dan şöyle bir açıklama gelmişti. "ECB’de bizim sözümüz daha fazla geçer."Aynı gün Almanya Ekonomi Bakanı Philipp Rösler’den de benzer açıklamalar gelmişti. Sorunlu ülkelerin borçlanma maliyetlerinin düşürülmesinin, bu ülkeler üzerindeki reform baskısını azaltacağını söyleyen Rösler "ECB’nin ana görevi olan fiyat istikrarına odaklanmaya devam etmesini bekliyorum" demişti.
Yani?
Siz bakmayın Draghi’nin Londra’da yaptığı konuşmaya ve bu konuşmayla ilgili beklentilere!
Draghi dün ne dedi?
ECB Başkanı Draghi Frankurt’ta dün (Perşembe) bir basın toplantısı düzenledi ve son ECB toplantısı kararlarını açıkladı. ECB toplantısından politika faiz oranında değişiklik çıkmadı. Draghi, bunun gerekçesini beklenen enflasyon ve büyüme oranlarının düşüklüğüne bağladı. Yapısal reformların ve mali sağlamlığın önemine işaret etti.Bankalara sermaye yapılarını güçlendirmeleri tavsiyesinde bulundu. Krizin sadece para politikası önlemleriyle çözülemeyeceğini vurguladı,“Fiyat istikrarı önemlidir.ECB hükümetlerin yerini alamaz.” dedi. Hükümetleri gerektiğinde EFSF’i faaliyete geçirmek üzere hazır olmaya çağırdı. Londra’daki konuşmasıyla tutarlılığını “avrodan dönülemez, yüksek tahvil faizleri kabul edilemez” türü sloganlarla gösteren, ama konuşmasını“açık piyasa işlemlerine üçüncü çeyrekten itibaren başlayabilriz”diyerek noktayı koyan Draghi, böylece piyasaları ters köşeye yatırmış oldu.“Peri masalından” uyandırmak da denilebilir.
Yani?
Draghi’nin Londra’daki konuşmasından çıkarılanın tersine, ECB,İtalyan ve İspanyol tahvillerini satın almayacak!
Oldu mu Almanya’nın dediği yine?
Daha sonra, basın mensuplarından gelen,ne oldu da böyle bir ağız değişikliği oldu türüsorulara cevaben: “Londra’da yaptığım konuşmanın hiçbir tarafı sürpriz değil. Geri adım atmadık. ECB’nin bugün geri adım attığı söylenemez. ECB, liderlerle görüşerek para politikası kararı vermiyor. Avronun istikrarı için görev alanımız dışında adım atmayız. ECB, baskı altında karar veremez.” dedi.
Draghi konuşmaya başlarken 1,24’ü gören Avro/Dolar paritesi, Londra konuşmasına göre keskin bir U – dönüşü olarak algılanan ve Almanya’nın hem borç krizi, hem de ECB’nin göreviyle ilgili görüşlerini birebir teyit eden ifadeleri sonrasında 1,22’lere doğru hızla düşmeye başladı. İspanya ve İtalya tahvil faizleri yükseldi, pozitifteki borsa endeksleri negatife döndü.
Özetleyelim: Her iki merkez bankası da piyasaların beklediği aksiyonları almadı. Çünkü hem artık piyasaların taleplerine eskisi kadar itibar edilmeyen bir dönemdeyiz, hem de 12 Eylül tarihinde Alman Anayasa Mahkemesi’nin vereceği kararın ne olacağı bilinmiyor. Merkez Bankaları şunları düşünmüş olabilir: “Temporary injunction kararı çıkmazsa doğrudan tahvil alımı türür gevşek parasal politikalara gerek yok. Bu yönde bir karar çıkarsa, eldeki son etkin silahı erkenden patlatmak iyi olmaz”.