Vedat Özdan

08 Mayıs 2012

Büyüyen ve istihdam yaratan bir AB yaratmak, ama nasıl?

Bir yanda Doğu Bloku “tehdidi”, öte yanda hem rakip, hem de müttefik Amerika Birleşik Devletleri (ABD) hegemonyası…

Bir yanda Doğu Bloku “tehdidi”, öte yanda hem rakip, hem de müttefik Amerika Birleşik Devletleri (ABD) hegemonyası…

Avrupa Birliği (AB); ortak değerlere sahip, savaşsız,birleşik, ABD’ye rakip, ama tıpkı onun gibi zengin bir kapitalist Avrupainşa etme umuduyla kuruldu.

Halen yolun yarısına dahi gelinememiş bir borç krizinden çıkış süreci…

Ne Doğu Bloku tehdidi kaldı, ne de eskisi kadar ABD ittifakına gerek.

AB içinde bir umutsuzluk hali var;çünkü herkes, “önce ben” demeye başladı.

Umutsuzluk halini krizden en fazla etkilenen ülkeler daha şiddetli yaşıyor.

Eski doğu bloku ülkelerindeki(özellikle Romanya ve Bulgaristan’daki) umutsuzluk halini bağımsız bir yazı konusu yapmayı düşünüyordum.“Sosyalist” geçmişle bağı tamamen koparmak üzere kutsanan AB üyeliğine sokaktaki insanın“Ne değişti?” sorusuyla yaklaştığını ve cevabını, “Daha iyi mi olduk?” diye, bir başka “dramatik” soruyla verdiğinden söz edecektim.Anadolu’nun “Umut varlıktan iyidir.”, diyen atasözüne referansla.

Belki daha sonra.

Yunanistan’da 7 parti parlamentoya girme hakkı kazandı.Hiçbirisinin oy oranı ülkedeki genel katma değer vergisi oranından (%23) yüksek değil.

Görünen o ki, ülkede “ulusal birlik hükümeti” seçeneği dışında,“kurtarma paketine” evet diyecek ve ülkeyi yönetebilecek bir koalisyon hükümeti kurmak çok zor olacak. Yunanistan ikinci kurtarma paketinin koşullarına uyan bir hükümeti çabuk kuramazsa, borç krizi sadece Portekiz, İspanya, İrlanda ve İtalya’yı zor durumda bırakmayacak; 1 Temmuz’da AB dönem başkanlığını alacak olan G. Kıbrıs’ı da çok zor durumda bırakacak. G. Kıbrıs’ta da krizin eli kulağında!

Seçim sonuçlarının kesinleşmesinden sonra yaptığı zafer konuşmasında Hollande şunu söyledi:“İstihdam ve büyümeye doğru AB’ye yeni bir yön vermek, en mühim önceliklerim arasında”.

Seçim sonuçlarının kesinleşmesinden hemen sonra Merkel, Hollande’ı Berlin’e davet etti. 15 Mayıs’ta Cumgurbaşkanlığına atanacak ve bilhare hükümeti kuracak olan Hollande, muhtemelen ilk resmi ülke ziyaretini, Sarkozy’yi açıkça destekleyen Merkel’in Almanya’sına yapacak. Ancak bu ziyaretin 10– 17 Haziran tarihlerinde Fransa’da yapılacak olan genel seçimlerinden önce gerçekleşmesi, Hollande’ın pek lehine olmaz. Bu görüşmenin tarihini Yunanistan’da yaşanacaklar ve bunların AB’ye etkileri tayin edecek. Şayet Yunanistan’da ikinci kurtarma paketine evet diyecek bir koalisyon hükümeti kurulamaz ve kriz derinleşirse, mayıs ayının ikinci yarısında acil bir görüşme olabilir. Ancak birlik mesajı vermenin ötesinde esasa giren acil bir görüşme, işin doğası gereği daha çok taviz vermesi beklenen Hollande’ı zor durumda bırakır. Çünkü Haziran’daki seçimlerde daha fazla sosyalist milletvekilini parlamentoya sokabilmek için “dün dündür bugün bugündür” türü bir manzara vermemesi lazım.

Merkel – Hollande görüşmesinin olası konu başlılarının şunlar olacağını tahmin ediyorum:

  1. Yunanistan. Ya avrodan çıkışa evet,ya ikinci kurtarma paketinin koşullarının gevşetilmesi, ya da üçüncü kurtarma paketinin boyutu. Ne olacağı gerçekten çok belirsiz.
  2. Avrupa Merkez Bankası’nın ülkelere zor durumdaki doğrudan borç vermesi.O olmadı,ESM’e banka lisansı verilmesi ve bu yolla veyabanka lisansı olmaksızın doğrudan borç vermesi.Buna Merkel’in evet demesi mümkün değil.
  3. İstikrar Paktı anlaşmasının yeniden müzakere edilmesi.Neyin tartışılacağı ve ne kadar yol alınacağı belirsiz. Ancak Merkel’in“bunu hiçbir şekilde tartışmaya açmam” demekten vazgeçeceğini tahmin ediyorum. Bir şekilde müzakere yolu açılır ve büyük ihtimalle Merkel müzakereyi,büyüme derken ne anladıklarını vurgulamakla sınırlı tutmaya çalışır. Almanya “büyüme derken özel sektör” der,Hollande“özel sektör tamam,ama biraz da devlet” der. Merkel, daha fazla serbest piyasa ekonomisine, daha fazla rekabete, daha fazla özelleştirmeye, yani yapısal reformlara vurgu yapmak ister. Hollande ise Avrupa Merkez Bankası’nı gündeme getirir ve“sadece enflasyonla mücadele yetmez, büyümeyi de hedeflemeli” der.Hollande,İstikrar Paktı anlaşmasının bütçe açığı ve borçlanmayla ilgili hükümlerinin uygulamasıyla ilgili daha uzun bir geçiş dönemi ve/veya belli koşullarda istisna kalmayı mümkün hale getiren bir gevşemeyi gündeme getirir. Ancak Merkel mali disiplinden taviz vermek istemez. Kilitlenme olabilir. Olmasa ve Merkel taviz verse de bunu yatırımcılar olumlu bir gelişme olarak algılamaz. Hollande, Fransa’nın ülke notunun düşürülmesi riskini göze alır mı?Anlaşma müzakere edilir ve yenilenirse, parlamentolarından daha önce onay almış olanların “hali” ve 31 Mayısta İrlanda’da yapılacak olan referandumun akıbetinin ne olacağı konusu tartışma yaratır. Kolay uzlaşı çıkacak bir konu değil.
  4. Avrupa Yatırım Bankası tarafından desteklenecek yatırım projelerinde tahvil ihraç eden yatırımcıların düşük kredi notu sorunu (Sigorta şirketleriyle ilgili AB tarafından konulan Solvency II kuralları gereği) ve riskin AB tarafından nasıl paylaşılacağı meselesi. En kolay uzlaşı çıkacak konu.Ancak uzlaşı çıksa da çok ciddi riskler var ve krize çözüm olması çok zor.
  5. Bankalara yönelik finansal işlem vergisi.İlk görüşmede uzlaşılmayacak, fakat ertelenebilecek bir konu.

Pazar günü, “Ayrılık” filmiyle Oscar alan ünlü İranlı yönetmen AshgarFaradi’nin “Elly Hakkında”adlı filmini izledim. Alman eşinden boşanma sonrası İran’lı bir kadınla evlenmek isteyen Ahmad’ın, eşinden ayrılma gerekçesini soran Elly’everdiği cevapla bitireyim:

“Acı bir son,  sonsuz bir acıdan iyidir.”