Vedat Özdan

19 Mayıs 2015

‘Faiz sebep, deprem neticedir!’

Can kayıplarının yanı sıra ciddi bir ekonomik krize de neden olacak İstanbul depremiyle ilgili kayıtsızlık üzerine…

Volcano Discovery adlı internet sitesine göre, 20. yüzyılın tamamında toplam 3 bin 542 volkan patlaması olmuş. Bölün 100’e, yılda 35 volkan patlaması yapıyor. Halen 40 volkan aktif olarak lav püskürtüyor. Bu volkanların 34’ü Pasifik Deprem Kuşağı’nda (bu bölgeye Ring of Fire deniliyor).

Wikipedia’ya göre yeryüzündeki depremlerin yüzde 81’i bu Pasifik Deprem Kuşağı'nda  meydana geliyor. Kuşak; Güney Amerika kıyıları, Orta Amerika, Meksika, ABD’nin batı kıyıları ve Alaska’nın güneyinden Japonya, Filipinler, Yeni Gine, Güney Pasifik adaları ve Yeni Zelanda’yı içine alıyor.

Volkanlarla depremler arasında yakın bir ilişki var. Malum yer kabuğu yekpare değil; levha denilen parçalara bölünmüş. Volkanik kuşaklar bu levhaların sınırlarında bulunuyor. Tektonik levhalar birbilerini ittikçe ve birbirlerinin üzerine binmeye çalıştıkça volkan patlamaları ve depremler oluyor.

Nepal’in başkenti Katmandu’da yaşanan son deprem 80 yıl içinde ülkede yaşanan en şiddetli depremdi. Bilim insanları Himalaya Dağları'nın sadece Nepal depremiyle 92 santimetre alçaldığını söylüyor.

1980 – 1989 yılları arasında dünyamızda yılda 6 ve daha yüksek şiddette 108 deprem; 2000 – 2009 yılları arasındaysa 161 deprem olmuş.

Yüzde 39, ciddi bir artış oranı!

Deprem bilimciler ve volkanolojistler, son 10 yıl içinde yer kabuğundaki sismik hareketlerde artış ve aktif birçok volkanda önemli hareketlenme gözlediklerini söylüyor.

Kaderci ve vurdumduymaz bir toplumuz, ama bize benzeyenlerin başına neler gelebileceğini Nepal’de olup bitene bakarak anlamalıyız.

Bakın 4 Mayıs günü Birgün gazetesinde Prof. Dr. Naci Görür Nepal depremleri ve olası İstanbul depremiyle ilgili neler söylemiş:

“Kayıpların artışının nedeni şu; kırsal bölgeler bir bakıma Türkiye’dekilere benziyor; mühendislik hizmeti görmemiş, deprem bilinci olmayan bir anlayışla yapılmış kerpiç evler var.”

“1999’dan bu yana bilim insanları olarak bizler, tehlikenin boyutunu, verebileceği hasarı, bu hasarı minimize etmek için ne yapılması gerektiğini, hatta depremin oluşabileceği zamanı dahi verdik. Marmara bölgesi en az 7,2 büyüklüğünde bir deprem bekliyor. Bu deprem belki Adalar’ın güneyindeki fayda olur, belki Adalar ile Orta Marmara çukurluğu, Marmara Ereğlisi’nin güneyindeki o hat üzerinde olabilir. 7,2 deprem meydana geldiği takdirde İstanbul çok şiddetli şekilde etkilenebilir. Çünkü İstanbul, yapı stokunun yüzde 60’ı mühendislik hizmeti görmemiş, deprem güvenliği olmadığı resmi ağızlarca söylenen bir kent. 1999’dan sonra 30 sene içinde (eksi, artı 15) bir deprem beklendiği söylendi ve bu hâlâ geçerli.”

“Siyasi bir rant amacıyla depremi de bahane olarak kullanarak kentsel dönüşüm yapılıyor. Bu kentsel dönüşüm gerçek anlamda deprem odaklı yapılmıyor. Kenti daha dayanıklı hale getirecekseniz, önce hem zemin hem de bina analizi yaparsınız. İstanbul’da daha nerelerinin sağlam nerelerinin çürük olduğuna dair bile ayrıntılı plan yapmış ve zeminin depremsellik parametrelerini tespit etmiş değiliz.  Henüz bir bina envanterimiz yok.”

Deprem tarihiyle ilgili ne diyor Sayın Görür?

“1999, eksi – artı 15”; yani, “2015 ve sonrası, ama uzak olmayan bir tarih”, diyor.

Hülasa;

Volkan patlamalarında meydana gelen artış ve öncü Nepal depremi;

Ülkemizde can kayıplarının yanı sıra çok ciddi bir ekonomik krize de neden olabilecek İstanbul depremiyle ilgili kayıtsızlık ve yüze – göze bulaştırılmış bir kentsel dönüşüm projesi;

Olayları izlemekle yetinen bir yasama organı ve çalışmayan bir yargı sistemi;

Torpil, adam kayırma ve diz boyu yolsuzluk;

Kayıt dışı ekonomi ve Ödemeler Bilanço’sunda rekor kıran “net hata ve noksan kalemi”;

Atatürk Havalimanı’nda patlayan çantalar ve aprona saçılan banknotlar;

Alenen, “10 Mayıs’tan sonra kayıt dışı parayla doların değerini düşüreceğiz” demeye getiren bir Ekonomi Bakanı ve “Faiz sebep, enflasyon neticedir” diyen bir Cumhurbaşkanı;

Cari açık, enflasyon ve özel sektörün döviz borcu;

Değişen ekonomik konjonktür, 7 Haziran seçimleri öncesinde birikmiş siyasi öfke, finansal fay hatlarında biriken kriz enerjisi ve nihayet Cübbeli Ahmet Hoca’nın 1999 depremi için söyledikleri: 

“O gece ne oteller indi... Hep merkezlere vurdu... Çınarcık sahilleri, İzmit – Adapazarı  merkezindeki fuhuş otellerini batıran en büyük felakete sebep olan nedir? Faiz. Türkiye'deki faiz oranları..."

Ne diyelim?

Burası Türkiye!